Freud, Rüyaların Yorumu aslı eserinde babasına beslediği hayranlığın nefret ve utançla karışık ortaya çıkmasını analiz etmiştir.

Sarhoş Mel Gibson bir Yahudi düşmanı, ayık Mel Gibson özür dilemesini bilen, nazik bir kişiyse “gerçek” Mel Gibson kimdir?

Balıklar başka hiçbir şey deneyimlemedikleri için, onların suyu görüp kavramaları neredeyse imkansızdır.

Kendinizi gıdıklayamazsınız, fakat başkaları sizi gıdıklayabilir. Çünkü başka insanların yararlanacakları manevralar sizin için öngörülebilir değildir. Fakat şizofrenler kendi kendilerini gıdıklayabilirler.

Bir şeyin doğru olduğuna inanmanız, onu kesin doğru yapmaz.
Fakat… “Kanıtın yokluğu yokluğun kanıtı değildir.” – Carl Sagan

Beyin tıkır tıkır işleyen süreçleri bilinçaltında yapar. Soluksuz kalmak istiyorsanız, soluk almayı düşünün; çaldığınız piyano parçasını berbat etmek istiyorsanız da parmaklarınıza konsantre olun.

Japon tavuk seksörleri erkek ve dişi civcivleri arkasına bakarak anında ayırıyorlar. Fakat bunu nasıl yaptıklarını çıraklarına bir türlü öğretemiyorlar. Beyin asıl yeteneğini bilinçaltında kullanır.

Babanızın kendine özgü yürüyüşünü, gülüşünü anlatmakta zorluk çekseniz de onun gibi yürüyen, gülen ya da ona benzeyen birini gördüğünüzde hemen farkına varırsınız.

Örtülü benlikçilik sayesinde ismindeki harfler bizim ismimize benzeyen kişilere daha çok bağlanırız.

Rasputin’in biyografisini okuyan gençlerin yarısına yalandan Rasputin’in doğum tarihi olarak kendileri ile aynı gün yazılmıştır. Rasputin ile aynı doğum gününü paylaştığına inananlar, onun hakkında çok daha cömert ve sevgi dolu yorumlarda bulunmuşlardır.

Bir yüzün resmini daha önce görmüşseniz, resmi daha sonra gördüğünüzde kişiyi daha çekici bulursunuz.
Ünlülerin sıklıkla söylediği gibi,
“Gazetelerin hakkımda ne yazdıkları umurumda bile değil, ismimi doğru yazsınlar yeter.”

Bazı erkekler tek bir eşle yaşayıp ona bağlı kalmaya genetik bakımdan yatkınken diğerleri böyle olmayabilir. (Hemen altını çizem… Tam sevdiğim, şerbet konular. :))

Evrimsel bakış açısından, bir çocuk yetiştirmek için gerekli süreyi aştıktan sonra, (ortalama dört yıl) seçtiğimiz eşe duyduğumuz ilginin azalmasına programlanmışızdır.

Bebeklerini şirin bulmayan genetik soylar, yavrular bakımsız kaldığı için zamanla tarihten silinmiştir. Bizim gibi bebeklerini şirin bulan ebeveynler hayatta kalmış ve yeni kuşaklar yaratmışlardır.

Alkol, bastırılmış duyguları serbest bırakarak sansürü ortadan kaldırır; fakat o düşüncelerin en başından oluşup gelişmesinde bir rol almaz. Alkol bir doğruluk serumu değildir.

 

Beyin, bir karar verirken birbiriyle çelişen komponentlerden ilham alır.

Eve döndüğünüzde buzdolabına mı, banyoya mı, yatak odasına mı yöneleceğiniz, evdeki dış uyaranlara değil, vücudunuzun iç durumuna bağlıdır.

Bir siyasi düşünür, nükleer savaşı başlatacak düğmenin, başkanın en sevdiği dostunun göğüs kafesine yerleştirilmeyi önerdi. Böylece başkan, orayı yararken sevdiği bir insana zarar vermekten korkarak empati yapabilir ve milyonların hayatı da böylece kurtulmuş olurdu.

1995 Kasımında Bill Clinton’ın beyni de, özgür dünyanın gelecekteki lideri olma şansını riske atmanın, o anda güzel ve alımlı Monica’yla geçirilecek hoş dakikalara denk geldiğine karar vermişti.

Günlük olaylarla ilgili anılarınız “hipokampus” bölgesine kayıt edilir. Oysa araba kazası veya hırsızlık gibi travmatik olayları ise “amigdala” işler. Buraya yazılan anılar farklı bir nitelik kazanır ve başka sarsıntılar yaşadığımızda flaş yakıp geri gelebilirler.

Bir uzaylı Dünya’ya inip ağaca tırmanan bir maymun keşfetse, maymunun bu beceriye sahip tek hayvan olduğu sonucuna varması aceleci bir tutum olarak değerlendirilir. Uzaylı bakmaya devam ettiğinde, iguana, jaguar ve karıncaların da ağaca tırmanma yeteneğine haiz olduğunu keşfedecektir. Biyolojide de bakmaya devam ettikçe daha fazlasını buluruz. Biyoloji hiçbir zaman bir probleme “çözüldü” damgasını vurup listeden silmez.

Hareketlerimizin neredeyse tümü, (konuşmak, kahve almak) “zombi sistemler” olarak adlandırılan yabancı alt programlarca yönlendirilir.


Çocuk dünyaya getiren insan anneler, hayvanlar aleminin geri kalanında örneği görülmemiş bir bakım dönemini aşmak zorundadır.

Travmatik bir olay sonrası sırrı başkalarıyla paylaşmamak, deneyimin kendisinden daha zarar vericidir. Sırlarını itiraf eden veya yazan kişilerin stres hormonları ve doktor ziyaretleri azalır.

Yapay zeka tıkanma noktasına geldi. Çünkü zeka, üstesinden gelinmesi son derece zor bir problem olduğunu kanıtladı. Doğanın bu konuda milyonlarca yıldır trilyonlarca deney yapma şansı olmuştur. Oysaki insanlar, bu problemlerle ancak birkaç on yıldır boğuşmaktadır.

“Evrim, bizden akıllıdır.” – Leslie Orgel

Bazen iyi bir okuyucusunuzdur, bazen dalar gidersiniz. Bazen doğru sözcükleri bulursunuz, bazen diliniz düğümlenir. Bazı günler çamura saplanmış bir sopa, bazı günler kaygıdan kurtulmuş özgür bir ruhsunuzdur. Öyleyse gerçek “Siz” aslında kimdir?
“Kendimizle aramızdaki fark, bir başkasıyla aramızdaki fark kadar büyüktür.” – Montaigne

Düşünme eylemi gizlidir ve çoğunlukla bilişsel denetim yüzeyinin altında gerçekleşir.

1966 yılında 13 kişiyi öldüren Charles Whitman öldürüldükten sonra beyni otopside incelendi. Bir beyin tümörü, talamusun alt kısmından çıkıp hipotalamusa uzanıyor ve amigdalayı sıkıştırıyordu. Amigdala, korku ve saldırganlık merkezidir ve bu duyguyu coşturur.

Beyin kimyasında gerçekleşen çok küçük değişimler, davranışlarda çok büyük değişimlere neden olur. Hastanın davranışı, biyolojisinden ayrı tutulamaz. İnsanlar, davranışlarıyla ilgili özgür seçimler yapamaz. “Kumar oynamıyorum, çünkü iradem kuvvetlidir.” gibi görüşler genelde yanlıştır. Aslında herkes, seçim yaparken aynı ölçüde özgür değildir.

Bir suçluya bakıp, “Ben böyle yapmazdım,” demek kolaydır. Çünkü siz, ana rahminde kokaine, kurşun/cıva zehirlenmesine ya da fiziksel tacize maruz kalmadıysanız, durumunuz onunkiyle doğrudan karşılaştırılamaz. Beyinleriniz farklıdır; bu yüzden de kendinizi onun yerine koyamazsınız. Onun gibi olmanın neye benzediğini hayal etmek isteseniz de, bunda pek başarılı olamayacaksınız!

ABD Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı bir istatistiğe göre belirli bir gen grubuna sahip olan kişilerin suç işleme olasılıkları %882 oranında daha fazladır.

Davranış teknemizi süren, kendimiz değiliz; en azından sandığımız ölçüde değiliz. Kim olduğumuz, bilinçli erişim düzeyinin çok derinlerinde belirlenmiştir.

Bu tehlikeli gen grubundakiler topluca “y kromozomu” olarak anılırlar. siz de bir taşıyıcıysanız, “erkek” olarak adlandırılırsınız.

Peki gen mi, çevre mi? Cevap ne fark eder ki? İkisi de sizin seçiminiz değildir.

“Determinizm çabası dahi insanı, özgür bir canlı olduğu düşüncesinden vazgeçiremez. Tek başına bu bile, insanı bir yaradılış şaheseri kılmaya yeterlidir.” – Georg C. Lichtenberg

Bir tenis topu piramidini serbest bıraktığımızda her biri belirlenimci kural ile hareket eder. Fakat nereye gittiklerini bilemiyor olmamız, bu topların “özgür” oldukları anlamına gelmez.

Kamyonunuzla yol kenarındaki bir meyve tezgahına daldığınızda kamyonu deli gibi mi sürdüğünüz yoksa o sırada bir kalp krizi mi geçirmiş olduğunuz yasalar nezdinde bir önem taşıyacaktır.

Okulda sürekli başarısız olan bir çocuğun bu başarısızlığının nedeni, motivasyonsuz ve yavaş olması mıdır, yoksa nörobiyolojik temelli bir öğrenme bozukluğu mudur?
Madde kullanan dostunuz disiplinsiz midir, yoksa ödül mekanizmasının nörokimyasıyla ilgili sorunlar mı yaşamaktadır?

Cezaevinden çıkan bir kişinin ne yapacağını kesin olarak bilmek her zaman olanaksız olacaktır; çünkü gerçek hayat çok karmaşıktır.

Beyin tümörü olan herkes katliama karışmadığı gibi bütün erkekler de suç işlemez. Bunun nedeni, genlerle çevrenin akıl almayacak karmaşıklıktaki örüntülere göre etkileşimde bulunmasıdır. Dolayısıyla, insan davranışları her zaman öngörülemez olarak kalacaktır.

Lobotomi, suçluyu ıslah etmek için prefrontal korteksin (ön alın korteksi) bağlantılarının kesilmesi.
Guguk Kuşu Romanı’nda, bakımevinin asi hastası McMurphy, sonunda lobotomi ameliyatı talihsizliği yaşar. Canlı ve neşeli kişiliğiyle koğuştaki bütün hastaların yaşamlarına vurulan kilidi kırmayı başarmış olan adam, maalesef artık bir sebzeye dönüşmüştür. MyMurphy’nin bu yeni durumuna tanık olan yumuşak başlı arkadaşı “Şef” Bromden, liderlerinin düştüğü aşağılık durumu diğer koğuş üyelerinin görmemesi için ona bir iyilik yapar ve onu yastıkla boğar.
Güdülerini kontrol edemeyen insanları eleştiriyorsanız direnemediğiniz şeylere bir bakın. Aburcubur bağımlılığı, alkol, çikolatalı pasta, televizyon vs… Yetersiz güdü denetimi, herkesin karar verme süreçlerini ele geçirir. Bunun nedeni, doğru düşünceyi temsil eden alın lobu devrelerinin rekabetten yenik çıkmasıdır.

İnsanlar eşit doğmazlar. Bu farklılık hep halı altına süpürülse de, aslında evrimin bir motorudur. Evrim, her nesille birlikte, mümkün olan bütün boyutlarda üretebildiği kadar çeşit üretir; çevresel koşullara en uygun olan ürünler de üreme hakkını kazanır. Bu yaklaşım, son bir milyar yıl boyunca inanılmaz ölçüde başarılı olmuş ve “ilkel çorba” içinde kendi kendini çoğaltıp yüzen moleküllerden yola çıkarak, roketlerle uzaya açılan insana kadar arşa ulaşmıştır.

Bütün seri katillerin çocukluklarında cinsel tacize uğradıklarını varsayın. Bu onların, işledikleri suçlardan daha az sorumlu tutulacakları anlamına gelmez. Tacize uğramış olmaları, bizi olsa olsa çocuk tacizini önlemeye teşvik edecek, ama kürsüdeki seri katile karşı af teşkil etmeyecektir. Çocuk tacizi, geçerli mazeret sayılamaz. Yargıç, toplumu korumak için gerekli adımı atmak zorundadır.

Elimizdeki veriler ışığında çirkin insanlar, çekici insanlardan daha uzun süreli cezalar alıyor.

Düşüncelerimiz, doğrudan erişimimizin olmadığı bir düzenekçe üretilir.

Bundan iki yüz milyon yıl sonra bu hayat dolu, üretken gezegen (Dünya) Güneş’in genişlemesiyle yutulup yok olacak.

Neden bazı şeyleri güzel buluruz? Mantıkta neden başarısız oluruz? Kendimize öfkelendiğimizde aslında kim kime kızmaktadır? Nasıl olur da bir arabayı bu kadar iyi sürerken, ilgili süreci açıklayamayız?

Erdem, kötü bir şey yapmayı istememektir. Fakat erdemli bir insan da güçlü ahlak dışı dürtülere sahip olabilir. Demek aynı zamanda bunları aşmak için gerekli güçlü fren gücüne de sahiptir.

Odysseus, savaştan sonra uzun süren bir deniz yolculuğuyla anayurdu İthaka adasına dönerken Sirenum Sicopoli adasının önünden geçmek zorundaydı. Adadaki güzel kızlar, müzik eşliğinde gemicileri çağırıyordu. Siren sesleriyle baştan çıkan denizciler dümeni adaya kırarken kayalara çarpıp gemileri parçalıyorlardı.
Odysseus, daha adaya varmadan adamlarına bir emir verdi. Kendini gemiye urganlarla sıkıca bağlattı ve istesem de beni sakın serbest bırakmayın diye tembihledi. Adamlarının da kulaklarını balmumu ile kaplattı. Bu aslında şimdiki Odysseus ile gelecekteki Odysseus arasında yapılmış peşin bir pazarlıktı.

İşte o gün bugündür, kendi aldığınız ve sizi gelecekte bağlayan kararlar, felsefeciler tarafından Odysseus Anlaşması olarak anılır.

*

Fransız deneme yazarı Michael de Montaigne 38. yaş günü olan 28 şubat 1571’de, hayatında kökten bir değişime gitme kararı aldı. Toplumsal hayattan elini eteğini çekti, büyük malikanesinin arkasındaki bir kuleye bin kitaplık bir kütüphane kurdu ve yaşamının geri kalanını onu en çok ilgilendiren karmaşık, uçucu ve çok yönlü konu hakkında denemeler yazarak geçirdi. Bu konu “kendisi” idi. Vardığı ilk sonuç, insanın kendini bilme arayışının abesle iştigalden öte bir şey olmadığıydı.

Toplum sizden farklı bir türe karşı ilgi geliştirmenizi isteseydi yapabilir miydiniz? Çok kuşkulu. en temel güdüleriniz, nöral devrelerinizin dokusuna sıkıca kaynamış durumdadır ve bunlar sizin için erişilmezdir. Bazı şeyleri diğerlerinden daha çekici bulsanız da nedenini bilmezsiniz.

Sonuçta, bir deyişi anlamak o dilin harflerini öğrenmekten daha fazlasını gerektirir. Sevgiliniz size şiir okurken, bir tıbbi skopi cihazının borusunu boğazından aşağı ittiğinizi düşünün. Böylece, spazmlarla kasılan sümüksü ve parlak ses tellerini yakından görmüş olursunuz. Gördükleriniz size, sevgilinizle yaptığınız sohbetlerin neden bu denli çekici geldiğini anlatamaz.

Dopamin sistemine bağlanan kokain ve akrabaları; beyne, bundan daha iyisinin olamayacağını söyleyerek, ödül sisteminin yönetimini ele geçirir ve böylece bu kadim devreler hacklenmiş olur.

Artmış serotonin konsantrasyonu ise biliş ve duygular üzerinde doğrudan etki gösterir. Bu ilaçları alanlar, öncesinde yatağın kenarına oturmuş ağlarken, şimdi ayağa kalkmış, duşunu almış, işini geri kazanmış ve yaşamındaki insanlarla yeniden sağlıklı ilişkiler kurmuş olarak kendilerini bulurlar.

Geçenlerde, adet döngüsünün etkisiyle ruh hali dibe vurmuş bir arkadaşım şöyle dedi:
“Her ayın birkaç günü ben, ben değilim. Ya da belki ben gerçekte buyum ve ayın geri kalan yirmi yedi gününde başka biriyim!”

Hipergrafi, genellikle din olmak üzere belirli bir konuda aşırı derecede yazma isteği demektir. Tarihteki peygamberler, kahramanlar ve liderlerin çoğunun şakak lobu odaklı sara hastaları olduğu düşünülmektedir.

Bir virüsün insan vücudunu ele geçirmesini kendi bedenimizle kıyaslarsak 45.000 km. uzunluğundaki bir canlının davranışlarını kontrol etmemizle aynıdır.

İnsan Genom Projesi’nde gördük ki, başka hayvanlar da temelde bizimle aynı genoma sahiptir. İnsan genomu kurbağa genomundan çok farklı olmasa da, insanlar kurbağalardan ciddi biçimde farklıdırlar.
Eğer Y kromozomu taşıyorsanız, bir şiddet suçu işleme olasılığınız yüzde 828 kez daha fazladır. Erkeklerin sadece yüzde biri cezaevine kapatıldığına göre, neden hepsi birer suçluya dönüşmez?
Çünkü genlerinizdeki bilgi tek başına davranış hakkında çok fazla şey söyleyemez.

Maymunlarda yapılan bir incelemede, serotoninin taşınmasında rol alan bir proteini kodlayan gen (alel) her bireyde farklı formda bulunduğu görüldü.

Kısa gene sahip maymun: Akranlarıyla güvensiz ortamda büyürse, saldırgan.

Kısa gene sahip maymun: Annesiyle güven içinde büyürse, sakin ve uyumlu.

Uzun gene sahip maymun: Akranlarıyla güvensiz ortamda büyürse, sakin ve uyumlu.

Uzun gene sahip maymun: Annesiyle güven içinde büyürse, sakin ve uyumlu.

*

Depresyona yatkın genler gerçekten sizde bulunsa dahi, bu hastalığa yakalanıp yakalanmamanız yaşadığınız travmalara bağlıydı.

Antisosyal kişilik bozukluğu, sosyopatinin ortaya çıkma olasılığı beyin anomalisinin olumsuz çevre etkeniyle bir araya geldiği kişilerde daha yüksekti.

Bir sistemin çeşitli parçalardan oluşması ve bu parçaların da sistemin işleyişi için kritik önem taşıması, doğru bir betimleme için uygun bir çıkış noktası oluşturdukları anlamına gelmez.

Pierre-Simon Laplace 19. yüzyılda, evrendeki her bir parçacığın yerinin bilinmesi durumumda, bütün geleceği öğrenecek şekilde ileriye yönelik hesaplar yapılabileceği, sonra da denklemlerin geriye döndürülerek geçmişteki her şeyin öğrenilebileceği görüşünü ileri sürmüştü.

Bir uçağı oluşturan iyi metal parçaların hiçbiri tek başına uçma özelliğine sahip olmasa da, hepsi bir araya getirildiğinde beliren ürün pekala havalanabilir. İnce bir metal çubuk, bir jaguarı kontrol altına alamasa da, paralel olarak yerleştirilen onlarca kopyası bir kafes yaratır. “Beliren özellikler” kavramı, bütünü oluşturan parçalardan hiçbirinin doğasında olmayan yepyeni bir şeyin ortaya konabileceğini ima eder.
Benzer şekilde, zihin de nöronların bütünlüğüne bağlıdır ama nöronların kendisini düşünemez.

Ama işin gerçeği, koskoca bir soru işaretleri tarlasına bakmakta olduğumuzdur ve bu, göz alabildiğine uzanan bir tarladır.
Hangi bilimsel dönemi yaşıyor olursak olalım, bulmacanın hangi parçalarının eksik olduğunu bilmek zordur.

Kuantum mekaniği gizemlerle dolu bir alan. Nörobilim de gizemlerle dolu bir alan.
Öyleyse ikisi de aynı şey olmalı! Böylesi bir ilgisizlik ve hafife alma tutumu, alanın zararınadır.

İçimiz, paralel seyreden trilyonlarca sinaptik konuşmanın vızıltısından geçilmiyor; mikron ölçeğindeki devrelerden oluşmuş bu geniş yumurtamsı doku, modern bilimin hala hayal bile edemeyeceği algoritmalar kullanıyor. Bu nöral programlar bizim kararlarımızın, aşklarımızın, tutkularımızın, korkularımızın ve isteklerimizin doğmasına yol açıyor.

Evrende keşfetmiş olduğumuz en harikulade şey bu: Beynimiz, yani ta kendimiz.

Sporcular kendilerini havaya sokmak için bazı fiziksel rutinlerden yararlanırlar. Basketbolcular, topu potaya atmadan önce üç kez zıplatır ve boyunlarını sola kıvırırlar. Bu ritüeller rahatlatıcı etkiye sahiptir. Ezbere dua okumak, tesbih çekmek, ilahi söylemek bilinçli zihnin gürültüsünü azaltmada yardımcıdır.

Kısa Dönemli Bellek: Bir telefon numarasını, onu tuşlayacak kadar hatırladığınızda devreye giren bellektir.
Uzun Dönemli Bellek: Nerede evlendiğinizi hatırlamanızı gerektirebilir.
Bildirimsel Olmayan Bellek: Nasıl bisiklet sürdüğünüzü anımsamanızı ister.

Gerçek vakalar, neden ders kitabı tanımlamalarına nadiren uyar?
Kitaplardaki vakaların keskin sınırlarla çizilmesine karşın, gerçek hayatta beyinler daha spesifik problemler üretir.

Ribot Kanunu: Eski anılar, yenilere göre daha kalıcı ve derin kaydedilir.

Bir kertenkele, aşırı hareketli değilseniz dilinin erişimi dışında kalan öğeleri göremez.
Ondan üç metre uzakta, şezlongunuzda güneşleniyorsanız… onun için yoksunuz!

Suçlu davranışları sadece eylemcinin genleriyle aklanamaz. Şeker hastalığı genetik yatkınlık kadar bol şekerli gıdalarla da irite olur. Akciğer rahatsızlığı, genetik yatkınlık kadar sigara ve çevre kirliğiyle de tetiklenebilir. Suçlu davranışları da, suçlunun biyolojisinin dış çevre ile etkileşiminin bir sonucudur.

Rehabilitasyonun %100 başarıya ulaştığı bir dünya düşleyin. Bu durum, ceza sistemini ortadan kaldırır mı? Tam olarak değil. Ceza iki nedenden ötürü gereklidir:
1. Potansiyel suçlular için caydırıcı etki.
2. Doğal kin dürtüsünün inhibe edilişi.

Cinsel yolla bulaşan virüsler, kendi bekaları için insanlarda cinselliği teşvik edici mekanizmalar geliştirebilirler mi?
Henüz bunun için bir kanıtım yok, fakat bunu gözden uzak tutmamakta da bir beis yok!

Sağ-sol algınız, bir saç telinin iki binde biri büyüklüğündeki bir proteinin doğru katlanmasına bağlıdır.

Göçmenlerde daha sık görülen şizofreni:
Çünkü sürekli toplumsal mağlubiyet, beyindeki dopaminin işlevini bozar.

Kişinin bağlı olduğu çevre, sahip olduğu riskli gen ile onu doruğa çıkarabilir.
Saldırganlığa yatkın bir gen, gettoda yaşayan bir çocuğu azılı bir suçluya dönüştürebilir.
Öte yandan, saldırganlığa yatkın bir gen, uygun çevrede, yetenekli bir girişimci ya da becerikli bir şirket başkanı da yaratabilir; şiddete yatkın hale getiren bu genler, hayranlık duyulan, parlak kariyerli, zengin bir futbolcuya da dönüşebilir.

Beyin dokusu 300 derece Kelvin sıcaklığına sahip olarak yakın çevresiyle sürekli etkileşim halindedir.

“Michele bu tuhaf dünyayı terk etmekte (ölüm) benden önce davrandı. İnanmış fizikçiler olarak bizler için geçmiş, gelecek ve şimdiki zaman, ne kadar ısrarcı olursak olalım, aslında sadece bir yanılsamadır.” -Einstein

*

Siz daha tehlikeyi algılamadan ayağınızı fren pedalına götüren kim? Dinlenmediğiniz bir konuşmada adınız geçince nasıl duyabiliyorsunuz? Neden sır saklamada bu kadar başarısız, birini çekici bulmada aksine başarılıyız? Sabah sizinle birlikte uyanan bilinçli zihin, yani BEN, buzdağının yalnızca görünen kısmıysa, zihninizin geri kalanı tüm bir ömür neyle oyalanmaktadır?

*

akson: sinir hücrelerinin en belirgin uzantısı

paradigma: değerler dizilimi, model

tinsel: ruhsal, manevi, spiritüal

parabol: bir düzlemin eşit uzaklıktaki geometrik kısımları

kompütasyonel: bilgisayımsal

seksör: hayvanlarda cinsiyet tayini yapan kişi

muktedir: gücü yeten

ozalit: ışığa duyarlı resim kopyası

frontal lob: alın

temporal lob: şakak

determinizm: belirlenimcilik, her olay, kaçınılmaz olarak başka olayların muhtelif sonucuna bağlıdır.

lobotomi: bir lobun kesilmesi ve çıkarılması işlemi.

genom: bir bireyin veya hücrenin genetik materyalinin tamamı

nihai ürün: genetik ve çevrenin birleşiminin bir sonucudur.

alel: bir karakter üzerinde aynı ya da farklı yönde etkili olan iki veya daha fazla genden her biri.

sinaptik: sinir hücrelerinin temas yerleri, kavşak

algoritma: işlemleyici, çözüm yolu

nöral: sinirsel

harikulade: eşi görülmemiş, olağanüstü

Doktrin: “On binlerce gen arasından sadece birindeki ufak bir değişiklik, ömrün ortasında dramatik bir kişilik değişimiyle sonuçlanacaktır.” – Robert Sapolsky