Minnetle elini kalbine koyuyor, derviş gibi boynunu deviriyor.
Ardından Meydan Laurusse gibi koca bir kitabın içinde geldi hesap.
– Kazık mı Öztürk (Serengil) Abi?
– Kazık bunun yanında kürdan kalır Zafer’im. Bu bildiğin Roma mızrağı!..
Hemen filenin üstünden smacı yapıştırıyor.
Bütün tiplerin içini rengarenk doldurarak onları karaktere dönüştüren büyük büyücü.
Şövalye ruhlu bir insan.
Topu resmen, ayak içi alt köşeye bırakıyor.
Açıkhava’da sanki Santana’nın gitarından binlerce beyaz güvercin uçuyor.
Uçuyor ve Santana’nın misafirlerinin üzerine sortiler yapıyor…
Frikik barajı kurmuş gibi karşısındayız.
Biz gülmemek için dudaklarımızı ısırıyoruz; aklımıza cenazeleri, mezarlıkları getiriyoruz.
Topu göğsünde yumuşattı.
Gözlerini sahandaki çift göz yumurta gibi belertti.
Böyle tuzak soru sorulur mu?
Bizimkiler yokuşu görünce vitesi küçültüp arazi sürüşü moduna geçmesinler mi?
Aldığım darbelerden benim takım taklavat Viyana usulü şinitzel gibi olmuş.
Hayvanın gözleri kahve tabağı gibi büyümüş.
At üstünde yaklaştıkça kapı büyümeye başladı.
Yakası açılmadık küfürler.
Hakim, üstümüzden sanki demir bir yorganı çekti aldı.
Başladık diyaloglu sahnelerin ameliyatına.
Temiz ve uzun bir an yakaladık.
Mezarlık çamuru kuruyunca çimento gibi olur.
Benim gibi yedi kat tülbentten süzülmüş bir p*ç.
Maksim Gazinosu ve tiyatro salonumuz aynı katta:
Birinde 4 kişi 16 liraya Amadeus’u izliyor,
diğerinde 4 kişi 4.000 liraya herhangi bir şarkıyı dinliyor.
Tiyatroda ilk öğretilen kural:
“Eğer sahnede, duvarda asılı bir tüfek varsa, mutlaka patlamalıdır.”
Babama bir gün sordum, en iyi sanatçı kimdir?
“Çok eski şarkılarda Bedir Sıdkı Sezgin… Türk sanat müziğinin tamamında ise Zeki Müren…
Çünkü o sadece şarkı söylemez, o şarkıyı aynı zamanda da okur. Cümle içinde doğru vurgu yapar. ‘Eriyorum’ der, gerçekten erirsin; ‘Ölüyorum’ der, hakikaten ölürsün… Nota bilir, usul bilir, binlerce şarkıyı da ezbere bilir. Ona değil Paşa, mareşallik bile yakışır…
Zeki Müren, muhteşem bir büyücü ve gerçek bir sanatçıydı. Ve insanda saygı uyandıran, enteresan bir ışıltısı vardı.”
kıl pranga: çok şık giyinmiş
münekkit: eleştirmen
shylock: utangaç
protokol: iletişim kuralı
sunturlu küfür: ağıza alınamaz derecede berbat
mandepsiye basmak: tuzağa düşmek
virtüöz: her müzik aracını büyük bir ustalıkla çalabilen sanatçı
maiyet: üst görevlinin yanında bulunan alt kademedekiler
tuluat: tiyatro oyununda yazılı metnin dışına çıkarak yapılan doğaçlama
illüzyon: yanılsama
mavra: gevezelik, boş söz, palavra
piyaz: bir çıkar sağlamak düşüncesiyle söylenen övücü söz
abandone: herhangi bir olayda çaresiz duruma düşmek
Doktrin: “Üşüdüğümüzde camı kapatmak kadar kolay olsaydı keşke,
sevilmediğimizi anladığımızda o kişiye yüreğimizi kapatmak…” – Müşfik Kenter
Related posts
1 Comment
Bir Cevap YazınCevabı iptal et
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (77)
- ★★★★★ şaheser (26)
- didaktik (26)
- eylencelik (23)
- film (1)
- hayat kanunları (19)
- hikaye (148)
- kitap (155)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (383)
- röportaj (3)
- tefrika (19)
Doktrin de son noktayı koymuş. 👏