Henüz 12 yaşında tahta geçiyor; düşmanlarının saldırıya geçeceğini anlayan, vezirlerinin ve ordusunun onu dinlemeyeceğini sezen Küçük Fatih, tahtı bırakıp inzivaya ayrılan babasına şu mektubu yazıyor:

“Ey benim caanım Babam. Eğer siz padişah iseniz lütfen ordunuzun başına geçiniz.
Yok eğer ben padişahsam ‘sana emrediyorum, derhal ordunun başına geç!'”
Bu mektuptan çok etkilenen II. Murat hünkarının emrine uyuyor ve
Sultan Mehmet’in ordularının başına geçerek düşmanları bozguna uğratıyor.

*

1453 yılında altı dil biliyor; Homeros’un İlyada’sını aslından okuyabilmek için Antik Yunanca öğreniyor.

İstanbul’u fethederken kullanılacak topların teknik çiziminde yer alacak kadar mühendislik biliyor.
Dünyanın ilk havan topunu çocuk yaşta tasarlıyor.

İstanbul’u alırken, Ay’ın o gece hangi evrede olduğunu bilecek kadar astronomi biliyor.
Kanlı ay tutulmasıyla kararan gecede gemileri karadan yürütüyor.

İstanbul’u aldıktan sonra Türkiye’nin ilk üniversitesine evrilecek okulu kuruyor.

Yabancılar ona boşuna Grand Turco demiyor.

Onun döneminde dünyanın neresinden, hangi dininden ve ırkından olursanız olun, eğer bir bilim adamıysanız sarayın kapıları size sonuna kadar açılıyor.

Yanındaki insanları sadakatine göre değil liyakatına (meritokrasi) göre seçiyor.
“Bir liderin zekasını yanındakilere bakıp anlarsınız.” – Machiavelli

Dünyanın başkenti, bin yıl boyunca onlarca farklı millet, ordu, komutan tarafından 28 defa kuşatıldı…

Eğer Fatih Sultan Mehmet Han yaşasaydı kılıçla dolaşan biri olmazdı.

Belki dünyanın en büyük bilim adamı olurdu.

Yahut dev bir ordunun komutanı olurdu.

Muhteşem bir girişimci ya da “unicorn”da Ceo olurdu.

Ama ne olursa olsun… bugünün koşulları neyi gerektiriyorsa onu yapan kişi olurdu.

İşte bu yüzden İstanbul’u o aldı; başkası alamadı!

*

İstanbul’un Kurtuluşu
13 Kasım 1918 Atatürk, Haydarpaşa’dan Galata’ya geçerken işgalci düşman gemilerini görünce
“Geldikleri gibi giderler!” diyor.

Bu sözler, onun yakında girişeceği Milli Mücadele’nin sinyalini veriyor.

2 Ekim 1923’te İtilaf devletlerinin son birlikleri Türk bayrağını selamlayarak İstanbul’dan ayrılıyor.

6 Ekim 1923’te Şükrü Naili Paşa İstanbul’a girip şehrin yönetimini devralıyor.

470 yıl sonra İstanbul’u ikinci kez kurtarma şerefine bu defa Atatürk nail oluyor.

Doktrin: “Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.” – Napoléon Bonaparte