Kıskanmak
1. Sevgide birinin ortaklığına ya da üstünlüğüne dayanamamak.
2. Kendisinden başarılı insanların bu üstünlüğünden acı duymak, hasetlenmek.
3. Çok görmek. (Benden bir dilim ekmeği kıskanırdı.)
4. Bir şeye gösterilen saygısızlığı kaldıramamak. (Her Türk, yurdunu kıskanır.)
5. Yerinde olmayı istemek, imrenmek.
Tdk’nın beşe ayırdığı kıskanma’nın 2. ve 5. maddeleriyle ilgileniyoruz.
*
Othello Sendromu
Patolojik (hastalıklı) kıskançlık, kişide saplantılı düşüncelere neden olur.
Ego hikayemde geçiyor.
2 tipi vardır:
1. Başkasındaki güzel hayatın ve/veya otomobilin kendisinde olmasını ister.
Yapamayınca, sevdiğini elde edemezsen, elde ettiğini sevmeye çalış,
öğretisinden yola çıkarak hayatına razı olur. Bu iyi seçimdir.
2. Değersizlik ve çaresizlik içinde kıvranan yıkık adam bunalıma girer ve
“Bende yoksa onda da olmasın” düşüncesiyle başarılı kişiye durmadan çamur atar.
Bu daha tehlikelidir.
Ünlü filozof Auer Şofbenorda’nın güzel bir sözü var:
“Hayat berbat bir şeydir ve ben hayatımı, onu düşünerek geçirmeye karar verdim.”
Kendi yaşamı zindan olunca, sizinkini de yakmaya karar verir.
Onun seviyesine yükselemiyorsam, neden onu kendi aşağılık seviyeme çekmiyorum?
Üstelik, bunu sadece konuşarak, iftirayla ve itibarsızlaştırarak yapabilirim.
Hem de birkaç saatte…
Yumruk atmak opera bestelemekten daha kolay,
adam öldürmek, yaratmaktan çok daha kolay.
Bu insanları gördükçe kendimi Einstein gibi hissediyorum.
Çünkü IQ’lar oda sıcaklığında ve kültür mantarı bile bunlardan kültürlü.
Kıtlama Şeker Fm Dinleyicileri son şarkımız Hakkı Bulut’tan geliyor:
Henüz Üç Yaşında Bir Kardeşim Var
Seni Ondan Bile Kıskanıyorum
Peki, ama neden!?..
Daha önce Sosyopat yazısında anlattım:
Yengeç Sepeti Sendromu
Balıkçı, ilk yakaladığı yengeci sepete atarsa kaçağını iyi bilir.
Sepete birden fazla yengeç atmak zorundadır.
Çünkü yengeçler, sepetten çıkmak yerine sürekli birbirlerine tutunarak diğerinin sepetten çıkmasını engellerler. Ne kendileri çıkabilir, ne de diğerleri…
Ben başaramıyorsam, sen de başarama!
İşte zihniyetleri budur.
Nefretinin asıl nedeni, çok istese de, asla senin gibi olamayacağını bilmesidir.
Sosyopat, başarılı kişiyi kıskanır ve taklit etmeye çalışır.
Ama unutmayın:
Karga, bülbülü taklit edeyim derken ötmeyi unutmuştur.
Termodinamiğin 2. yasası:
Evrende düzensizlik sürekli artar.
Tuz ve karabiberi aynı kapta karıştırın.
Evrendeki hiçbir şeyin gücü, bu iki maddeyi karışım öncesi haline döndürmeye yetmez.
Bu, Entropi Yasasıdır.
İşte bu kıskananlar da, sizi asla kendi düşük seviyesine çekemez.
*
Acı nedir?
Hayat acıdır, biberler acıdır;
o zaman hayat biberdir. Değildir.
Komik bir düz mantık. Peki acı nedir?
Acı
Rahatsızlık, ıstırap, keder…
Dünyadaki her şeyin kaynağı acıdır:
Karnımız acıyla acıkır. Yoğun tokluk hissi acıdır.
Hedonist olmasanız bile acı size zevk verir.
Seks isteği kasık acısı, seks sonrası kasık sancısı.
Birini elde edememek: acı.
Elde ettikten sonra kaybetme korkusu: acı.
Kaybettikten sonra kıskanmak: acı.
Tiktok’ta daha açık videolar çeken genç kız, kıskandığı fenomenlere imrenip acı çeker.
Daha kendisine pabuç almayan annesini merdivenden atan kıza alışamadan;
hassas ve naif anneannesinin kafasında yumurta kıran, ilgi oro*pusu leblebi beyinli ergen ve çektiği acıları…
Hani yaşlılar pusulalarımızdı? Ne çabuk unuttuk!..
Ünlü fenomen Danla’nın videosunun altına hakaretler yağdıran kızlar.
Teşekkür ederek sürüde kalmak istemiyorlar.
Çünkü ancak hakaret edince mesajı ilgi çekiyor ve beğeni alıyor.
Her beğenilen hakaret mesajı sonrası yenilerini türeten zavallılar.
Küfürlü mesaj yazmak, belgesel çekmekten daha kolay.
Siber zorbalık, siber kıskançlık.
Hepsinin merkezinde aynı acı yatar.
*
Almanya bizi kıskanıyor.
Amerika bizi kıskanıyor.
Dış güjlerin oyunu bunlar.
Dış minnaklar bizi mahvetti.
Domatesli bulgur pilavı yapmamızı kıskanıyorlar.
Yahu, yağmurun yağmasını dindiremezsen şemsiye taşırsın.
Dünyada Birleşmiş Milletler’e kayıtlı 193 ülke var.
Büyük İskender ya da Cengiz Han gibi tek devletten oluşan ülke şimdilik mümkün görünmüyorsa, demek hep dış güçler olacak.
Biz asıl, dış güçlere rağmen, nasıl başarılı oluruz; buna kafa yormalıyız.
Bu, her sınavdan düşük not alan tembel öğrencinin,
“Ama tüm çalışkanlar bizim sınıfa toplanmış, hocam,” demesine benziyor.
Kaseti, “Dingiltere Kara Çarşambası” olarak bilinen 16 Eylül 1992’den iki sene önceye saralım:
Soros, İngiliz piyasasından 10 milyar dolar değerinde sterlin borç aldı.
Bu parayla Alman markı satın aldı.
İki yılda Alman markı, sterlini ezip geçince, Soros, sterlin borcunu Alman markıyla haydi haydi ödedi.
Bu durum, TL borçlanan birinin, parasını dolar yapıp, iki yıl sonra TL cinsinden ödemesine benziyor.
Soros, bu manipülasyonla 1 milyar dolar kazandı.
Demek Soros da İngiltere’nin dış gücüymüş.
18. yy’da 6 yıl süren savaşta İngiltere geri çekilmeseydi belki şimdi Amerika’yı daha farklı konuşuyorduk.
19. yy’da Amerika’nın ne sömürgesi, ne başka ülkelerde donanması vardı.
Dünyanın jandarması ise, en iyi deniz donanmasına sahip ülkeydi.
O günlerde Ortadoğu’da sözü geçen Amerika değil, İngiltere’ydi.
Şimdi coğrafya aynı, oynanan oyunlar aynı, baş aktör farklı.
Demek herkesin dış gücü olabilirmiş.
Herkes bizi kıskanıyor ve nefret ediyorsa, bu konjonktürde en nefret edilen ülke kim?
Amerika! Peki neden onlara kimse bir şey yapamıyor?
Cevabı basit:
18 trilyon dolarlık ekonomi
Dünyanın rezerv parasının sahibi
Dünyada en çok patent başvurusunun yapıldığı ülke
Dünyada Mars’ta mukim olma hayaline en yakın ülke
Beyin göçü transferinde en cazip yer
Askeri gücü en büyük ülke (Hatta 2. olan Rusya onun ancak sekizde biri)
Güç… temerküz eder, yani bir yere toplanır. Birinin ne kadar parası varsa, o kadar parası olması için imkanı vardır. Birinin ne kadar gücü varsa, gücünü o kadar büyütme yeteneğine sahiptir. Birine aşırı para veriyorsanız, o para gökten yağmadığına göre (iktisadi olarak) birilerinden alıp veriyorsunuzdur. Biri varsıllaşıyorsa diğeri yoksullaşır. Bu kaçınılmazdır.
Şu an dünyadaki para kaynakları el değiştirsin.
En yağlı işler, doğum artığı, sefil ve beceriksizlere verilsin;
bir çuval inciri berbat eder ve yeniden müflis hale düşerler.
Fakat, şu an dünyaya adını yazdırmış altın adamlar reenkarne olsun,
yoksul olarak doğsunlar,
bir şekilde dünyadaki en iyi noktalara gelir ve zengin kaynakların başını tutarlardı.
Bunun nedeni şans değil, şansını yönlendiren başarılı genlerdir.
Bazı sporcular fiziksel yeteneklerle doğar; diğerleri başarı için protein alırlar ve ağır idmanlarda ter dökerler. Cevap: genetik.
Nasıl ki gülme son sınırına varınca gözyaşlarıyla karışırsa,
sevgi de son sınırına varınca ölümle kucaklaşır.
Birine sevginiz ne denli büyükse, nefretiniz de o denli çok olur.
Sizi canını verecek kadar seven biri, canınızı almakta beis görmeyecektir.
Beni böylesine çok seviyorsa, ayrılınca canına kıyılan neden ben oluyorum?
Mezardan kalkıp, mutlu olamayacak zavallı beni, kimin için öldürdü?
Cevabı basit aslında, kendisi için.
Çünkü birini kaybettiğinde, ona dair güzellikleri de kaybediyorsun.
Kimse kimseyi kendinden fazla sevemez.
Zaten kendisi olmasaydı sevgisi de olmazdı.
Topraktan çıkmamış bir gülün, goncası olamayacağı gibi.
Yani sizi kendinden çok sevdiğini söyleyen kişi, dünyaya 100 yıl sonra gelseydi
yine sizi bu kadar sevecek miydi? Koca bir hayır!
Sizi sevmesini nedeni, sadece kaderinin kesişmesi.
Mitolojik Çağ’da tanrılar insanları hermafrodit olarak aynı bedende yaratmışlar.
İnsanlar, aynı bedende eşleriyle mutlu olamadıklarından, ayrılmak istemişler.
Bu isteğe kızan tanrılar, eşleri ayırarak dünyanın dört bir yanına dağıtmışlar.
Ve o gün bugündür insanlar, bir zamanlar kaybettikleri eşlerini aramaktadırlar.
Doğru insanı, yani “Seçkin Kişi’yi”.
Şanslıyım ki ben seni bulabildim sevgilim.
He ya, öyledir… Hissi kablel vuku olmuştur!
Aşk bir kere alışkanlıktır.
Herkesin en büyük aşkı, yani seçilmiş kişisi, aynı ülkede… ne garip değil mi?
Hatta aynı mahallede. Yani Çorumlu genç dostum, senin seçkin kişin neden Güney Sudan’da değil de, Çorum’un İskilip ilçesinin Afatyaka köyünde.
Çünkü onunla burada tanışma fırsatın oldu.
Çünkü iki cins birbirine düşman olamaz.
Çünkü cinsler arasında fazla yakınlık var.
Çünkü aşk bağlılık değil, delilik, hastalık ve alışkanlıktır aslında.
Kıskanma Bahaneleri
Şimdi, longur oğluna kızan anneyi, teskin etmeye çalışan evladın yalanlarına bakalım:
“O torpil buldu.”
“Akrabalarına sırtını dayadı.”
“Onun şansı yaver gitti.”
Yahu kardeşim Afrikalılar ne demiş:
“Talihin yaver gitmiyorsa, bir muz bile dişini kırabilir.”
Aynı şansızlıklar tek senin başına mı geliyor?
Dünyadaki oksijen israfı yıkıkları kıskacına almış yegane hastalık da şu:
“E benim karşılaştığım problemler farklı.”
Elbette farklıdır; ama dünyada bir insanın ya da şirketin başarılı olması için gerekli olan parametreler (değişken) evrenseldir.
Her şeyin başı utanma
1951 Avare Müzikali’nden harika bir sahne:
“Yalnız yüksek karakterli insanlar utanır.
Hırsızlar ve cahillerin utanma duygusu olsa, zaten öyle insanlar olmazlardı.”
Okulda öğretmen bağırır:
“Şu cüzdanı çalan kimse ortaya çıksın.”
Ah be gülüm, ortaya çıkacak kadar onurlu adam, zaten onu çalanla aynı kişi olabilir mi?
Yalancılar ve dolandırıcılar özel yeteneklerle donatılmıştır.
Onlara saygı duymazsanız, küçümsediği için, 2. lig takımına yenilen Süper lig takımı gibi komik duruma düşersiniz.
Adil ve başarılı insanların kelebek kanadı inceliğinde bir vicdanı vardır.
Başarısız kişilerse vicdansızdır.
Vicdanı olsa, önce ailesine acıyıp onları utandırmazdı?
Başarılı insanlar, tembellerin hayal dünyasını gerçekleştiren üstün yaratıklardır.
Başarı, en güzel intikamdır.
Başarılı olmanız, dostlarınıza en büyük hediye, düşmanlarınıza en büyük cezadır.
*
Zeki Demirkuduz’un Kıskanmak Filmi’ne gönderme yapıyor değilim;
fakat bu Kader Filmi’nden örnek almayacağımız anlamına gelmez.
Bekir, İstanbul’un varoşlarında babasının ona açtığı halıcıda çalışan bir loser’dır.
Bir sabah dükkana gelen mahallenin şuh kızı Uğur’a çarpılır.
Erkek arkadaşlarından öğrenir ki, Uğur da hapisteki belalı sevgilisi Zagor’a meftundur.
Zagor hapisten çıkar, cinayet işler ve yakalanır.
Uğur ortadan kaybolur…
Elektrikli sobalara su damlatıp, tükürük kızartılan soğuk ve yağmurlu bir sabah
apansız halı dükkanına gelir.
Kaçak hayatı sırasında bir de polis öldüren Zagor’un artık özgür olması
Ajdar’ın Eurovision’a katılması kadar güçtür.
Avukat tutmak için Bekir’den 5 Milyar TL (3.600$) isteyen Uğur,
parayı nasıl geri ödeyeceğinin sorulması üzerine:
“Nasıl olursa…
Çalışırım, her şeyi yaparım. Olmadı oro*puluk yaparım.” der ve Bekir’in gözleri belerir.
Tam kalbi kaburga kemiklerini dövüp, dili ağzında ıslanıp büyüyen Bekir’e ikinci darbe daha sert gelir:
“İstersen metresin olurum!”
Mahallenin ayakları kokan abazanı, henüz sevişmemiş ve bir bedeni tatmamış Bekir,
anlık bir kararla bu kızı kölesi yapmak varken, kıskanma güdüsü baskın gelir ve;
şu meşhur tiradı yapıştırır:
“Onu bu kadar çok mu seviyorsun?”
Gördüğüm en iyi kıskanma örneklerinden biriydi…
Bu bir aşk kıskanmasıydı. Haset ve çekemezlik kıskanmasına gelince:
Kendinden başarılı insanlara imrenip düşmanlık beslemeye meyleden en iyi örnekse Çiçek Abbas Filmi’dir.
Yıllar sonra karlı bir kış günü, ödül almak ve geçmişi yad etmek için restore edilmiş minibüsün başına basın mensupları ile gelen İlyas Salman o meşhur konuşmasını yapar:
“Beni çok duygulandırdınız. Ne güzel olmuş münübüsüm. Havanın soğukluğu bile aynı. Gözlerim doldu.” der ve ekler:
“Ben acemiydim, ama Şener abi bana öyle yardımcı oldu ki, bu filmi zor çekebildik.”
Anlamadım! Filmde acemi olan sen miydin?
İlyas abi, öyle mükemmel oynuyorsun ki, bu dünyaya ait olmayan, oyunculuk için doğmuş bir mucize gibisin…
Şakir
Varsıl
Bir ailesi var. (anne ve kız kardeş)
Minibüsü var
İşinde patron
Sayısız sevgilisi var
Kendi evi
Abbas
Yoksul
Kimsesi yok
Bisikleti yok
Çalışan (muavin)
3 sevgilisi var (eleanor, emmanuella, elizabeth) 31 uzmanı
Şakir’in damında kiracı
Münübüs sahabı olmamı kıskandın!
Nazlı’nın benim olmasını kıskandın lan!
Ben bunları hak ettim oğlum!
Alnımın teriyle hak ettim lan!
Senin neyini kıskanayım lan?
Tabii kıskanacaksın lan!
Ben adamım; sen nesin? Hayvan!
Peki öyleyse Şakir, Abbas’ın nesini kıskanıyordu?
70 taksitle döküntü bir minibüsü satın alınca, kıskanılan biri mi oluverdi?
Hayır! Hayatındaki kadınlardan sadece bir tanesi Abbas’ı seviyordu.
O kızı elde edemedi. Mutluluklarını kıskandı.
Doktrin: “İnsan sevilmek için çok şey, kıskanılmak için ise her şeyi yapıyor.” – Mark Twain
Related posts
2 Comments
Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (76)
- ★★★★★ şaheser (25)
- didaktik (26)
- eylencelik (23)
- hayat kanunları (18)
- hikaye (148)
- kitap (155)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (381)
- röportaj (3)
- tefrika (19)
Beğendim.
Hayattayken ünlü bir adamı kıskanmakta öldükten sonrada onu övmekte ustayızdır. Mimnermus