Mert, @rorschachv1, 1000kitap, İncelemesi
“Gallia Savaşı, MÖ 58 – MÖ 50 yılları arasında Sezar önderliğinde Roma’nın Galya’ya karşı başlattığı seferleri anlatıyor. Galya bölgesi günümüzde Fransa, Belçika ve İtalya’nın kuzey kesimlerini kapsıyor. Seferin yapıldığı tarihlerde Galya bölgesi birçok klana bölünmüş durumda ve tek bir devletleri yok. Sezar, bu kitabı Roma’da politikadaki rakiplerine savaşın gerekliliğini anlatmak için yazmış çünkü Sezar’ın rakipleri Galya Savaşları’nı hazineye zarar olarak göstermek istiyorlardı. Sezar kitabı üçüncü şahıs ağzından anlatım tekniğiyle yazmış. Yani Sezar’ın kendi düşüncelerini okuyoruz ama başkası Sezar’ı anlatıyormuş gibi bir izlenim var.
“Kitapta Sezar’ın stratejik dehasına sık sık tanık oluyoruz ki bunda kitabı Sezar’ın yazmasının da etkisi elbette büyük. 🙂
“Savaş hakkında genel izlenimlerimi kısaca anlatayım:
– Sezar, ordusunu çok kolay bölebiliyor ve mobilize edebiliyor. Roma ordusu piyadeleriyle (lejyonlar) ünlüdür ama Sezar süvarilerden yararlanmasını da çok iyi biliyor. Roma ordusu bu sayede hem piyadesini koruyor hem de hızlı hareket edebiliyordu.
– Sezar, Galya kabile liderlerine karşı kendisine ihanet etmedikleri sürece merhametli davranıyor ama ihanetleri de en ağır şekilde cezalandırmayı çok iyi biliyor.
– Roma ordusu, hiç bilmedikleri topraklarda bile istihbarat faaliyetlerini sıkı tutmayı başarmış. Bunda Sezar’ın Galyalı liderlerle iyi geçinmesi de etkili olmuş.
– Sezar genel olarak risk almayı seviyor ama bu riskleri istihbarata dayanarak alıyor ve bu sayede de başarılı oluyor.
– MÖ 52 yılında tüm savaşın dönüm noktası, Alesia Muharebesi gerçekleşiyor. Sezar’ın stratejik bir deha olduğunu kanıtlayan bir muharebe bu. Sezar, Vercingetorix önderliğindeki (Vercingetorix, Galyalıları bir araya getirmeyi başaran belki de tek lider) Galya ordusunu Alesia’ya kadar takip ediyor. Vercingetorix ve ordusu Alesia’ya sığınıyor ve destek birlikler gelene kadar savunmaya çekiliyor. Galyalılara gelecek desteğin çok büyük olduğunu öğrenen Sezar, hemen ordusuna tüm Alesia’nın çevresine sağlam bir tahkimat kurdurtuyor. Yani Roma, savunma savaşında saldıran konumundayken birden kendisi savunan taraf oluyor. Tahkimatı Alesia’nın tüm çevresine kurdurduğu için Alesia halkı ve Galya ordusu dışarı çıkamıyor ve kıtlık çekmeye başlıyorlar. Gelen destek kuvvetleri de Sezar, kurdurduğu bu tahkimat sayesinde alt ediyor ve Vercingetorix de sonunda teslim oluyor.
– Bu savaştan sonra Sezar İtalya’ya dönme niyetindeydi ama Galler tekrar isyana kalkışıyor. Yaptıkları bunca savaştan sonra bu sefer birlik olup isyan etmek yerine Sezar’ın ordusunu da bölebilmek amacıyla kabile kabile isyan ediyorlar ama bunda da başarısız oluyorlar.
“Son olarak, kitap elbette objektif bir bakış açısıyla yazılmamış. Ama zamanın Avrupa halklarını tanımada, dönemin savaş tarihini anlamada çok önemli bir eser olduğunu düşünüyorum.” – İnceleme, Mert, @rorschachv1, 1000kitap
*
ck’nin hazırladığı özet:
Ariovistus şu cevabı verdi:
“Eğer ben sezar’dan bir şey isteseydim onun ayağına giderdim. Eğer Sezar benden bir şey istiyorsa, o benim ayağıma gelsin. Ordum olmaksızın işgal altındaki bölgelere gelmeyi göze alamam.”
“Yenenlerin yenilenlere istedikleri şekilde hükmetmeleri savaş yasalarının bir gereğidir.” – Ariovistus
Ariovistus, görüşmede tuzağa düşmemek için yansız olan Galli süvarilerinin kullanılmasını istedi. Sezar onlara güvenemezdi. Ama görüşmeyi de iptal edemezdi. Gal süvarilerinin atlarına çok güvendiği 10. Lejyonun askerlerini bindirdi. Böylece risk durumunda yanı başında onu koruyacak askerler olacaktı.
Nerviler, savaş pozisyonu almış roma ordusunu bekliyordu. Kadınlar ve yaş itibarıyla savaşamayacak olanlar hiçbir ordunun giremeyeceği bataklıklarda alesta bekliyorlardı.
Zaman kısaydı ve düşman saldırıyordu; bu yüzden çoğu iş yapılamadı. Neyse ki şu imdadımıza yetişti:
Askerlerimiz önceki savaş deneyimleri sayesinde emir almadan yapılması gerekeni öğrenmişlerdi.
Düşman cesur ve savaşa susamıştı.
Sezar, onları cesaretlendirmek için kısa bir konuşma yaptı. Askerlerine,
eski kahramanlıklarını hatırlamalarını, telaşa düşmemelerini ve düşman saldırısına cesurca karşı karşı koymalarını söyledi.
Tüm lejyonlar ve sancaktarlar ölmüştü. Tek lejyon sağ kalmıştı. Onlar da yaralı ve yorgundular. En gerideki askerler muharebesi terk ediyordu. Düşman amansızca ilerliyordu. Durum vahimdi. Sezar, en arkadaki askerin kalkanını aldı ve saflara katıldı. Bölük komutanlarına emretti:
“Askerlerinize isimleriyle hitap ederek onları cesaretlendirin. Rahat dövüşmeleri için birlikleri açın!”
Sezar’ın gelişi askerlerin umut ve cesaretlerini artırdı.
Her asker, Başkomutanı’nın gözü önünde elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyordu.
savaş böylece kazanıldı. Ve düşman s*kertildi.
Sezar, bataklıkta kalanların canlarını bağışladı ve topraklarında özgürce yaşamalarına müsaade etti.
komşu kabileleri de Nerviler’e zarar vermemeleri konusunda uyardı.
Gallerin kalan halkı, binlerce silahını teslim ederek Sezar’ın merhametine sığındılar. Fakat sonradan anlaşıldı ki, bunlar silahlarının üçte biriydi. Gün ağarınca dört bin kişi, canlarından ümidini kesmiş cesur bir adamdan beklenebilecek bir kahramanlıkla vuruşmuştu. Sezar onları Sürat kargo gibi paket edip iadesiz taahhütsüz sırat köprüsüne gönderdi.
Bu böyle ihmal edilirse diğer kabilelerin de aynı bağımsızlığı hak ettikleri sanısına düşeceğinden korkuyordu. Keza bütün insanlar yaradılış itibarıyla esarete düşman, özgürlüğe ise düşkündürler.
Yerlilerin güzel bir huyu vardı:
Dost oldukları insanlarla hayatın bütün güzelliklerini paylaşırlardı.
Morinler ve Menapiler barışa karşı çıktılar ve bütün mallarıyla orman ile bataklık bölgelere çekildiler. (belki tarihteki ilk gerilla muharebesi)
Sezar ağaçları kesti. Hayvan ve eşyalarını ele geçirdi. Kalan ormanı da yakıp yıktı.
Bu panik durumu onları, çoğu kez en hayati meseleler hakkında çok çabuk pişman olacakları kararlar vermeye sevk ederdi.
Bu çatışmadan sonra Sezar, hile ve hainlikle barış dilenip sonra da savaşa girişen bu kabilelerin elçilerini artık dinlememek ve şartlarını kabul etmemek gerektiğini anladı. Ve derhal savaşıp Germenlerin tamamını ele geçirdi.
Germen seferi bitince Sezar, birçok nedenden ötürü Ren’i geçmeye karar verdi. Onlara Roma Ordusu’nun güç ve cesaretini göstermek ve gözdağı vermek gerekiyordu.
“Sezar tarafından şahsıma yapılan iyiliklerden dolayı minnettarım. Bu yüzden onun elçisi olmayı zevkle kabul ettim.”
En hayati meseleler hakkında karar verirken bir düşmanın önerisine uymaktan daha anlamsız ve aşağılayıcı ne olabilirdi?
Panik anında karar alan insanlarda olduğu gibi, o da bütün karar verme yetisini kaybetmiş gibi görünüyordu.
Askerlerimiz, komutanlarının kendilerini terk etmiş olmasına rağmen, hala kurtuluş ümidini yiğitlikte görüyorlardı.
Bizden ele geçirdikleri esirlerden alınan taktiklerle harika bir siper kazdılar.
Üstlerine gelen alevlere bütün servetleri yanan askerlerim geri çekilmediği gibi, tek bir kişi bile başını çevirip ardına bakmadı.
Pullo ile Vorenus, kim daha kıdemli diye sürekli çekişirdi. Birisi düşmana saldırınca diğeri geri durmadı ve o da ölümüne atıldı.
Sezar, Çiçeron’a gönderdiği mektubu düşmanın eline geçer endişesiyle Grek alfabesiyle yazdı. Savaş meydanına yeterince yaklaşamazsa mektubu bir sırımla bağlayıp mızrakla göndermesi emredildi. Mektubu alan askerler, yola çıkan Sezar’ın lejyonlarıyla yardımlarına geldiğini öğrenince çok mutlu oldular.
Küçük ordugah zaten yedi bin kişilik yapılmıştı. Buna rağmen Sezar, yolları daraltarak ordugah iyice küçülttü ki düşman bizi hafife alsın.
Askerleri, telaşlı ve korkmuş rolü yaptı ki düşman üzerine atılsın.
Düşman her gün bizi biraz daha küçümsüyor, ordugaha kadar yaklaşmakta bir çekince görmüyordu.
Sezar onlara uçarak döner tekme koydu.
Sezar daha ciddi isyanlar çıkacağını tahmin ederek asker toplamaya başladı.
Kabul etmeyen askerlere yıldız rütbe ve taç verdi.
Askerler hemen sevindirik oldu. Herkes çok eylendi.
Eskiden efendileri tarafından sevilen köleler cenaze töreninde ölenle birlikte yakılırdı.
Arazilerinin çevresini çöl yaparlar ki düşman yaklaşınca görebilsinler.
Savaşın cilvelerini çok iyi bilen Sezar geçtiği her köyü ve çiftliği yaktı, hayvanları sürüp götürdü ve ekinleri talan etti. Düşman, ordunun gazabından kurtulsa bile yiyecek kıtlığından mahvolacaktı.
Onları, büyük bir zaferin beklediğini müjdeleyerek, sura ilk çıkanlara büyük ödüller vadedildi.
Askerlerinden kahramanlık ve yüksek cesaret kadar disiplin ve itidal (soğukkanlılık) de isterdi.
Sezar, en az kabiliyetli taburu ordugaha korumak için bırakırdı.
“Savaşın sonu olmaz.” – Julius Sezar
Kuyu ve hendekler kazıldı, içlerine 4 parmak yüksekliğinde sivri kazıklar çakıldı ve üstleri saz ve kamışlarla örtüldü. Tuzakları fark etmeyen düşman kazıklara saplandı.
“Hiç düşünmeden ölüme atılacak bir adam bulmak, zorluklara sabırla katlanacak birini bulmaktan daha kolaydır. Etrafı sarılan atalarımız, kıtlık sırasında savaşmayacak yaşlıları yediler, ama gene teslim olmadılar.” – Kritognatus
Herkes birbirini kutluyor, ruhları neşeyle yeniden can buluyordu.
Derhal bir parti verildi. Vegan yemekler sofraları donattı.
Sezar farafeli pek sevmedi ve yemedi.
Zaten 6 aydır bu yemeyin ismini söylemeyi daha öğrenememişti.
Sezar’ın gelişi, kolayca ayırt edilmek için savaşta giymeyi adet edindiği miğferin renginden anlaşıldı.
Sezar ayrıca Beymen indirim günlerini takip eder, muntazam kupon biriktirirdi.
Kotlarını ikinci el olarak iBey pazarından temin ederdi. Sezar’ın kredi kartı yoktu, esnaflarda kredisi vardı.
Fakat biz, bizi olağanüstü olayları başka, delil olarak göstermek istediğimiz olayları ise başka türlü dinleriz.
Sezar hiçbir kabileye düşünme fırsatı vermiyordu. Çünkü Sezar, hızlı hareket ederek hemen her yerde görünüveriyordu.
Sezar, kendisine büyük hizmetler yapmış olan müttefiklerini sonuna kadar korudu.
Sezar lejyonları yürütürken ağırlıkların arkasına gizledi. Böylece düşman bizi olduğumuzdan çok daha zayıf sanmış oldu.
Fazla alışkanlık yüzünden ihmaller başladı. Uzun müddet aynı şeyde devam etmek hep bu neticeyi verir.
Buna sinirlenen Sezar görlfırendiyle gittiği kafede Sezar Salata sipariş etti.
Salatanın vejetaryen, fakat vegan olmadığını öğrenince garsonu nargilenin marpucuynan dövdü.
Bir suçun sorumluluğunu ölülere yüklemek ne kolaydır.
İsyan çıkaran birinin yerliler arasında itibarı her zaman yüksektir. Çünkü hislerine tercüman olurlar ve onların isteyip de cesaret edemediklerini gerçekleştirirler.
Kuşatma altındaki halk sonunda susuzluk yüzünden teslim olmak zorunda kaldı.
Sezar, herkesin onun merhametini bildiğinden haberdardı. Kendisi sert bir önlem alsa bile, halkın; bunun zalimlikten kaynaklanmayacağını düşüneceğine inanıyordu.
Bu yüzden onu kızdıranları birer hafta tatile göndertti.
Sezar her yıl için ayrı bir kitap yazardı.
*
şecaat: yiğitlik
hilaf: karşı koymak
iaşe: geçindirmek, beslemek
zahire: aşlık tahıl
lejyon: askeri birlik
fazilet: erdem, liyakat, ruhsal olgunluk
kışlak: kışın barınılan yer
tahkimat: savunma tesisleri
cezir: suyun çekilmesi
seyru ü sefer: gidiş geliş
hilaf: karşı koymak, aykırı, ters
sanı: sanma durumu
itiyat: alışkanlık, huy
sırım: sicim inceliğinde uzun deri parçası
drahoma: oğlan başlık parası
anane: gelenek, alışkanlık
bucurgat: yelken ipi manivelası
manivela: kaldıraç
cihet: yön, taraf
Doktrin: “En büyük düşman, son bakacağın yerde saklanır.” – Jül Sezar
Related posts
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (77)
- ★★★★★ şaheser (26)
- didaktik (29)
- english (8)
- eylencelik (23)
- film (1)
- hayat kanunları (19)
- hikaye (149)
- kitap (156)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (383)
- röportaj (3)
- tefrika (19)