Çocuklar, yetişkinlerin dünyasında kendilerini güçsüz hissederler ve çektikleri acıyı isteklerini yaptırmak için araç olarak kullanırlar.
Herkese eşit davranırsanız, yeteneksizi yükseltip, üstün zekalıyı bastırmanız gerekir.
Masum görünen insanlar en az masum olanlardır.
“En büyük zalimler kafası kesilmemiş mazlumlar arasından çıkar.” – Emil Michel Cioran
“Bir şeyin değeri, elde edilen ürünle değil, onun için ödenen şeyle, maliyetiyle ölçülür.” – Nietzsche
Efendiniz sizi seviyor diye istediğiniz her şeyi yapabileceğinizi asla düşünmeyin.
Böyleleri gördükleri iyilikleri unutup başarılarını kendi becerileriyle elde ettiklerine inanır.
Giyotinden kurtulan insan müteşekkir olur ve kendisini affedenle dünyanın öbür ucuna kadar gider.
Yaşlı bir kadın Güneylileri kastederek:
“Onlar yok edilmeli, çünkü iflah olmaz düşmanlar.” derken Abraham Lincoln,
“Onları dostum yaparken düşmanlarımı yok etmiş olmuyor muyum?” dedi.
Arkadaşlarınızı sandığınız kadar iyi tanımazsınız. Birbirlerini kırmamak için hoş olmayan özelliklerini gizlerler. Şakalarınıza daha fazla gülerler. Arkadaşınızın ne hissettiğini gerçekten bilemezsiniz.
Bir arkadaşın işe alınmasında onu rahatsız eden gizli bir küçümseme vardır.
Bir arkadaş hükümdara nadiren faydalı olur. Çünkü insanın şahsi çıkarları ve yeteneği arkadaşlık duygularının üzerindedir.
Toplum genel halkın içinde göze çarpan sıra dışı kişiler ister. Sizi diğerlerinden ayıran, dikkat çekici özelliklerinize tutunun. Çatışma, hatta skandal arayın. İftiraya uğramak bile aldırılmamaktan iyidir.
Her meslek böyle yönetilir. Tüm Ceo’ların içinde bir parça şovmenlik bulunmalıdır.
Düşmanların eski nefreti duygusal uzlaşma için kullanılabilir.
Düşmanlarımız olmazsa tembelleşiriz. Onlar zekamızı geliştirir ve bizi uyanık tutar.
Akıllı biri düşmanlarından, aptal birinin dostlarından yararlanacağından daha fazla yararlanır.
Mao zamanı komünistler ve milliyetçiler olarak iki cenah kavgalıydı. Japonya Çin’i işgal ettiğinde, komünistler geride durup Japonya’nın milliyetçileri, yani komünistlerin rakibini yıkmasını beklemeyi önerdiler. Mao karşı çıktı. Japonlar koca Çin’i yenemezdi. Ona göre komünistler birkaç yıl çarpışmadan uzak kalırsa paslanacak, yetenek ve güç kazanmış milliyetçiler kendilerini alt edecekti. Komünistler Japonlarla çarpıştı, onları ülkeden kovunca da milliyetçi güruhu yenmesi kolay oldu. Çünkü Japonya gibi zor bir düşmanı dahi devirmişlerdi.
Eylemlerinizin ardındaki amacı açıklamayarak insanları dengesiz ve karanlıkta tutun. Sizi çözemezlerse bir savunma hazırlayamazlar.
Bir alandaki sahtekarlığı gizlemek için başka bir alanda dürüstlük havası geliştirin.
Dil, çok az kişinin egemen olduğu bir canavardır. Kafesinden çıkmak için çırpınır durur ve kurtulduğunda
önce sahibini boğazlar.
XIV. Louis bakanları dışında kimseyle görüşmez, saray mensuplarıyla sadece görevleriyle ilgili konuşurdu.
Kimse onun duymak istediği şeyi söyleyerek onu alt edemezdi. Çünkü fikrini bilemiyorlardı; tersine, konuştukça kendileri hakkında daha fazla şey açıklıyorlardı. Kral bunları daha sonra onlara karşı kullanıyordu.
Kısa yorumlarınıza verilen bu fazladan dikkat gücünüze güç katar.
Ryleyev ip kopup idamdan kurtulunca,
“Gördünüz mü, Rusya’da hiçbir şeyi doğru dürüst yapmayı beceremiyorlar; hatta bir ipi bile…” diyor.
Rusya’da idam sırasında kopan ip, tanrısal sayılıyor ve kişiler genelde affediliyor.
Ama bu söz yüzünden tahrik olan Rus lider Kondraty, “aksini kanıtlayalım” diyerek
daha sağlam bir iple onu yeniden asıyor. Boşboğazlık etmeyin!..
Shakespeare, Plutarch’tan konu, karakter ve diyalog almıştı. Çünkü kimsenin gizli psikoloji ve nükteli konuşmalarda Plutarch’ı geçemeyeceğini biliyordu.
Bir panayırdaki “Yankesicilere Dikkat” tabelası cüzdanların hangi cepte olduğunu belli eder.
Gerisi fıçıda balık avlamak gibidir.
Her insan kendisinin haklı olduğuna inanır ve tartıştığı kişi sağır kulaklara hitap eder.
Hastalık bulaştırıcı tipler felaketi üzerlerine çekerler. Her şeyi tahrip etme ve bozma arzuları vardır.
Yardım etmeye çalışmayın. Bulaştırıcı aynı kalacak, oysa sizin dengeniz bozulacaktır.
İhtiyaç dünyayı yönetir. Eğer insanların size ihtiyaçları yoksa siz de yok edilirsiniz.
Efendinize rağmen hayatta kalmayı başarırsanız, kral olmanın dertleriyle uğraşmadan gücün tüm yararlarına sahip olursunuz.
Aralarında münazara yaşandı. Papa alttan almak zorunda kaldı.
Michelangelo başka bir müşteri bulabilirdi, ama Papa başka bir Michelangelo bulamazdı.
Sırlarını bildiğiniz insanları kendinize bağlarsınız.
Lustig, bir insanı dakikalar içinde tartan, zayıflığını keşfeden ve enayileri tespit eden radarlara sahipti.
Bazı insanlar güçlüdür. Kendini üstün hissetme onları zehirleyen bir şaraptır. Projenizi desteklemek, sizi güçlü insanlarla tanıştırmak için ölürler. Onlara iyi yürekliliklerini gösterme fırsatı verin.
Hırslı ve rekabetçi bir adam hiçbir şeyi şansa bırakmaz. Öylece bekleyip müşteriyi etkilemeyi umut etmek anlamsızdır. Bu gözü kapalı kuş avlamaya benzer.
Güçlü ve başarılı olmanız, olaylar üzerindeki kontrol derecenize bağlıdır. Sorunun büyük kısmı, insanların size düşünce ve planlarının tamamını söylemediğinden kaynaklanır. Eylemlerini önceden tahmin edemez ve karanlıkta kalırsınız.
Casusluk size üçüncü bir göz verirken yanlış bilgi düşmanınızın bir gözünü çıkarır.
Tek gözlü canavar hedefini her zaman şaşırır.
Ayrıyken daha çok seversiniz. Çünkü siz uzaktayken sevgilinizin hayal gücü harekete geçer ve hayal gücü sevgiyi güçlendirir.
“Yokluk, küçük ihtirasları yok eder, büyükleri alevlendirir; tıpkı rüzgarın mum alevinin söndürüp yangını körüklediği gibi.” – La Rochefoucauld
Geri çekilen, az görünen, saygı ve onuru hak eder. Çok uzun süre kalan, varlığıyla bizi boğan şey onu küçümsememize sebep olur.
Sevgilinin yokluğu hayal gücünü uyarır; onunla ilgili çok şey öğrendiğinizde hayal gücü yok olur.
Diğer kişiyi sizin varlığınıza aç bırakın. Sizi kaybetme olasılıkları onları mıknatıs gibi kendinize çeker.
Hiçbir şey ani ve önceden kestirilemez olaylar kadar korkunç değildir.
“En iyi tahmin, tahmin etmemektir. Belirli bir tanınma düzeyine eriştiğinizde herkes ne yapacağınızı kestirebilir.” – Picasso
Belirsizlikte insanlar sürekli sizin hakkınızda konuşacak, gerçekle ilgisi olmayan yorumlar üretecekler.
Bu, sizi sürekli onların zihninde tutacaktır.
Çoğu insan için korku, tehdit edildiklerinde başlar.
Hiçbir avcı, böylesine hızlı hareket eden bir yaratığa nişan alamaz.
Asla yanlış kişinin ayağına basmayın.
Kılıçla karşılaşınca kılıç çekin.
Şair olmayana şiir okumayın.
Teklifleri küstah ve saygısızca bile olsa insanları geri çevirirken kibar ve saygılı olun.
Çoğu insan dolandırılmanın verdiği aşağılanmayı büyük bir sabırla kabullenir. Derslerini alırlar, bedava yemeğin olmadığını ve kolay para kazanmak için duydukları hırsla kandırıldıklarını kabul ederler. Ama bazıları, teskin ilaçlarını almayı reddeder. Para hırsları üzerine düşünmek yerine kendilerini tamamen masum kurbanlar olarak görürler. Ve ananızı öldüresiye s*kebilirler.
Bugün önemsiz ve değersiz birisi yarın büyük bir hakan olabilir.
Karşınızdaki zayıf görünse bile aşağılama isteğinizi yutun.
Alacağınız tatmin, o kişi bir gün güçlü konuma geçerse göreceğiniz zarara kıyasla çok az olacaktır.
İnsanların zırhlarındaki delikleri iyi tespit edin.
Rakiplerinizi incelerken somut bilgi, içgüdülerinizden değerlidir.
Asla görünüşe güvenmeyin. Bir yılanın kalbine sahip olan herkes, onu gizlemek için nezaketi kullanır; açıktan açığa tehditler savuran biri gerçekte korkağın tekidir. İnsanların kendileri hakkında anlattıklarına asla güvenmeyin, bunlar son derece aldatıcıdır.
Avcı, kurt için kurduğu tuzağı ayıya da kurmaz. Her hayvan farklı tuzakla yakalanır.
Yanlışlar affedilir ama küçümseme asla! Gururumuz bunu sonsuza dek hatırlar.
Eğer insanların size sahip olduklarını hissetmelerine izin verirseniz, onların üzerindeki bütün gücünüzü kaybedersiniz.
Bağımsızlık konusundaki şöhretiniz arttıkça daha fazla insan sizi arzulamaya başlayacak, sizin bağlanacağınız tek kişi olmayı isteyecektir. Arzu virüs gibidir. Eğer birisinin başka insanlar tarafından istendiğini görürsek biz de bu insanı arzu ederiz.
Kimseye teslim olma, ama bir gezegen gibi etrafında döndür.
Yörüngenden çıkamasınlar, ama sana yaklaşamasınlar da!
Büyük yeteneği olan insanlar yavaş hareket ederler; çünkü bir şeye bağlanmaktan kaçınmanız,
bağlandığınız bir şeyden kurtulmanızdan daha kolaydır.
Efendinizi eleştirdiğinizde o, eleştiren kişiyi görür, eleştirinin kendisini değil.
“Bir adamın harika bir aktör olduğunu düşünürüz. Aslında taklitte üstün oluşunu kastederiz.” – Denis Diderot
Nasıl yaptığınız ne yaptığınızdan daha önemlidir.
“Roma’daysan Romalılar gibi davran.” – İngiltere
Büyük insanlar yaptıkları hatalarla değil, başa çıkma şekilleriyle anılırlar.
Yüksek takipçi sayısı hile yollarını açar; hayranlarınız size yalnız tapmakla kalmaz, düşmanlarınıza karşı korur ve ekibe katılacak yeni insanları ayartma işini de gönüllü olarak üstlenirler.
Kalabalıkta, grup içinde insanlar daha duygusal olur ve az düşünürler. Tokatçı onlarla tek tek konuşsa onu gülünç bulabilirler, fakat kalabalıkta kendilerinden geçerek bir ruha bürünürler. Dolandırıcının fikrindeki yetersizlik kitlenin coşkusu içinde kaybolur.
Büyük bir vaat olmalı, fakat ardından gelen belirsizlik… İnsanlar bu iki faktörü birleştirerek görmek istediklerini görecek ve tüm sisli hayallerini uyaracaktır.
İnsanın, “her şeye inanmak” gibi umutsuz bir arzusu vardır. Bu, bizi kolay aldatılır hale getirir. İnançsızlıktan gelen boşluğa katlanamayız. Önümüze yeni bir “zengin ol” hilesi çıksın, bir anda yemi yutmak için sudan çıkarız. Birkaç yıl sonra bu yalanlar saçma görünebilirler, ama kendi dönemlerinde çok çekici ve büyüleyiciydiler.
Örgütlü dinler çok sayıda insan için uzun süredir sorgulanmayan bir yetkiyi elinde tuttu ve sözde laik çağımızda bunu yapmaya devam ediyor.
En büyük hilesi her grup ortamında yüzeyin altında fokurdayan bastırılmış cinselliğe kullanmaktı.
Bu grupta, uygarlıktan da eski bir özlem olan toplumsal birlik arzusu yatıyordu.
İnsanların, diğerlerinin zayıflıklarını sezen altıncı hisleri vardır.
Çoğu insan doğru plan yaptığına ve geleceğin farkında olduğuna inanır. Genelde yanılırlar; gerçekte arzularına yenilip, gelecekte olmasını istedikleri tatlı hayale yenik düşerler. Sadece mutlu sona odaklanırlar ve galebe çalınırlar.
Sert bir dokunuşu yapay nezakete tercih etmeyecek kadın yoktur.
Erkekler nazik davranarak çok kalbi kaybederler.
Hayatta mutsuz sonuçlar, mutlulardan fazladır.
“Hiç içeriye girmemek dışarı çıkmaktan ne kadar kolay!” – Montaigne
Planlarınız seçenekler içermeli ve esnek olmalı. Tek plana bağlı kalırsanız tarihteki değişiklikler sizi alt eder.
Hilelerinizi kimseye öğretmeyin, yoksa size karşı kullanılırlar.
“Akıllı bir adam saygı görmek istiyorsa yeteneklerinin sırrını asla açıklamaz. Bilmelerine izin verir; anlamalarına değil! Yetenekleriyle ilgili şüphe ve tahminler, sırrın kendisinden daha fazla saygı uyandırır.” – Baltasar Gracián
En iyi aldatmacalar kişiye seçim hakkı vermiş gibi görünenlerdir: Kurbanlarınız, kontrolün onlarda olduğunu sanırlar, oysa aslında kukladırlar. İnsanlara, sizin lehinize olan seçenekler verin. Her ikisi de amacınıza hizmet eden iki kötü arasından daha az kötü olanını seçmeye zorlayın. Onları iki arada bir derede bırakın, nereye döneceklerini şaşırsınlar.
Başarılarınızın ardındaki çaba ve emeği asla göstermeyin. Bırakın, çok çalışıp alıştırma yapan biri sizin yaptıklarınızı yapabileceğine inansın dursun.
İşte ancak o zaman gösterdiğinizden daha büyük yeteneklere sahip olduğunuza inanılır.
Seçim yanılsaması, en inatçı enayiyi bile parlak ağzınıza çekebilir.
“Bir şiir saatlerimizi alabilir; ama bir anlık düşünce gibi görünmezse, tüm çabalarımız boşa gider ve büyü bozulur.” – William Butler Yeats – Lirik/Coşkulu Şiir Yazarı)
Oyunu her zaman sizin dağıttığınız kartlarla oynamalarını sağlayın.
“Falcıya geleceği soranlar, istemeden geleceğe dair falcıdan daha güçlü kendi sezgilerini engellerler.” – Walter Benjamin
Çoğu insan mantığından çok duygularıyla hareket eder. Doğaçlama, sizi yalnızca bir sonraki krize kadar taşır ve asla kusursuz bir planın yerini tutamaz.
Cesurlara hayran oluruz ve çevrelerinde olmak isteriz. Çünkü onların kendilerine güvenleri bizi etkiler.
Biz de onlara güveniriz.
Çok uzak da olsa bir seçim yapma olasılığı bulunduğu sürece konu dışında kalan seçeneklere pek aldırmayız. Oyunun adil olduğunu düşünür ve özgür olduğumuza inanırız.
“Anın ötesini görebilen çok az insan vardır ve onlar da istisnadır.” – Clausewitz
İki kurbağadan biri derin kuyuyu görünce sevinmiş ve atlamayı teklif etmiş. Diğeri şöyle demiş: “Ya suyu beğenmezsek… geriye nasıl çıkacağız?”
Almanya Başbakanı Bismarck, Rudolf Wirchow’un (Alman patolog ve politikacı) sürekli eleştirilerine korkunç öfkelenmişti. Yardımcıları bilim adamını düelloya davet ettiler.
“Meydan okunan taraf olduğuma göre silah seçme hakkı benim,” dedi Virchow. “Ve bunları seçiyorum.” İki eşit ve aynı görünen sosisi seçiyor… “Bunlardan biri zehirli, diğeri temiz. Ekselansları birini seçsin, diğerini ben yerim.” Başbakanın düelloyu iptal ettiğine dair mesaj gecikmedi.
Geri çekilirsem sonuçlara katlanacaksın ya da benim belirlediğim şartlarda geri dönerim.
2016 senesinde Tayyip seçilemeyince Türkiye’nin her yerinde bombalar patlamaya başlamıştı.
“Korku, büyü kadar etkilidir.” – Hun İmparatoru Attila
Kuşun kendi isteğiyle kafese girmesini sağlarsan en güzel şarkıları söyler.
Jp Morgan’ın Ceo’su mücevherciye pahalı bir inci siparişi verir. Mücevherci telefonla arar ve kolye için 5.000 $ ister. Ceo, inci kolyeyi almak üzere adamını gönderir. Kolyeyi odasında inceler ve bayılır. İnci kutusunun kapağını mühürler ve adamıyla mücevherciye yanında bir kağıt ve 4.000 $’lık bir çekle geri gönderir. Kağıtta şöyle yazar:
“İnciyi beğendim. Ama 4.000 $ eder. Çeki imzaladım.”
Mücevherci sinir olur, inci kutusunu alır ve çeki Ceo’ya geri gönderir. Beş dakika sonra mührü kırınca şaşkına döner: Kutuda 5.000 $’lık bir çek onu selamlıyordur.
Kissinger başkana her bir durum için birkaç seçenek sunardı. Fakat ne hikmetse kendi tercihi olan seçenek, diğerlerine kıyasla en iyi çözüm gibi dururdu.
1860 yılında Rockefeller, petrol tekeli yaratmak için küçük şirketleri satın almak istedi. Sahiplerinin direnç göstereceği belliydi. Önce petrol taşımacılığının ana damarı demir yolu şirketlerinin tamamını satın aldı. Sonra firmaları, petrollerini taşımamakla veya pahalı taşımakla tehdit etti. Rockefeller oyun sahasını değiştirmişti. Küçük petrol şirketlerinin ellerinde fazla seçeneği yoktu.
Etrafındaki herkesi ülser ederdi.
Gerçekten bir zihin, binlerce bedeni harekete geçirebilir.
İnsanlar nadiren sorunların kendi aptallıklarından kaynaklandığına inanırlar.
Dışarıda suçlanacak bir sürü insan vardır.
Herkesin bir zayıf noktası vardır, kalenin duvarındaki bir delik gibi.
“Hiçbir ölümlü sır saklayamaz.” – Sigmund Freud
Açık bir özellik çoğu kez zıttını gizler. Göğsünü yumruklayan insanlar çoğunlukla büyük korkaklardır; aşırı iffetli bir dış görünüş, şehvet düşkünü bir ruhu gizler.
Kocası gibi (Kral) bir erkeğin hissetmek istediği şey, bir kadını mevkisine güvenmeden elde edebilmesiydi. Böylesi bir ihtiyaç dev bir kör nokta taşıyordu: Metres, ilişkide fethedilmiş gibi davranıyor, gün geçtikçe adamı ağıyla boğup sarmalıyordu.
İnsanın onaylanma ve kabul ihtiyacı, kendini önemli hissetme takıntısı sömürülecek en iyi zayıflıktır.
Çekingenlik, sömürülecek harika bir zayıflıktır. Çekingen insanlar genellikle bunun tersini olmayı isterler.
Bir kral kendine saygı duyduğu için aynı duyguyu başkalarında uyandırır. Bir krala yakışır şekilde gücünüzden emin davrandığınızda ‘taç giymek zaten kaderinizde vardı’ gibi bir hava yaratırsınız.
Sahte samimiyetle aradaki samimiyeti yok etmeye çalışan liderler, yavaş yavaş sadakat, korku ve sevgi aşılama yeteneklerini kaybederler. Hatta bunun yerine saygısızlık doğururlar.
Kendi fiyatınızı belirlemek sizin elinizdedir. Kendinizi nasıl sunduğunuz, hakkınızda nasıl düşündüğünüzü gösterir. Az şey ister, başınızı öne eğerseniz, insanlar bunun sizin karakterinizi yansıttığını düşünürler.
“Sahtekarların gerçek aldatma sanatındaki mucizeleri, kendilerine olan inançlarıdır. Herkesin ilgisini çeken, kandırılmalarını sağlayan şey de budur.” – Friedrich Nietzsche
Tacın altında asla vakarınızı (ağırbaşlılık) kaybetmeyin. O zaman taç size uymaz,
daha değerli biri içinmiş gibi görünür.
Asla acele etmeyin, yoksa zaman üzerindeki kontrolünüzü kaybedersiniz.
Sabırlı olun ve her şeyin, sonunda kucağınıza geleceğini düşünün.
Güç, nadir olarak ihtilali başlatanların eline geçer.
Pers Sultanı iki adamı ölüme mahkum etti. Birincisi, sultanın çok sevdiği atına bir yıl içinde uçmayı öğreteceğini söyledi. Dünyadaki ilk uçan ata binmeyi hayal eden sultan bunu kabul etti. Ölüme giden ikinci adam,
“Hiç şansın yok, ne yapıyorsun?” dedi.
“Kendime 4 özgürlük şansı veriyorum:
Birincisi Sultan bu yıl ölebilir,
ikincisi ben ölebilirim,
üçüncüsü at ölebilir
ve dördüncüsü… ata uçmayı öğretebilirim.”
Geçmişin enkazına sarılmak yerine geleceğin Napoleon’larını arayın.
Durumun sizi rahatsız etmesini siz seçiyorsunuz. Sineğe aldırmayın.
1473’te büyük Türk padişahı Fatih Sultan Mehmet, barış için Macar elçisini görüşmeye davet etti. Aynı anda düşmanı Uzun Hasan’la savaşmak için başkent İstanbul’dan doğuya ayrıldı. Rakibi Uzun Hasan’ı haftalarca kovaladı ve her türlü ziyafetin, hediyelerin olduğu sofralarda Macar elçiler de onlara eşlik etti. Sonunda Fatih ülkesine döndü ve görüşmeler başladı; fakat Macaristan’ın düşündüğünden sert geçti. Taktik belliydi: Ardında düşman olan önündekiyle savaşamaz. Macaristan, savaş sırasında Mehmet başkentte değilken, ülkesinin zayıflığından faydalanamamıştı; çünkü barış umudu vardı. Mehmet, İstanbul’a döndüğünde anlaşmayı önce daha sert başlattı, sonra yumuşak bitirdi. Hem Uzun Hasan’ı hakladı, hem de en zayıf anında Macarlarla en güçlü anlaşmayı imzaladı.
“İş hayatı yükselme ve alçalmalardan oluşur. Yükselen dalga insanı bolluğa taşır. Bu dalgayı kaçıranların tüm hayatı yokluk ve acılarla geçer.” – Julius Caesar
1916 yılı mart ayında Pancho Villa, New Meksiko’yu istila etti.
Kenti yakıp yıktı ve 17 Amerikan askerini öldürdü.
Başkan Wilson büyük bir sefer başlattı.
Kafatası için 50.000 $ ödül koydular.
123.000 Amerikan askerini üzerine sürdüler.
Bir sene kedi-fare oyunu devam etti…
Sonra ne mi oldu?..
“Yalnızca düşünün… Beni ele geçirmeye çalışmak hükümetinize 130 milyon dolara patladı.
Onları bıçak gibi keskin kayalardan oluşan dik dağlara çektim. Kilometrelerce içecek su bile bulamadılar.
Yakıcı güneş, tanrı ve sivrisinekten başka bir şey yoktu… Ve hiçbir şey kazanılmadı!” – Pancho Villa
Papa itibarını yitirmişti. Çünkü ‘aforoz etme’ onun sürekli tehdit ettiği ama asla yapamadığı bir şeydi.
Artık önemli değildi.
‘Sessizlik’ en dayanılmaz cevaptır.
Çoğu insan doğaları gereği mazlumun yanında yer alır.
Ekşi üzüm stratejisi: Elde edemiyorsan, eleştir.
Onlar dikkate almaya karar verdiklerinde çok geç olmuştu; aslan yavrusu artık aslan olmuştu.
Mucize bekleyenlere birazını verin, gerisini onlar yapacaklardır.
Ölümüne dek ona sadık kaldı, onu düşes yaptı, ona sözle ifade edilemeyen bir varlık verdi, ilk ve tek metresine neredeyse dini bir sadakat gösterdi.
“Gerçek genellikle görünür, ender olarak duyulur.” – Gracian
Satmaya çalıştığınız şeyde “altın” sözcüğü geçiyorsa onu altın renginde bastırın. Göz daha baskın olduğu için insanlar, renge sözcükten daha fazla tepki vereceklerdir.
Terapide, toplumdan dışlanmış bir hastaya, rüzgar tarafından hırpalanmış yalnız bir ağaçtan söz etmek, duygusal bir bağ kurmanızı sağlar. Hasta size hemen açılır.
“İnsanlar maddelerin yüzeysel görünüşünden her zaman etkilenmişlerdir. Yılın uygun zamanları insanları festivaller ve gösterilerle meşgul etmeli, dikkatlerini dağıtmalıdır.” – Niccolo Machiavelli
“Bene vixit qui bene latuit: Kendini iyi saklayan kişi iyi yaşar.” – Ovid – M.Ö. 43 – M.S. 18
La Veglia İşkencesi: Diz kırarak yavaş yavaş çivilerin üstüne (istemeden) oturmak.
Her zaman yalan söyler ve gerçek düşüncelerimizi gizleriz. Çünkü tamamen özgür ifadeler sosyal bir olanaksızlıktır.
Hakim görüşün ateşli savunucusu gibi davranın. Halk arasında geleneksel görünüşe bağlı kalırsanız, çok az kişi sizin özelde farklı düşündüğünüze inanır.
Niyetiniz iyi dahi olsa insanların hatalarını asla düzeltmeyin. Çünkü insanları gücendirmek kolay, hatalarını düzeltmekse neredeyse imkansızdır.
“Isırığı zehirli olanlar soğukkanlı hayvanlardır.” – Arthur Schopenhauer
“Eğer bir prens Machiavelli’nin öğrencisi olsaydı, ona önereceği ilk şey Machiavellizm karşıtı bir kitap yazmak olurdu.” – Voltaire
Kontrol edilemeyen duygular: Sevgi, nefret, gurur, kibir
“Bir lider asla öfkesi yüzünden savaşa başlamamalıdır.” – Sun Tzu
Öfkeli insanlar genellikle gülünç görünürler. Çünkü öfkeleri, onu ortaya çıkaran şeyle oransızdır. Her şeyi ciddiye alırlar ve kendilerine yapılanı abartırlar. Gerçek tam tersidir. Bunu bastırmak enerjimizi çalabilir. Bunun yerine bakış açımızı değiştirebiliriz. Bize yapılan hiçbir şey kişisel değildir. Bir insan çoğunlukla öfkemizi başlatan kişi gibi görünür, ama durum bundan çok daha karmaşıktır. O insanın size yaptıklarından çok daha öteye gider. Bu kadar kibirli olmayın. Aslında neden çok daha büyüktür, zamanda geriye gider, daha önceki düzinelerce incinmeyi içerir ve aslında anlamaya çalışma zahmetine bile değmez.
Zamanında Tyre’nin (Sur, Lübnan) liderleri ülkelerinin ele geçirilemeyeceğini öne sürerek Büyük İskender’i kışkırttılar. İskender küçük bir ordu gönderdi. Dört ay süren savaşta hakikaten bölge baskıya iyi dayandı. İskender bu çabaya değmeyeceğini düşünerek elçiler gönderdi ve uzlaşı istedi. Tyre halkı bunu kabul etmedi ve iyice şımarıp İskender’in elçilerini öldürdü. Artık savaşın ne kadar süreceğinin ve doğuracağı zararların bir önemi yoktu. İskender tüm orduyu ölümüne sürdü ve üç günde ülkeyi ele geçirdi. Esirlerin kafalarını kesip kazıklara geçirdi ve kadınları da köle olarak sattı.
Köpek balıklarını rahatsız etmeyin!
Ani zenginlik ender olarak uzun süreli olur. Çünkü sağlam bir temel üzerine oturtulmamıştır.
“Cimri her şeyini satar, altına yatırır ve yerin altına gömer. Satmaya kıyamaz, ara sıra çukuru açıp altınlarını sever ve yeniden gömer. Bunu fark eden birisi altınları çalar. Ertesi gün çukuru kazan cimri altınları bulamayınca deliye döner. Komşusu ona şöyle der: ‘Kendini üzme artık, birkaç taş al çukura göm ve onların altın olduğunu düşün; çünkü kullanmadığın sürece taş da aynı işi görecektir. Paranın değeri sahip olmakta değil, onu harcamakta yatar.'” – Ezop Masalları
“Hiçbir şey bedava verilenden daha pahalı değildir.” – Japonya
Çocukken anne-babamızın bize hediye vermesi sevgi ve onay işaretidir. Bu duygusal öğe büyüsek de değişmez. Hediye alan kişinin iradesi zayıflar ve kendini bir çocuk gibi açar.
İnsanlar tembeldir. Çalışmak yerine servetin kucaklarına düşmesini beklerler.
Ünlü anne babadan geliyorsanız onların gölgesinden kurtulmak için iki katı çalışmanız gerekecektir.
“Cesurlar asla zahmetsiz işe teslim olmazlar.” – Baltasar
“İnsanı ihtiyaç harekete geçirir ve o kaybolduğunda geriye kalan çürüme ve dağılmadır.” – Machiavelli
Şehre vahşi atı getirdiği için seyise kızdılar. Çocuk İskender,
“Onu idare edecek beceri ve hevesleri olmadığı için harika bir atı kaybediyorlar,” dedi.
İskender ata pindi ve onu evcilleştirdi.
Babası Filip şaşırdı. “Ananı s*kerim senin çocuk,” dedi.
Perslilerle savaşa girmeden önce Gordium kentinde Gordion düğümünü dağıtır. Bu metafor buradan gelir.
Karakterinden büyük başarının gerilimine dayanamayan kişiler çöker. Çünkü başarıya gerçekte değil, hayal dünyasında dayanabilirler.
Bengal, Sumatra ve ayrıca birçok eski krallıkta kral 5 yıl ülkeyi yönettikten sonra idam edilirdi.
Bu hem bir yenilenmeydi, hem de tek bir kişinin güçlenmesinin önüne geçilirdi.
Picasso resim yapma tarzını sürekli olarak değiştirip, çoğu kez daha önce başarılı yaptığı şeyi tamamen bozuyordu.
Çok başlı yılanı kamçılamakla uğraşmayın. Kafasını kesip atın.
Kanser tek bir hücreden başlar.
“En sağlam yayı, en uzun oku seçin. Birisini vuracaksanız önce atını vurun.” – Tu Fu
“Birisine öyle bir zarar verin ki intikam alamasın.” – Machiavelli
Öfkeli bir düşman yaratmak yerine onları kendinize yakın tutun. Kontrol sizde olur.
Kraliçe, halkının kendisine sevgi borçlu olduğunu düşünüyordu ve karşılık olarak onları sevmesinin gerekmediğine inanıyordu.
Her zaman etrafınızdakilere ilgi göstermeli, psikolojik durumlarını anlamaya çalışmalı, sözcüklerinizi, onları ayartacağını ve baştan çıkaracağını bildiğiniz şekilde ayarlamalısınız. Yeriniz ne kadar yüksekse aşağınızda bulunanların yüreklerine ve zihinlerine önem verme gereksiniminiz o kadar büyüktür. Böylece yüksekteki yerinizi koruyacak bir destek tabanı yaratmış olursunuz. Bu taban olmadan tahtınız korunamaz.
Her istediği yapılan herkes gibi duyarsız bir canavar haline gelmişti.
Bu tipler kendi balonları içinde yaşarlar.
Bütün savaşlarda bir adım geri atın; hesap yapacak zamanı ayırın, hedefinizin duygusal durumunu, psikolojisini anlamaya çalışın. Zor kullanmak yalnızca dirençlerini artıracaktır. Çoğu insan için kalp, anahtardır. Onlar çocuk gibidirler, duygularıyla yönetilirler. Temel korkularını, hatta sevgilerini kullanın. Böylece ateşli ve sadık bir müttefik kazanırsınız.
Yeni birisiyle tanıştığınızda kendi iradenizi dayatmak yerine bir adım geri atıp, o kişiyi benzersiz kılanın ne olduğunu bulmaya çalışın. Hiçbir şey insanı, bireyselliğine aldırılmaması kadar kızdıramaz.
Hepimizde bağlanma ve ait olma arzusu vardır.
En derindeki duygularını yansıtarak kişiyi anladığınızı gösterebilirseniz, büyülenir ve etkisiz hale gelirler. Yalnız bu çok ender gerçekleşir.
Kişi olarak adam bir yılan kadar kaygandı.
Kendi egonuzu kabul ettirmeye çalıştığınızda duvar yükselir ve direnç artar.
1658’de Louis baskıya dayanamayıp hayatının ilk romantik bağlantısını koparmak zorunda kaldı. Bunu büyük bir üzüntüyle yaptı ve hayatının sonunda fark etti ki, hiç kimseyi Marie Mancini’yi sevdiği kadar sevmemişti.
Alınacak ders basittir: Geçmiş güçlüdür. Daha önce olanlar gözümüze çok büyük görünür; alışkanlık ve tarih kokusu her eyleme bir ağırlık kazandırır.
Güçlü insanlar dönemin ruhuna dikkat ederler. Eğer reformlar dönemin çok ötesindeyse sizi az kişi anlayacaktır.
Devrimi bitirenler ender olarak başlatanlardır.
Yalnızca küçük bir azınlık hayat oyununda başarılı olabilir ve kaçınılmaz olarak çevresindeki herkes tarafından kıskanılır.
Machiavelli, Cosimo’nun bütün prensler içinde en akıllısı olduğunu belirtti. Çünkü insanların gözüne sokulan şeylerin, hileyle gizlenmiş şeylerden çok daha fazla kıskanıldığını biliyordu.
Sizden aşağı olanlara böbürlenerek yalnızca mutsuz hayranlık ve kıskançlık doğurursunuz. Bu kıskançlık onları yer bitirir ve gizliden kuyunuzu kazarlar.
İsteksiz görünen kişiye verilen ödül, paye kıskanılmaz.
İnsanoğlu aşağılık duygularıyla başa çıkmada zorlanır. Üstün bir başarı, yetenek veya gücün karşısında çoğu kez rahatsız ve huzursuz oluruz. Bunun nedeni şişirilmiş bir kendilik duygumuzun olmasıdır. Ve bizi aşan insanlarla karşılaştığımızda, vasat olduğumuz veya düşündüğümüz kadar parlak olmadığımız aklımıza gelir.
İnsanlar paraya veya güce ulaşabilir. Ama üstün zeka, iyi görünüş, çekicilik… Bunlar kimsenin kazanamayacağı özelliklerdir.
Ressam Turner, parlak renklerinden dolayı sergilerde kendi resimlerinin yanına resim asamayan ressamlara jest olarak resimlerinin renklerini soldurmuştu.
Sizi kıskananlara iyilik yapmayın; lütfettiğinizi düşünürler. Kendi yarattıkları cehennemde pişmelerini sağlayın.
“Kıskançlık, bütün üstünlerin ödemesi gereken bir vergidir.” – Thoreau
Zehirli mimar Bramante, Michelangelo’yu kıskandığı için Papa Julius’un mezarı projesini, “yaşarken mezar yaptırmak uğursuzluk getirir” hurafesiyle baltaladı. Onun tanrısal becerilerini kıskanıyordu. Sistine Kilisesi’nin duvarlarını boyama işini Michelangelo’ya vermesi için Papa’yı ikna etti. Hem onun sadece heykelde iyi olduğunu düşünüyordu. Michelangelo bu işi isteksiz aldı, ama Papa’ya karşı gelemezdi. İnadından Sistine Şapeli’nin boyama işini harikulade bir biçimde yaptı. Gezegenimize gelmiş geçmiş en muhteşem eserlerden birini kazandırdı.
Her durumu farklı olarak değerlendirmek yerine bildiği yöntemlerle aynı sonuçları alacağını düşünmüştü.
“Seni oraya getirmiş olan düşünce düzeyi, gitmek istediğin yere götüremez.” – Einstein
Güçlü insanların kanlarında zafer sarhoşluğunu yok eden bir panzehir vardır. Kendilerini sakinleştirirler. Başarılarında şansın rolünü incelerler. Kötü şans, sabır ve zamanlama dersi verir; iyi şans, sizin zıt yönde düşünmenizi sağlar ve zekanızın sizi sonuna kadar götüreceğine inanırsınız… Ve gg olursunuz.
“Bir zafer kazandığında miğferinin kayışlarını sık ve don lastiğini deyiştir.” – Japonya
Çinli General Wu Ch’i’nin altındaki bir yüzbaşı, henüz savaş başlamadan düşman hatlarından birkaç askerin kafasını kesip geldi.
Wu Chi onun kafasını uçurdu ve şöyle söyledi: “Yetenekli bir subay, ama itaatsiz.”
Sorgulama avukatlarının söylediği gibi: “Her zaman zaferle bırakın.”
“Kesin olmayan daha iyi için, kesin olan iyiyi feda etmeyin.” – Machiavelli
Türlerin evriminde koruyucu zırh hayvanın felaketidir. Bu çıkmaz sokak yaratığı yavaşlatır, yiyecek arayışını zorlaştırır ve avcılar tarafından kolay hedef haline getirir. Hızlı ve uçan hayvanlar daha güçlü ve güvendedirler.
Para, belli bir kalıba uymaz, gitme fırsatı olan her yere akar ve yapısı gereği düzensizdir.
Askeri sanatlarda fikrin anlaşılmaz olması, stratejinin çözülememesi önemlidir. Böylece size karşı hazırlık imkansız hale gelir.
Kaderden kaçmanın yolu şekilsizliğe bürünmektir. Hiçbir avcı göremediği şeye saldırmaz.
Deniz savaşları muazzam bir yaratıcılık ve soyut düşünme gerektirir. Çünkü savunma hatları sürekli olarak değişmektedir. Komutanın işi karadaki kadar basit değildir. Usta kaptanlar üçüncü boyutla, yani zihinle çalışırlar.
Cıva gibi hareket ediyor ve asla bir yerde kalmıyorlardı.
“Bizimle savaşmak istediğinizde buna izin vermeyiz. Ama biz savaşmak istediğimizde kaçmanıza izin vermeyiz. Düşman ilerler, biz gerileriz; düşman kamp kurar, biz taciz ederiz. Düşman yorulur, geri çekilir, biz izleriz. Düşmanını tanır, kendini de tanırsan, yüz tane savaşı hezimete uğramadan atlatabilirsin.” – Mao Zedong
“Rakibe göre değişerek ve uyum sağlayarak zafer kazanma yeteneğine ‘deha’ denir.” – Sun Tzu
Gerilla savaşı uygulayan ordular buhara benzer. Ele avuca alınması güçtür.
Hiçbir zaman savunma göstermeyin. Savunmacı davrandığınızda duygularınızı gösterirsiniz ve rakipleriniz hassas noktanızı fark edip defalarca sizi oradan vururlar. Tutulamayan kaygan bir top olun.
“İnsan bir ülkeyi öyle yönetmelidir ki, halkı, kendisine emredilenleri zaten yapmak istediğine inanmalıdır.” – I. Katerina
Şekilsizlik ihtiyacı yaşlandıkça artar, çünkü kendi tarzımızı oluşturmuş ve çok katı bir şekil üstlenmişizdir. Artık hareketlerimiz öngörülebilir.
Doktrin: “Bir yeri tekrar ele geçirebiliriz, ama zamanı asla!” – Napoléon de Bonaparte
Related posts
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (77)
- ★★★★★ şaheser (26)
- didaktik (29)
- english (8)
- eylencelik (23)
- film (1)
- hayat kanunları (19)
- hikaye (149)
- kitap (156)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (383)
- röportaj (3)
- tefrika (19)