Lifeless 1
Madde 55
Kasım 1992
12. Yaş

Egekent İlköğretim Okulu’nda Orta 1’de okuyorum.
Sınıfta en arkalarda deftere resimler karalayan loser bir tipim.

Matematik öğretmenimiz zayıf, çirkin bir kadındı.
Ama çok zeki, nasıl dikkatli, böyle zehir gibi bir insan.
Bade Can… İnsanın hayatında karşısına bir kez çıkacak vakur tiplerden.
Kolları kalın kara kıllarla kaplı, esmer, doğulu, erkek bir hatun.

O gün tahtaya formüller karalıyor, sınıftaysa çıt çıkmıyor.
En arka sıralarda kafamı deftere gömmüş,
Cengiz Kurtoğlu – İntizar sözlerini yazıyorum.
Öğretmen hapşırdı. Birkaç yalaka:
“Çok yaşa hocam.” “İyi yaşayın hocam.” “Aman sakın ölmeyin hocam!” “Sağlıklı yaşa.”
Birden tebeşir tahtada cızırdamayı kesti; sınıfa döndü, kaşlar çatık:
“Siz geberin!” dedi. Nasıl bir sessizlik… Sınıfta bir fare nefes alsa duyulurdu.
Yüksekten salınarak süzülen, nemli bir yaprağın bile daha çok sesi vardır.

Arka sıraların psikopat tayfasından bile çıt çıkmıyor.
Abi nasıl korkmayalım, öyle bir öğretmen ki, bizi her an s*kebilirdi.
Teneffüste kantinde sürekli şehir efsaneleri dönerdi:
– Bir sınıfta öyle kızdırmışlar ki çıkarıp sıralara vurmuş.
– Yaaa öyle mi?
– Evet, ya! Şahitler var. Kunteper Canavarı gibiymiş.”

İşte böyle bir öğretmendi. Yalakalığı sevmezdi.
Beşeri münasebetlere bile karşıydı.

*

Yine bir gün dersimize girdi. Öyle çekiniyorduk ki,
sınıfın en tembelleri bile dinler gibi yapıp, yalandan derse katılıyordu.
Tahtaya uzun bir problem yazdı. Döndü ve çözmemiz için 10 dk. süre verdi.
Karmaşık bir soruydu. Herkes kafasını kağıda gömdü. Ama kimse çözemedi.
10 dk. sonra tahtaya çözümü yazmaya başladı. Çözüm çok daha uzundu…
Sonuca yaklaşırken aynı rakama ulaştığımızı ayrımsadım.
Benim de kağıdımda 27 yazıyordu.
Birden sınıfa döndü ve:
“Can arkadaşınız da bu problemi çözdü. Ancak o farklı bir yöntem izledi.”
dedi ve benim çözümümü de tahtaya yazdı. Herkes buz kesmişti.
Ben… darmadağın olmuştum…

*

Artık bana okul daha güzel gelmeye başladı.
İlk matematik sınavında 98 puan aldım.
Okul ikincisi sınıfımızdaydı ve ancak 92 alabilmişti.
Sınav sonuçları okunurken herkesin bana bakması, aralarında fısıldaşması…
İlk kez sınıfta önemli biri haline gelmiştim.
Oysa sersemin tekiydim.
Gonçarov’un kült karakteri, tembel teneke Oblomov iş teklifi alsa, daha az şaşırırlardı.

*

Yazar, yarattığı karakterin, aklını okuyabildiği için okuyucunun da okuduğunu sanabilir.
Gerçek hayatta öyle değildir. Ama bu sefer öyleydi. Aklımı okumuştu.
Adımı bildiğini bile bilmiyordum. İsmimi ilk kez ağzından duymuştum.
Güzel bir duyguydu. Uzaktan gözlerime baktı.
Renkler güçlü bir karaktere ne katıyorsa,
bu ifade de bu güzel yüze aynı anlamı katıyordu.
Kendiniz zeki değilseniz, zekayı yargılayamazsınız.
Beyaz önlüğü ve siyah teniyle o, gerçek bir dahiydi…
Bana hiç dokunmadan üzerimde bu etkiyi yaratabilmişti…
Öğretmenim müstesna birisiydi…
6593847451_db06e5b082_b
Doktrin: “Parmak izlerimiz, dokunduğumuz hayatlardan silinmez.” – Beni Unutma