Madde 35
Nisan 1988
8. Yaş
Babamın kırtasiyesinin yanında küçük bir avize dükkanı vardı.
Taşların ışıltısı, ıslak kaldırımları alev alev yakardı.
Bir öğlen arkadaşım süpürgeyle dükkanların önünü süpürmeye başladı.
Bunu niye yaptığına anlam veremedim.
Sokağın kiri, elmaslara yakışmıyor muydu?
Avizeci, yanımıza geldi ve ona iri bir taş verdi.
Gözlerime inanamadım.
Kaşıkçı elması kadar büyük ve göz alıcıydı.
Çocuk, taşı gözüne tutup havaya kaldırdı.
Taş öyle kristal, öyle parlaktı ki, bulutlu gökte bile ışıldıyordu.
Maviden kırmızıya koşan her renk tayfı, doppler etkisi yaratmıştı.
Hayatımda birini, ilk defa, orada kıskandım!
Oysa neden bir çocuk, avize taşına ihtiyaç duysun ki?
İsteme nedenim neydi?
Bir taşımın olmaması mı, çocukta olan taşın bende olmaması mı?
Parlak cisim düşkünü kirli karga yavrusuydum.
Gece hiç uyumadım.
Ertesi gün o dükkanın önünü süpürdüm.
Adam hiç dışarı çıkmadı.
Sonraki gün avizeci kapıda tavla oynuyordu.
Birkaç dükkanın daha önünü temizledim.
Avizecinin gözlerinin içine bakıyordum.
İlgisiz görünüyordu.
Camı nafile kazıyan sinekler gibiydim.
Boşluğu ararken… cama yapışıyordum.
Gözlerim doldu…
Sonra birden bir şey oldu…
Ağzından çiğnenmiş ekmekler düşen çocuk kaldırımda ağlıyordu.
Yolun başında zabıtanın simitlerini yere saçtığı işportacı çocuk belirdi.
Huzurevinde hakaret gören yatalak adam kaldırımdaydı.
Öyle hırs yaptım ki…
Hayatımın tüm öncelikleri değişiverdi.
3. gün bütün sokağı süpürdüm.
Hatta karşı kaldırıma geçtim ve orayı da bitirdim.
Bırakın elması… avizeci yüzüme bile bakmadı.
Dünyada eğer adalet varsa, 3 günde 3 taşımın olması gerekirdi.
Sonra yavaş yavaş anlamaya başladım.
Ödülü almak için, ona ihtiyacım yoktu!
Taşı hak etmem için… bir taşın olmaması gerekliydi.
Hatta… bir taş kazanma ihtimalim bile olamazdı!..
Ünlü Yönetmen haklıydı:
“Bir kere oynamış bir oyuncu artık masumiyetini yitirmiş demekti.”
Birisi bana kaybetmeyi öğretmeliydi…
Taşa sahip olmak, bir role sahip olmamakla mümkündü…
Ancak o zaman bana ait olacaktı.
Taşa layık ol ki, ona ihtiyacın kalmasın.
Onsuz devam etmek, başarıyı beklemekten güzeldi…
Doktrin: “Filmde oynamış her oyuncu, masumiyetini yitirmiş demektir.” – Robert Bresson
Related posts
4 Comments
Bir Cevap YazınCevabı iptal et
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (77)
- ★★★★★ şaheser (26)
- didaktik (27)
- eylencelik (23)
- film (1)
- hayat kanunları (19)
- hikaye (148)
- kitap (155)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (383)
- röportaj (3)
- tefrika (19)
yine farkındalık ve öğreticilik yansıtan bir yazı… çocuklar bayramında; bir çocuğun bayramını kendisinin yaratması gerektiğini düşündürdü.
Aynı zamanda dünyanın adil bir yer olmadığını, henüz dünyada iken anlamış azınlıktan birisin. Parlak bir taşa sahip olmak için çıktığın yolda, sadece o parlak taşa odaklanmadığın için heybene her şeyden doldurabildin. Şu anda belki de sadece o parlak taşa ihtiyacın yok. Bu kadar az satıra bu kadarını nasıl sığdırdın…
Nogame was here…
“Taşa layık ol ki, ona ihtiyacın kalmasın.” harika, harika, harika!