Kimmiş bu Osman?
Neden sürekli düşmanlık yapıyor?
Çak Noris’in İzmir Şubesi.
Turuncu renkli kirli sakal.
Mutfak rendesinden hallice zeka.
Dünyaya gelirken 49 ayku borçlanmış.
Batıl itikatları güçlü.
Neden kedileri seviyor?

Bahçemizdeki kedilerden o kadar bıktık ki onları uzaklaştırmak istiyoruz. Kedileri çok severim, hatta bayılırım. Ama yine bu iş bana kaldı. Harika bir kedi kafesimiz var. İçine yiyecekler koyuyoruz. Pisik içine girip yemeği yiyince tetik tertibatı düşüyor ve yakalanıyor. Ne kadar kolay değil mi?

Bir gün yine kafesi kurduk, erketeye yattık, sessizce bekliyoruz. Derken kapak düştü ve iri yarı bir sarı-beyaz pisik yakalandı. Kediyi uzaklaştıracağız. Urla tarafına götürülecek. Osman bey hemen götürmek istemiyor. Onları minibüsün içinde biriktirip toplu olarak götürek. Hem daha az mazot yakarız. Ne eyi fikir. Aracın otomatik kapısını açıp pisiği içeri attık. Yine kafesi kurduk… On dakika sonra ikinci kedi yakalandı. Biraz daha küçük yapılı, siyah-beyaz bir kedi.
– Yahu Osman bunları bi götür-gel. Daha rahat edersin.
– Yok. En son toplu götürelim, daha tasarruf ederiz. Hem yolda sohbet ederler, hem de orda birbirlerini bulur, kaynaşırlar. Aynı mahalleliler ya…
– Peki.

Yeniden kafesi kuruyor. Bu kez üçüncü kedi. O da ne!..
– E bu da sarı-beyaz. İlk giren kedi de böyleydi.
– Yok Can bey, bu o değil. İlk yakalanan kedinin ikizi bu. İlk yakalanan demek ses çıkardı etti. Koku gönderdi, tıs attı. Mahalleden eş-dost tanıdıklarını çağırdı. Bu kedi onun ikizi.
– Oğlum öyle bir şey mümkün mü?

Kedinin, Anadol kamyonetin kasasına kahve önünden kazma kürekli, elinde çivili sopalar taşıyan 15 kişiyi zorla doldurduğunu hayal ettim.

– Mümkün Can bey. Aynısı bizim Çorum Şanlıosman köyünde de başımıza gelmişti. Bir kedi tüm hısım akraba, tanışlarını camiye doldurdu da zor kurtulduk. Kediler çok kindardır. Ciyerini önünden alırsanız sizi dişler, tırmıklar, bıyık atar…Aracın otomatik kapısını açtık. 3. kediyi de içine attık. Osman artık götürmeye karar verdi. Araçla Urla yolunu tuttu. 20 dk. sonra telefon çaldı. Osman Urla Çeşmealtı’na yakın bir noktada küçük bir kazaya karışmış. Ama biz haklıyız. Adamların suçu. Sağdan gelene yol ver kuralını ihlal eden ise bu safdil! Günler sonra, kazadaki trafik raporunda sekizde sekiz kusurlu bulunacağımızı kim bilebilir?

Telefon:
– Can Bey, ben kazayı yaptım hallettim. Şimdi memur beyden evraklarımı alıyorum. Operasyona deva… Aaa Can bey, Arabayı açtım, bir de ne göreyim? Kediler yok! Arka cam yarım açık kalmış. Kedilerin hepsi kaçmış. Acep kaza sırasında korkup, araçtan mı atladılar?
– Sen şu anda nerdesin?
– Çeşmealtı’ndayım efendim.
– Ulan kerkenez! Ben sana otoban çıkışına salla gel dedim. Sen niye oralara gittin.
– Çeşmealtı sahilinde çok balıkçı var. Allah CC rızıklarını daim eylesin diye yaptım efendim.
– Ulan kediler için bir tane cabrio araç kiralayalım, sahil boyunca gezdirelim o zaman. Bütün işimiz tükenmiş gibi…
– Sünnet arabası gibi he mi efendim?
– He. Sünnet arabası gibi.

Gerçek daha sonra anlaşılıyor ki, araça konan 1. ve 3. kedi ikiz değil aynı. Hayvan kafesteki yemekleri o kadar beğeniyor ki, yemeye doyamıyor. Yakalanıyor, araca atılıyor. Arka pencereden çıkıp yine kafese girip yine yiyor, yine yakalanıyor. O yemeye doyamıyor, bizim sersem yakalamaya… Daha Urla’ya gitmek için yola çıkmadan kediler kirişi kırmış oluyorlar. Adamdan akıllılar. Yani bomboş arabayla Urla sokaklarında geziyor, bir de kaza yapıp geri dönüyor.
Böyle akıllılarla uğraşmak da bana kalıyor…Doktrin: “Ne kedi s*kiyim ne s*kim tırmalansın.” – Bilinmeyen