1 Numara: Sokrates
Sokrates’in iddiasına göre, kimse bile bile hata yapmayacağına göre, insanın iç dünyasını tanıması, onu daha erdemli bir yaşama götürecektir.

Hapiste ölüm cezasını beklerken öğrencisi Crito bir kaçış planı hazırladı.
Fakat Sokrates kaçmayı reddetti. Belli ki Atinalılara son bir ahlak dersi vermek istiyordu.

Tarihteki en etkili 100 Eşcinsel sıralamasında Sokrates’i ilk sıraya koyuyorum.
Kim olduğumuzun bilinci, bir anlamda onunla başlamıştır.

*

Ne zaman odama çıksam, her seferinde, yukarı çıkarken olduğumdan çok daha kötü duygularla aşağı iniyorum.

Edward Carpenter, erkek Uranian’ı şöyle tanımlar:
“Maskülen bir beyin ve beden gücüne sahipken, kadın ruhuna yakındırlar. Duygusal bağlamda karmaşık, fakat yumuşak, duyarlı, merhametli ve sevgi doludurlar. Sezgileri daima güçlüdür. Kadınlar gibi, insan karakterini bir bakışta okuyabilirler ve nasıl olduğunu bilmeden, başkasının zihninden geçenleri bilirler. Sanatçı doğası vardır. Hayalperesttir, düşüncelere dalar, içine kapanıktır, müzisyen veya kültür adamı gibi toplumda aranan tiplerdendir; fakat yine de toplum onları anlayamaz.

Dün kapımı tamir etmek için genç bir işçi geldi. Gözlerinde o eski ilahi ışık vardı… Bu durum size yazmama neden oldu. Erkek sevgisi konusunda bana cesaret verdiniz. Erkeklerin, içgüdülerinden utanç duymamalarını sağladınız. Kadınlar gerçekten güzeller, fakat bazı erkekler için öyle aşklar var ki… bu; kadınlara duyulan aşktan da ötedir…

*

Virginia Woolf
Lezbiyenlerin aşkı da bildiğimiz heteroseksüel ilişkilerden oldukça farklıydı. İki kadın birbirlerine bağlı olurlardı ve asla ayrılmazlardı. İlişkileri gerçekten sıcak ve yakındı, birbirlerine duydukları aşk dışında hiçbir şeyi önemsemezlerdi.

Şarkı söyleyen kuşlar asla ondan daha müzikal değillerdi.

Virginia Woolf’un eserleri, hem kelebeğin kanadı kadar narin, hem de çelik bir tuzak kadar yırtıcıdır.

*

İskender
İskender, bu gezegenin gördüğü en büyük askeri dehadır. onun bu başarısının, cinselliğinden bağımsız olduğu kuşku edilemeyecek bir gerçektir.

Tarihte etkili olmuş bir kişiden söz etmek, etki altında kalmış başka varlıkları kabul etmek demektir.

İnsanlar, tarih boyunca kendi cinsinden olanları çok zengin ve karmaşık biçimlerde sevmişlerdir.

İskender, 11 yıl süren savaşta hiçbir çarpışmayı kaybetmemiş askeri bir dehaydı. Liderliği, bir bakıma, kişisel cesareti ve karizmasını bağlıydı.
33 yaşında ateşli hastalıktan öldüğünde ardında halef bırakmamıştı. Generalleri arasında çıkan çatışmada İskender’in annesi, karıları ve çocukları öldürüldü ve imparatorluk tamamen parçalandı.

Hocası Aristo’dan öğrendiği Batı Yunan Kültürü ve İran’ı yendiği savaşta ele geçirdiği Doğu Kültürü’nü birleştirdi. Askerlerini Mısırlı kadınlarla evlendirdi ve yeni bir sentez berkitilmiş oldu.

İskender, erkek homoseksüelliğiyle efemineliğin bir arada olma zorunluluğunu ortadan kaldırmıştır. Erkeklerden hoşlanan korkunç savaşçı erkek figürü, dünyaya onunla haykırmıştır.

Güney İspanya ve İtalya’yı yöneten Hadrian, tahta türlü komplolarla geçti. Eski başkan Trajan onu evlat edindi ve birkaç gün sonra da öldü. Bu duruma işkillenen ve ona komplo hazırlayan dört senatörü idam ettiren Hadrian durumu sakinleştirdi. O sırada Suriye ordularının başında çok güçlü konumdaydı.

Aşık olduğu erkek Nil nehrinde boğularak öldüğünde adına Antinopolis kentini kurdu ve binlerce heykel yaptırdı. Bunlardan 500 tanesi hala durur. Yunan heykelciliği onun sayesinde oldukça gelişmiştir. Hatta sevgilisi Antinous’u (haşa) tanrı ilan etti.

*

Aşk tarafından tutsak edilmenin özlemini çekiyordum.

Onunla paylaştığım her şey, onsuz kalınca zalim bir işkenceye dönüştü. O benim ruhumun yarısıydı, ama şimdi yok! Kendimin yarısıyla yaşamak istemiyorum. Ölümden bu kadar korkmamın nedeni, ben ölürsem, o zaman çok sevdiğim dostumun içimde tümüyle öleceğiydi.

*

Michelangelo
Michelangelo münzevi ve içine kapanık biriydi. Hemen parlayan bir kişiliğe sahipti ve sık öfke nöbetleri geçirirdi. Sade bir yaşam sürer, az yer, az içerdi ve neredeyse hiç uyumazdı. Moda giysiler yerine işçi tulumu ve botuyla gezerdi. Kendisine heykeltıraş denmesine karşın; heykel, resim, mimarlık, şiir gibi müthiş dehası yaptığı her şeyde çok belirgindi.

Genç oğlan hakkında şunu yazdı:
“Sana sadece bir saatliğine teslim olmuştum. Oysa ölüme, sonsuza dek teslim oldum.”

Mektubu sana yolluyorum ki aşkıma verebilesin. Eğer canın isterse onu aleve atabilirsin; yani beni yok edene…

Erkek bedeni onu öyle büyülerdi ki bazı kadın resimleri bile erkek bedenine sahiptiler.

Bir heykelinin yanından geçerken, herkesin 500 yıl sonra bile şapka çıkardığı eşcinsel bir adamın yanından geçiyorsunuzdur. Kendimizi nasıl gördüğümüz, onun etkisiyle biçimlenmiştir.

*

Leonardo da Vinci
Leonardo da Vinci çok ağır çalışırdı. Ünlü Mona Lisa’yı tamamlaması dört yılını almıştı.

Mona Lisa enigmatik bir gülümsemeye sahiptir.

Eğer Leonardo eşcinsel ise, eşcinsel olmanın yanlış tarafı nedir? Böyle bir argümanın gücü, reddedilmesinin güçlüğünden kaynaklanır.

*

“Büyük ve taklit edilemez olmamızın tek yolu Yunanlıları taklit etmekten geçer.” – Johann Joachim Winckelmann

Bana göre erkek bedeni…
Yüz: derin göz çukurları, çöküntülü yüz hatları ve kemerli bir burna sahiptir.
Derin ve kemerli göğüs kafesi erkek figürlerinin evrensel güzellik işaretidir. Karın, iyi bir dinlenme ve hazmın zevkini yaşar; yani dümdüz ve göbeksizdir.
Cinsel oranının kendine has bir güzelliği vardır. Yumurtalıklardan soldaki daima daha büyüktür.
Zaten doğada da öyledir; sol gözün sağdakinden daha iyi gördüğü gibi…

*

Harry Hay hep kendini, kültürümüzü sürekli biçimlendirmekte olan tarihsel güçleri önceden tahmin ederken bulmuştur.

Descartes’tan ders alan İsveç Kraliçesi Christina’nın öğrenmeye karşı duyduğu coşku, devlet işlerine duyduğu ilgiden baskın çıktı.

Heykeltıraş Bernini, kraliçe Christina çeşitli zorluklarda ona yardım etmiş olduğu için, kendini ömür boyu ona borçlu sayıyordu.

Kral I. Edward, savaştan hoşlanmayan yumuşak oğlu II. Edward’a savaş sanatı dersi versin diye Piers Gaveston’ı davet etti. Fakat birbirlerine aşık oldular. Babası dellendi ev oğlunun g*tünü kesti. 🙂

Açık saçık bir kitap ne kadar iyi yazılırsa hoşlanacak insan sayısı o kadar fazla olacaktır.

Andre Gide, edebiyattan çok yaşamın kendisinin bir gücüydü. Ve tüm güçler gibi, çelişkilerle dolu bir yaratıktı.

Proust’un, transforme edilmiş ipliklerinin işlenerek, adeta sanat kilimine dönüştürüldüğü girift ve muhteşem eserleri vardır.

“Fantezide yaşanan aşk, gerçekte yaşanan aşktan çok daha iyidir.” – Andy Warhol

“İşinde iyi olmak, en büyüleyici sanat türüdür.” – Andy Warhol

Warhol, kendisiyle söyleşi yapılmasından nefret ederdi. Bazen gazetecilere ne söylemesini istediklerini sorardı ve istenileni söylerdi.

“En büyük zorluk, yaşama ‘evet’ demektir.” – Baldwin

“Sabır ve zafer ezelden beri dostturlar.” – Hafız

*

Jean Genet; Paris’te Cannes’da oldukça zengin bir burjuva hayatı sürer. Moda izleyicileri hayranıdır. Fakat ev soyan hırsızlarla ve sapıklarla birlikte olmaktan da vazgeçmediği için Paris’in ihtişamlı misafir salonlarından çıkışta izbe barlara giderek saatlerce pinekler. Ve hiçbir yerden gelmediği için kendini evinde gibi rahat hisseder. İşte zaferinin en güzel kanıtı…

*

“Şiirler ezberlerdim. İnsanlar bir konu hakkında konuşurken fikrimi tam yerinde açıklayan bir şiir ezberimde mutlaka olurdu. Resmen şiir yoluyla iletişim kurardım. Hissettiklerimi ifade edecek bir şiir bulamadığımda… İşte o zaman o şiirleri kendim yazmaya başladım.” – Audre Lorde

Yaratıcı bir sanatçı olarak yeteneklerine olan inancını yitirince amaçlarını değiştirdi.

*

Florence Nightingale
Florence Nightingale, İstanbul, Üsküdar’daki İngiliz Askeri Hastanesi’nde hemşire olunca karşılaştığı dehşet verici manzaraya şaşırdı. Hastaneye büyük revizyon yaptı. Bitmeyen enerjisiyle tüm hastalarla ilgilendi. Bir ay sonra önceden %40-60 olan ölüm oranı onun sayesinde %2.2’ye geriledi.

Florence Nightingale’in Paradoksları:
Anne, babasına isyan ederdi; fakat 17 sene onlarla birlikte yaşadı.
Hayatını askerlere adadı, onları savaşa yollayan politikalarıysa asla sorgulamadı.
İtikatler, en üstün ilgi alanıydı, fakat kendi inançlarını takmadığını itiraf etti.
Hız ve enerjisi başarılarının şerefi oldu; fakat kırk yılını hasta yatağında yaşadı.
Sağduyunun öneminden söz ederdi; oysaki duygularının yaşamını mahvetmesine müsaade etti.
Kadınlar için yepyeni bir yaşam düşlerdi, ama çağdaş feminist davalarına katılmayı reddetti.

*

Rudson’ın kaderi ironilerle doludur:
Homoseksüelliğini tüm dünyadan gizleyerek yaşadı. Buna karşın, aidse yakalandığı için ifşa olan cinselliğiyle topluluklar hastalığa karşı bilinçlendirildi.

*

Elsie de Wolfe; dizaynın, temel bir sanayi olarak gelişmesinde başrolü oynamıştır, bunun, eşcinsel erkeklerin ve lezbiyenlerin egemenlik kurduğu bir sanayi olması rastlantı değildir.

O kendisine Mr. Show Business derdi. Elvis Presley ve Elton John gibi çok farklı sanatçılar üzerinde etkili olan Liberace’in yaptığı işte daha büyük bir başarı elde etmesi olanaksızdı.

Dietrich kendini, seksi olmaktan çok seksi görünmeye adamıştır.

*

“Bir dünyamda kadındım; egzotik ve kibirli; diğerinde oğlan çocuğuydum… iki varoluş arasında uçurum hiç kapanmıyordu.” – Quentin Crisp

Kur yapmak, karanlık bir kapı aralığına gelene kadar, dirseğimi acımasızca tutan bir adamla sokakta yürümekten ibaretti. Sonra adam ‘burası olur’ derdi. Bana söylenen tek sevgi sözcüğü buydu.

Yaşam benim için, mezara doğru yol alırken başıma gelen komik bir olaydı.

Savaş başladığında sokaklar yakışıklı askerlerle doluydu ve seks tarihinde asla bu kadar çok erkeğe bu kadar az kişiden böyle harika fırsatlar sunulmamıştır.

*

Rita Mae Brown’ın lezbiyen varoluşuyla ilgili yazdığı harika kitabın ticari bağlamda kolay bulunabilmesi, başka türlü kolay kolay eşcinsel literatürle bağlantı kuramayacak olan, genç lezbiyen ve eşcinsellerin ellerine geçmesini garantilemiştir. Dolayısıyla bu tür kişilere, çok değerli ve kışkırtıcı bir umut mesajı sunulmuştur.

*

“Sonunda gerçekleştiğinde benden daha büyük biriyle oldu. Birleşik Devletler’de tanıştığım bir kadınla, ve o kadar doğal geldi ki! Kadınların karşısında oldukça acemiydim, ayrıca zaten çekingen bir insanım; bu yüzden onun bana gönderdiği ipuçlarının ne anlama geldiğini anlamam sanki sonsuza dek sürdü. Sonunda yatakta onunlaydım ve kendimi hiç bu kadar mutlu hissettiğimi anımsamıyorum.” – Martina Navratilova

Barbara Gittings, Amerikan Psikiyatri Birliği’nin, homoseksüelliği bir akıl hastalığı olarak görmesinden vazgeçmesi için lobi yaptı. Birlik, 1973’te bunu başardığında bir gazete şu manşeti attı:
YİRMİ MİLYON HOMOSEKSÜEL BİR GÜNDE TEDAVİ OLDU

*

“Hiçbir şeye fazla değer vermemelisin. Ancak o zaman çok iş çıkarabilirsin.” – Derek Jarman

“Yaşamın kendisinden daha korkunç olamayız.” Francis Bacon

“Sırlardan her zaman nefret etmişimdir. Her daim insanı kemirerek mahvederler.” – Derek jarman

Cohn ve Turing karanlık sistemin sadık hizmetçileriydiler. Fakat Cohn, bu sistemi kendi yararı doğrultusunda manipüle eden hain bir dahiyken, Turing, aynı sistemin masum bir kurbanıydı.

Freud, represyonu insanın temel savunması olarak görüyordu. Çocuğun, ilerde tehlikeli olabilecek davranışları frenlemeyi öğrendiği gayri şuuri bir yöntemdi.

*

Rudolf Nureyev
Bir dansör olarak göğsünden ışık yayar gibi süzülürdü. Nureyev, dansın masal prensiydi.

Rudolf Nureyev, harika dansı dışında, sansasyonel başarısının bir bölümü, hayvansı çekiciliğine ve şehvetine bağlıydı. O, orta yaşlı kadınlarda annelik içgüdüsüne sesleniyor, genç kadınlarda çiftleşme içgüdüsünü uyandırıyor ve birçok erkek homoseksüelin de cinsel arzularını körüklüyordu. Eşcinsel barlara düzenli ziyaretleri hayranlarını daha da azdırıyordu.
Tarihimizde az erkek vardır, fiziği o denli çok insan tarafından olağanüstü erotik bir güç olarak görülen.
Öyle erkekler tanıyorum ki, Nureyev ile haz alarak sevişmiş olmaktan gurur duyuyorlar.
Oysa böyle bir şeyi başka bir erkekle asla akıllarının ucundan dahi geçirmeyecek olan erkekler bunlar.

*

“Lezbiyenlere yapılan baskı beni kızdırıyor ve bu durumu tersine çevirmek için yaşamımı feda edecek kadar kararlı hale getiriyor.” – Judy Grahn

“Eşcinsel insanlar, tam da bu fonksiyonlarıyla toplumda faydalı olurlar. Ne kadar hor görülseler de toplum için gereklidirler. Onlar, tek renkli olarak algıladığımız cinsiyet uzayının tam karşıtıdır.” – Judy Grahn

*

Katherine Philips, Virginia Woolf’un” insanın kendine ait odası” adını verdiği şeyi yani,
yazmak için, zaman, ekonomik destek ve cesareti elde etmiş ender kadınlardan birisiydi.

*

Eşcinsel bakış açısı, dünyayı her zaman olduğu gibi değil, olabileceği gibi de algılama yolunu bize öğretmiştir.

Signorile, gay arkadaşlarını ifşa ederek üzücü bir düşünceyi akla getirirken, olası etkileriyle ilgili insanın içine işleyen bir düşünceyi hissetmemize de neden olmaktadır.

Tarih boyunca, Signorile gibi, gerçeği söyleme cesaretini göstermiş olan o kadar insan olmasaydı bunun gibi bir kitabın da olamayacağını göz önüne almalısınız.

helenistik: Büyük İskender’den sonraki Yunan Tarihi, sanatı ve kültürüyle ilgili olan

ikicilik (düalizm): karşıt iki ilkenin varlığını kabul eden görüş

topografya: yerbetim, bölgeler ve dizgeler

zamir: adın yerini tutan sözcük

uranian: eşcinsel erkekler için tarihsel bir terim

münzevi: yalnız kalmayı seven

enigma: anlaşılmaz kimse

vaftiz: hıristiyanlıkta yeni doğan çocuğu ilk günahtan arındırarak kutsamak

evangelist: gezici vaiz, incili yazanlardan her biri

arkaik: güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan

kolektif: ortaklaşa, toplu

fişteklemek: kışkırtmak, fıştıklamak

barometre: basınç ölçer

politize: politikaya bulaşma

konservatif: tutucu, muhafazakar

üniter: birlikten yana, merkeziyetçi

konsül: roma’da her yıl seçilen iki devlet başkanından biri

sentez: birleşim

etimoloji: köken bilimi

berkitme: sağlamlaştırma

lejyon: eski roma’da askeri birlik

abolisyon: köleliğin kaldırılması

viktoryen: büyük Britanya kraliçesi Viktorian’ın baskıcı ve tutucu dönemini anlatan bir zaman dilimi

septik: 1. kuşkucu 2. mikroplu

kulampara: oğlancı

sodomi: anal seks

monogami: tek eşlilik

kübizm: nesneleri geometrik olarak gösteren bir sanat akımı

uranian: 1. Uranüs gezenenine ait 2. eşcinsel, üçüncü cins

onanizm: mastürbasyon

irsi: kalıtsal

nöropati: sinir hastalığı

retorik: güzel söz söyleme ve hitabet sanatı

mit: söylence, efsane, tevatür

aura: bedeni saran gizemli enerji kalkanı

muhayyile: hayal gücü

püriten: bağnaz

egzistansiyalist: varoluşçu

intim: samimi, canayakın

grotesk: eski roma güldürüsü

transforme: dönüştürme

farmason: mason

morfoloji: biçim bilimi

komplikasyon: ilaç yan etkisi

illüstratör: resimleyici

eliptik: elips biçiminde

kozmoloji: evren bilimi

katalizör: kolaylaştırıcı

periyod: dönem

muarız: karşı çıkan

hinterland: iç bölge

realpolitik: kuvvete dayalı politika

transatlantik: atlas okyanusunu aşan

münezzeh: temiz, arı, uzak

konformist: uymacı, uyumlu

otosefal: ayrık

sefih: zevk ve eğlenceye düşkün

sapphism: lezbiyenlik, sevicilik

yargıcı: hakem

konsolide: vadesi uzatılan borç, pekiştirme, güçlendirme

satirik: taşlama, yergi ve alay içeren

etimoloji: bir kelimenin köken bilimi

sübvansiyon: destekleme

egzistansiyalist: varoluşçu

kinizm, sinizm, kinik birey: insanın erdem ve mutluluğa tüm gereksinimlerinden sıyrılarak ve bağımsız olarak kavuşacağını savunan öğreti

avangart: öncü

mebzul: bol, çok

limonluk: sera

emperyal: yayılmacı

sofistike: yapmacık, karmaşık

satirik: yergi, taşlama

psişik: ruhsal

aşikar: apaçık

transandantal: deneyüstü

berdache: kadın gibi giyinip davranan erkek

sağduyu: aklıselim, hissiselim, rasyonel yargı yeteneği

rasyonel: akla uygun

teatral: tiyatroya ait

öfori: insanın birden kendini çok mutlu hissetmesi

kinaye: üstü kapalı, sitemli, dokunaklı söz

tekdir: azarlama, paylama, kınama

enterne: gözaltında olan

Rubicon’u geçmek: Sezar’ın Rubicon nehrini geçerek iç savaşı başlamasına atıfta bulunan bir metafor

paralize: felç olmak, felç ile ilgili

ispritizma: ruh çağırma

spiritüel: ruhsal, tinsel

otokrat: siyasal kudreti elinde bulunduran

konservatif: konserve yemeyi seven, sabahları dardenel yer

septik: kuşkucu, mikroplu

diyalekt: lehçe

sansasyon: dalgalanma, heyecan

monokl: tek gözde kaş ile yanak arasına sıkıştırılan, çerçevesiz tek camlı gözlük

androjen: erkek cinsiyetine yönelik özellikleri gösteren steroid hormon

egzotik: yabansı

marjin: kenar, sınır

marjinal: sınırda, sıra dışı

mersiye: ağıt

literatür: edebiyat

katalizör, katalizatör: reaksiyonu hızlandırıcı

faust: Alman efsanesinde, dünyada istediği her şeye sahip olma karşılığında ruhunu şeytana satan adam

gedik: çatlak, aralık

represyon: geri bastırma

gayri şuuri: bilinçdışı

süje: konu, özne

obsesif: takıntılı

kompülsif: zorlayıcı

oxymoron: zıt özellikleri barındıran kişi veya sözcükler (az çok, orijinal kopya, sessizliğin sesi)

emprovize: doğaçlama

alameti farika: marka, ayırıcı işaret, nitelik

enikonu: iyiden iyiye, oldukça

nonkonformist: uyumsuz

sansasyonel: dikkat çeken, çarpıcı, beklenmedik

erotik: kösnül, cinsel isteği artıran, aşkla ilgili

artifakt: yapay

musibet: felaket, uğursuz

cinai: konusu cinayet olan, cinayetle ilgili

sofistike: karmaşık, yanıltıcı, yapmacık

kozmolojik: evren bilimsel

hilkat garibesi: yaradılıştan kusurlu, tuhaf şey

grotesk: kaba

infial: kızgınlık

teşekkül: kuruluş

vicahi: yüze karşı yapılan

Doktrin: “Benim üzerimdeki gücünü anımsarsan eğer, on iki yıldır aşkına sahip olduğumu da anımsayacaksın. Sana tüm varlığımla o denli aitim ki, senin beni yitirmen asla mümkün olmayacak. Ancak öldüğüm zaman seni sevmekten vazgeçeceğim.” – İsveç Kraliçesi Christina (Ebba Sparre’ye yazılmıştır.)