Sf: 2
Onları erkek ve dişi olarak yarattı. Onları kutsayarak, “Verimli olun, çoğalın” dedi, “Yeryüzünü doldurun ve denetiminize alın; denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, yeryüzünde yaşayan bütün canlılara egemen olun. İşte yeryüzünde tohum veren her otu, tohumu meyvesinde bulunan her meyve ve ağacı size veriyorum. Bunlar size yiyecek olacak. Yabanıl hayvanlara, gökteki kuşlara, sürüngenlere -soluk alıp veren bütün hayvanlara- yiyecek olarak yeşil otları veriyorum.” Ve öyle oldu. Tanrı yarattıklarına baktı ve her şeyin çok iyi olduğunu gördü.
Yedinci güne gelindiğinde Tanrı yapmakta olduğu işi bitirdi. Yaptığı işten o gün dinlendi. Yedinci günü kutsadı. Onu kutsal bir gün olarak belirledi. Çünkü Tanrı o gün yaptığı, yarattığı bütün işi bitirip dinlendi.
Sf: 3
RAB Tanrı Aden bahçesine bakması, onu işlemesi için Adem’i oraya koydu. Ona, “Bahçede istediğin ağacın meyvesini yiyebilirsin” diye buyurdu, “Ama iyiyle kötüyü bilme ağacından yeme. Çünkü ondan yediğin gün kesinlikle ölürsün.”
Sonra, “Adem’in yalnız kalması iyi değil” dedi, “Ona uygun bir yardımcı yaratacağım.” RAB Tanrı yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümünü topraktan yaratmıştı. Onlara ne ad vereceğini görmek için hepsini Adem’e getirdi. Adem her birine ne ad verdiyse, o canlı o adla anıldı. Adem bütün evcil ve yabanıl hayvanlara, gökte uçan kuşlara ad koydu. Ama kendisi için uygun bir yardımcı bulunmadı.
RAB Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, RAB Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi.
Adem,
“İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik,
Etimden alınmış ettir” dedi.
“Ona ‘Kadın’ denilecek,
“Çünkü o adamdan alındı.”
Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak, ikisi tek beden olacak. Adem de karısı da çıplaktılar, henüz utanç nedir bilmiyorlardı.
İnsanın Günahı
RAB Tanrı’nın yarattığı yabanıl hayvanların en kurnazı yılandı. Yılan kadına, “Tanrı gerçekten, ‘Bahçedeki ağaçların hiçbirinin meyvesini yemeyin’ dedi mi?” diye sordu.
Kadın, “Bahçedeki ağaçların meyvelerinden yiyebiliriz” diye yanıtladı, “Ama Tanrı, ‘Bahçenin ortasındaki ağacın meyvesini yemeyin, ona dokunmayın; yoksa ölürsünüz’ dedi.”
Yılan, “Kesinlikle ölmezsiniz” dedi, “Çünkü Tanrı biliyor ki, o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.”
Kadın ağacın güzel, meyvesinin yemek için uygun ve bilgelik kazanmak için çekici olduğunu gördü. Meyveyi koparıp yedi. Yanındaki kocasına verdi, o da yedi. İkisinin de gözleri açıldı. Çıplak olduklarını anladılar. Bu yüzden incir yaprakları dikip kendilerine önlük yaptılar.
Derken, günün serinliğinde bahçede yürüyen RAB Tanrı’nın sesini duydular. O’ndan kaçıp ağaçların arasına gizlendiler. RAB Tanrı Adem’e, “Neredesin?” diye seslendi.
Adem, “Bahçede sesini duyunca korktum, bu yüzden gizlendim” dedi.
Sf: 4
RAB Tanrı, “Çıplak olduğunu sana kim söyledi?” diye sordu, “Sana meyvesini yeme dediğim ağaçtan mı yedin?”
Adem, “Yanıma koyduğun kadın ağacın meyvesini bana verdi, ben de yedim” diye yanıtladı.
RAB Tanrı kadına, “Nedir bu yaptığın?” diye sordu.
Kadın, “Yılan beni aldattı, o yüzden yedim” diye karşılık verdi.
Bunun üzerine RAB Tanrı yılana,
“Bunu yaptığından ötürü
Bütün evcil ve yabanıl hayvanların
En lanetlisi sen olacaksın” dedi,
“Karnının üzerinde sürünecek,
Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin.
Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu
Birbirinize düşman edeceğim.
Onun soyu senin başını ezecek.
Sen onun topuğuna saldıracaksın.”
Rab Tanrı kadına,
“Çocuk doğururken sana
Çok acı çektireceğim” dedi,
“Ağrı çekerek doğum yapacaksın.
Kocana istek duyacaksın,
Seni o yönetecek.”
RAB Tanrı Adem’e,
“Karının sözünü dinlediğin ve sana,
Meyvesini yeme dediğim ağaçtan yediğin için
Toprak senin yüzünden lanetlendi” dedi,
“Yaşam boyu emek vermeden yiyecek bulamayacaksın.
Toprak sana diken ve çalı verecek,
Yaban otu yiyeceksin.
Toprağa dönünceye dek
Ekmeğini alın teri dökerek kazanacaksın.
Çünkü topraksın, topraktan yaratıldın
Ve yine toprağa döneceksin.”
Adem karısına Havva adını verdi. Çünkü o bütün insanların annesiydi.
Sf: 5
Tanrı insanı yarattığında onu kendine benzer kıldı. Onları erkek ve dişi olarak yarattı ve kutsadı. Yaratıldıkları gün onlara “İnsan” adını verdi.
Sf: 6
RAB baktı, yeryüzünde insanın yaptığı kötülük çok, aklı fikri hep kötülükte. İnsanı yarattığına pişman oldu. Yüreği sızladı. “Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım” dedi, “Çünkü onları yarattığıma pişman oldum.”
Sf: 8
Güvercin konacak bir yer bulamadı, çünkü her yer suyla kaplıydı. Gemiye, Nuh’un yanına döndü. Nuh uzanıp güvercini tuttu ve gemiye, yanına aldı. Yedi gün daha bekledi, sonra güvercini yine dışarı saldı. Güvercin gagasında yeni kopmuş bir zeytin yaprağıyla akşamleyin geri döndü. O zaman Nuh suların yeryüzünden çekilmiş olduğunu anladı. Yedi gün daha bekledikten sonra güvercini yine gönderdi. Bu kez güvercin geri dönmedi.
“Yerdeki hayvanların, gökteki kuşların tümü sizden korkup ürkecek. Yeryüzündeki bütün canlılar, denizdeki bütün balıklar sizin yönetiminize verilmiştir. Bütün canlılar size yiyecek olacak. Yeşil bitkiler gibi, hepsini size veriyorum.
“Yalnız kanlı et yemeyeceksiniz, çünkü kan canı içerir. Sizin de kanınız dökülürse, hakkınızı kesinlikle arayacağım. Her hayvandan hesabını soracağım. Her insandan, kardeşinin canına kıyan herkesten hakkınızı arayacağım.
“Kim insan kanı dökerse,
Kendi kanı da insan tarafından dökülecektir.
Çünkü Tanrı insanı kendi suretinde yarattı.
Verimli olun, çoğalın.
Yeryüzünde üreyin, artın.”
Sf: 10
Tufandan sonra kayda geçen, ulus ulus, boy boy yeryüzünde yayılan bütün bu insanlar Nuh’un soyundan gelmedir.
RAB insanların yaptığı kentle kuleyi görmek için aşağıya indi.
Sf: 16
RAB İbrahim’e sordu: “Sara niçin, ‘Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım?’ diyerek güldü? RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara’nın bir oğlu olacak.”
Sara korktu, “Gülmedim” diyerek yalan söyledi.
RAB, “Hayır, güldün” dedi.
RAB, “Eğer Sodom’da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım” diye karşılık verdi.
İbrahim, “Ben toz ve külüm, bir hiçim” dedi, “Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim. Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?”
RAB, “Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim” dedi.
İbrahim yine sordu: “Ya kırk kişi bulursan?”
RAB, “O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım” diye yanıtladı.
İbrahim, “Ya Rab, öfkelenme ama, otuz kişi var diyelim?” dedi.
RAB, “Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım” diye yanıtladı.
İbrahim, “Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla” dedi, “Eğer yirmi kişi bulursan?”
RAB, “Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı.
İbrahim, “Ya Rab öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım” dedi, “Eğer on kişi bulursan?”
RAB, “On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim” diye yanıtladı.
Sf: 18
Büyük kızı küçüğüne, “Babamız yaşlı” dedi, “Dünya geleneklerine uygun biçimde burada bizimle yatabilecek bir erkek yok. Gel, babamıza şarap içirelim, soyumuzu yaşatmak için onunla yatalım.” O gece babalarına şarap içirdiler. Büyük kız babasıyla yattı. Ancak Lut yatıp kalktığının farkında değildi. Ertesi gün büyük kız küçüğüne, “Dün gece babamla yattım” dedi, “Bu gece de ona şarap içirelim. Soyumuzu yaşatmak için sen de onunla yat.” O gece de babalarına şarap içirdiler ve küçük kız babasıyla yattı. Ama Lut yatıp kalktığının farkında değildi.
Böylece Lut’un iki kızı da öz babalarından hamile kaldılar. Büyük kız bir erkek çocuk doğurdu, ona Moav adını verdi. Moav bugünkü Moavlılar’ın atasıdır. Küçük kızın da bir oğlu oldu, adını Ben-Ammi koydu. O da bugünkü Ammonlular’ın atasıdır.
Sf: 27
Yakup önce yemeği, sonra şarabı getirdi.
Tanrı sana göklerin çiyinden
Ve yerin verimli topraklarından
Bol buğday ve yeni şarap versin.
Esav babasının anlattıklarını duyunca, acı acı haykırdı. “Beni de kutsa, baba, beni de!” dedi.
İshak, “Kardeşin gelip beni kandırdı” diye karşılık verdi, “Senin yerine o kutsandı.”
Esav, “Ona boşuna mı Yakup diyorlar?” dedi, “İki kezdir beni aldatıyor. Önce ilk oğulluk hakkımı aldı. Şimdi de benim yerime o kutsandı.” Sonra, “Kutsanmak için bana bir hak ayırmadın mı?” diye sordu.
İshak, “Onu sana egemen kıldım” diye yanıtladı, “Bütün kardeşlerini onun hizmetine verdim. Onu buğday ve yeni şarapla besledim. Senin için ne yapabilirim ki, oğlum?”
Esav, “Sen yalnız bir kişiyi mi kutsayabilirsin baba?” dedi, “Beni de kutsa, baba, beni de!” Sonra hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı.
Babası şöyle yanıtladı:
“Göklerin çiyinden,
Zengin topraklardan
Uzak yaşayacaksın.
Kılıcınla yaşayacak,
Kardeşine hizmet edeceksin.
Ama özgür olmak isteyince,
Onun boyunduruğunu kırıp atacaksın.”
Sf: 34
Adam, “Artık sana Yakup değil, İsrail denecek” dedi, “Çünkü Tanrı’yla, insanlarla güreşip yendin.”
Bu nedenle İsrailliler bugün bile uyluk kemiğinin üzerindeki siniri yemezler. Çünkü Yakup’un uyluk kemiğinin başındaki sinire çarpılmıştı.
Sf: 40
Bunun üzerine bir teke keserek Yusuf’un renkli uzun giysisini kanına buladılar. Giysiyi babalarına götürerek, “Bunu bulduk” dediler, ” Bak, bakalım, oğlunun mu, değil mi?”
Yakup giysiyi tanıdı, “Evet, bu oğlumun giysisi” dedi, “Onu yabanıl bir hayvan yemiş olmalı. Yusuf’u parçalamış olsa gerek.”
Sf: 55
Ama Tanrı bugünün olduğu gibi bir çok halkın yaşamını korumak için o kötülüğü iyiliğe çevirdi.
Sf: 57
Firavunun kızı çocuğu evlat edindi. “Onu sudan çıkardım” diyerek adını Musa koydu.
Sf: 58
Musa şöyle karşılık verdi: “İsrailliler’e gidip, ‘Ben size atalarınızın Tanrısı gönderdi’ dersem, ‘Adı nedir?’ diye sorabilirler. O zaman ne diyeyim?”
Tanrı, “Ben Ben’im” dedi, “İsrailliler’e de ki, ‘Beni size Ben Ben’im diyen gönderdi.’
Sf: 62
‘Halkımı salıver, çölde bana tapsınlar, demem için İbraniler’in Tanrısı RAB beni sana gönderdi. Ama sen şu ana kadar kulak asmadın. Benim RAB olduğumu şundan anla, diyor RAB. İşte, elimdeki değneği ırmağın sularına vuracağım, sular kana dönecek.
Sf: 66
RAB firavunu inatçı yaptı.
Sf: 76
“RAB’bin söylediği her şeyi yapacağız” diye yanıtladılar. Musa halkın yanıtını RAB’be iletti.
Sf: 77
“Benden başka tanrın olmayacak.
“Kendine yukarıda gökyüzünde, ya da yer altındaki sularda yaşayan herhangi bir canlıya benzer put yapamayacaksın. Putların önünde eğilmeyecek, onlara tapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.
O gün sen, oğlun, kızın, erkek ve kadın kölen, hayvanların, aranızdaki yabancılar dahil, hiçbir iş yapmayacaksınız. Çünkü ben RAB, yeri göğü, denizi ve canlıları altı günde yarattım, yedinci gün dinlendim.
“Adam öldürmeyeceksin.
“Zina etmeyeceksin.
“Çalmayacaksın.
“Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.
“Komşunun evine, karısına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.”
Sf: 78
Annesine ya da babasına lanet eden kesinlikle öldürülecektir.
Kavga çıkar, bir adam komşusuna taşla ya da yumrukla vurur, vurulan adam ölmeyip yatağa düşer, sonra kalkıp değnekle dışarıda gezebilirse, vuran adam suçsuz sayılacaktır. Yalnız yaralının kaybettiği zamanın karşılığını ödeyecek ve tümüyle iyileşmesini sağlayacaktır.
Bir adam erkek ya da kadın kölesini değnekle döverken öldürürse, kesinlikle cezalandırılacaktır. Ama köle hemen ölmez, bir iki gün sonra ölürse, köle sahibi ceza görmeyecektir. Çünkü köle onun malı sayılır.
Bir adam erkek ya da kadın kölesini gözüne vurarak kör ederse, gözüne karşılık onu özgür bırakacaktır. Eğer erkek ya da kadın kölesinin dişini kırarsa, dişine karşılık onu özgür bırakacaktır.
Mal Sahiplerinin Sorumluluğu
Eğer bir boğa bir erkeği ya da kadını boynuzuyla vurup öldürürse, kesinlikte taşlanacak ve eti yenmeyecektir. Boğanın sahibi ise suçsuz sayılacaktır. Ama saldırganlığı bilinen bir boğanın sahibi uyarılmasına karşın boğasına sahip çıkmazsa ve boğası bir erkeği ya da kadını öldürürse, hem boğa taşlanacak, hem sahibi öldürülecektir. Ancak, boğanın sahibinden para cezası istenirse, istenen miktarı ödeyerek canını kurtarabilir. Boğa ister erkek, ister kız çocuğunu öldürsün, aynı kural uygulanacaktır. Eğer boğa bir erkek ya da kadın köleyi öldürürse, kölenin efendisine otuz şekel gümüş verilecek ve boğa taşlanacaktır.
Sf: 79
“Bir hırsız bir eve girerken yakalanıp öldürülürse, öldüren kişi suçlu sayılmaz. Ancak olay güneş doğduktan sonra olmuşsa, kan dökmekten sorumlu sayılır.
Sf: 80
“Yabancıya haksızlık ve baskı yapmayacaksınız. Çünkü siz de Mısır’da tabancıydınız.
“Yabancıya baskı yapmayacaksınız. Yabancılığın ne olduğunu bilirsiniz. Çünkü siz de Mısır’da yabancıydınız.
Sf: 90
Şabat: Dinlenme Günü
RAB Musa’ya şöyle buyurdu: “İsrailliler’e de ki, ‘Şabat günlerimi günlerimi kesinlikle tutmalısınız. Çünkü o sizinle benim aramda kuşaklar boyu sürecek bir belirtidir. Böylece anlayacaksınız ki, sizi kutsal kılan RAB benim.
“‘Şabat Günü’nü tutmalısınız, çünkü sizin için kutsaldır. Kim onun kutsallığını bozarsa, kesinlikle öldürülmeli. O gün çalışan herkes halkının arasından atılmalı. Altı gün çalışacak; ama yedinci gün RAB’de adanmış Şabat’tır, dünlenme günüdür. Şabat Günü çalışan herkes kesinlikle öldürülmelidir. İsrailliler, sonsuza dek sürecek bir antlaşma gereği olarak, Şabat Günü’nü kuşaklar boyu kutlamaya özen gösterecekler. Bu İsrailliler’le benim aramda sürekli bir belirti olacaktır. Çünkü beni RAB yeri göğü altı günde yarattım, yedinci gün işe son verip dinlendim.'”
Sf: 91
RAB Musa’ya, “Bu halkın ne inatçı olduğunu biliyorum” dedi, “Şimdi bana engel olma, bırak öfkem alevlensin, onları yok edeyim. Sonra seni büyük bir ulus yapacağım.”
Musa Tanrısı RAB’be yalvardı: “Ya RAB, niçin kendi halkına karşı öfken alevlensin? Onları Mısır’dan büyük kudretinle, güçlü elinle çıkardın. Neden Mısırlılar, ‘Tanrı kötü amaçla, dağlarda öldürmek, yeryüzünden silmek için onları Mısır’dan çıkardı’ desinler? Öfkelenme, vazgeç halkına yapacağın kötülükten. Kulların İbrahim’i, İshak’ı, İsrail’i anımsa. Onlara kendi üzerine ant içtin, ‘Soyunuzu gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağım. Söz verdiğim bu ülkenin tümünü soyunuza vereceğim. Sonsuza dek onlara miras olacak’ dedin.” Böylece RAB halkına yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti.
Musa şöyle dedi: “İsrail’in Tanrısı RAB diyor ki, “Herkes kılıcını kuşansın. Ordugahta kapı kapı dolaşarak kardeşini, komşusunu, yakınını öldürsün.'” Levililer Musa’nın buyruğunu yerine getirdiler. O gün halktan üç bine yakın adam öldürüldü. Musa, “Bugün kendinizi RAB’be adamış oldunuz” dedi, “Herkes öz oğluna, öz kardeşine düşman kesildiği için bugün RAB sizi kutsadı.”
Sf: 93
Senden başka kimse dağa çıkmasın, dağın hiçbir yerinde kimse görülmesin. Dağın eteğinde davar ya da sığır da otlamasın.
Musa öncekiler gibi iki taş levha kesti. RAB’bin buyurduğu gibi sabah erkenden kalktı, taş levhaları yanına alarak Sina Dağı’na çıktı. RAB bulutun içinde oraya inip onunla birlikte durdu ve adını RAB olarak duyurdu. Musa’nın önünden geçerek, “Ben RAB’bim” dedi, “RAB, acıyan, lütfeden, tez öfkelenmeyen, sevgisi engin ve sadık Tanrı. Binlercesine sevgi gösterir, suçlarını, isyanlarını, günahlarını bağışlarım. Hiçbir suçu cezasız bırakmam. Babaların işlediği suçun hesabını oğullarından, torunlarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.”
Musa hemen yere kapanıp tapındı. Ya Rab, eğer benden hoşnutsan, lütfen bizimle gel” dedi, “Bunlar inatçı insanlardır. Sen suçlarımızı, günahlarımızı bağışla. Bizi kendi mirasın olarak benimse.”
RAB, “Senin halkınla bir antlaşma yapıyorum” dedi, “Onların önünde dünyada ve öteki uluslar arasında görülmemiş harikalar yapacağım. Arasında yaşadığın halk neler yapabileceğimi görecek. Senin için korkunç şeyler yapacağım. Bugün sana verdiğim buyruğu tut. Amor, Kenan, Hitit, Periz, Hiv ve Yevus halklarını senin önünden kovacağım. Gideceğin ülkedeki insanlarla antlaşma yapmaktan kaçın. Çünkü bu senin için bir tuzak olur. Onların sunaklarını yıkacak, dikili taşlarını parçalayacak, Aşera putlarını keseceksiniz. Başka ilahlara tapmayacaksınız. Çünkü ben adı Kıskanç bir RAB’bim, kıskanç bir Tanrı’yım. Ülke halkıyla herhangi bir antlaşma yapmayın. Yoksa onlar başka ilahlara gönül verir, kurban keserken sizi de çağırırlar; siz de gider yersiniz. Kızlarını oğullarınıza alırsınız. Kızlar başka ilahlara gönül verirken oğullarınızı da artlarından sürükler.
“Dökme putlar yapmayacaksınız.
“Size buyurduğum gibi, Aviv ayının bilirli günlerinde yedi gün mayasız ekmek yiyerek Mayasız Ekmek Bayramı’nı kutlayacaksınız. Çünkü Mısır’dan Aviv ayında çıktınız.
“Bütün ilk doğanlar benimdir; ister sığır, ister davar olsun, ilk doğan erkek hayvanlarınızın tümü bana aittir. İlk doğan sıpanın bedelini bir kuzuyla ödeyin. Bedelini ödemeyeceksiniz, sığanın boynunu kıracaksınız. Bütün ilk doğan oğullarınızın bedelini ödemelisiniz.
“Kimse huzuruma eli boş çıkmasın.
“Altı gün çalışacak, yedinci gün dinleneceksiniz. Ekim, biçim vakti bile olsa dinleneceksiniz.
 İlk buğday biçiminde  Haftalar Bayramı yıl sonunda da Ürün Devşirme Bayramı yapacaksınız. Bütün erkekleriniz yılda üç kez İsrail’in Tanrısı ben, Egemen RAB’bin huzuruna çıkacaklar. Öteki ulusları önümüzden kovacak, sınırlarınızı genişleteceğim. Yılda üç kez Tanrınız RAB’bin önüne çıktığınız zaman, kimse ülkenize göz dikemeyecek.
“Evinizde maya bulunduğu sürece bana kurban kesmeyeceksiniz. Fısıh kurbanı sabaha bırakılmayacak.
“Toprağınızın seçme ilk ürünlerini Tanrınız RAB’bin Tapınağı’na getireceksiniz.
“Oğlağı anasının sütünde haşlamayacaksınız.”
Sf: 103
“‘Eğer kişi yakmalık sunu olarak Rab’be kuş sunmak istiyorsa, kumru ya da güvercin sunmalı. Kâhin sunuyu sunağa getirecek, başını ayırıp sunağın üzerinde yakacak. Kuşun kanı sunağın yan tarafından akıtılacak. Kâhin kuşun kursağını pisliğiyle birlikte çıkarıp sunağın doğusundaki küllüğe atacak. Kanatlarını tutarak kuşu ikiye bölecek, ama tümüyle ayırmayacak. Sonra kuşu sunakta yanan odunların sütünde yakmalı. Bu yakmalık sunu, yakılan sunu ve RAB’bi hoşnut eden kokudur.'”
Sf: 104
Yağın tümü RAB’be aittir. Hayvan yağı ve kan yemeyeceksiniz. Yaşadığınız her yerde kuşaklar boyunca bu kural hep böyle geçerli olacak.
Sf: 105
“‘ Kişi bu şuçlardan birini işlediği zaman, günahını itiraf etmeli. Günahın bedeli olarak RAB’be bir suç sunusu getirmeli. Bu sunu küçükbaş hayvanlardan olmalı. Dişi bir kuzu ya da keçi olabilir. Kâhin kişinin günahını bağılayacaktır.
“‘ Eğer kuzu alacak gücü yoksa, suçuna karşılık bir günah sunusu, öbürünü yakmalık sunu olmak üzere RAB’be iki kumru ya da iki güvercin sunmalı.
Sf: 106
Kuşun boynunu kırmalı, ama başını koparmamalı. Sunun kanından birazını sunağın yan yüzüne serpmeli. Artakalan kan sunağın dibine akıtılmalı. Bu günah sunusudur. Kâhin bundan sonra ikinci kuşu yakmalık sunu olarak kurallara göre sunacak. Kâhin kişinin günahını bağışalatacak ve kişi bağışlanacak.
“‘Eğer iki kumru ya da iki güvercin alacak gücü yoksa, günahın karşılık günah sunusu olarak onda bir efa ince un getirmeli. Üzerine zeytinyağı dökememeli, günnük de koymamalı; çünkü bu günah sunusudur. Onu kâhine vermeli. Kâhi anma payı olarak bir avuç dolusu alıp sunakta, RAB için yakılan sunuların üzerinde yakacak. Bu günah sunudur. Kâhin kişinin günahını bağışlatacak ve kişi bağışlanacak. Tahıl sunusunda olduğu gibi, artakalan un kâhinin olacaktır.'”
Sf: 108
Yağ ve Kan Yenmemeli
RAB Musa’ya şöyle dedi: “İsrail halkına de ki, ‘İster sığır, ister koyun ya da keçi yağı olsun, hayvan yağı yemeyeceksiniz. Kendiliğinden ölen ya da yabanıl hayvanların parçaladığı bir hayvanın yağı başka şeyler için kullanılabilir, ama hiçbir zaman yenmemeli. Kim yakılan ve RAB’be sunulan hayvanlardan birinin yağını yerse, halkımın arasından atılacak. Nerede yaşarsanız yaşayın, hiçbir kuşun ya da hayvanın kanını yemeyeceksiniz. Kan yiyen herkes halkımın arasından atılacak.'”
Sf: 109
Musa koçu kesti, kanını sunağın her tarafına döktü. Koçu parçalara ayırıp parçaları, başını ve iç yağını yaktı. Bu bir yakmalık sunu, RAB’bi hoşnut eden koku., yakılan sunuydu. Musa herşeyi RAB’bin buyurduğu gibi yaptı.
Sf: 112
“‘Küçük kara hayvanları içinde sizin için kirli sayılanlar şunlardır: Gelincik, fare, bütün kertenkele türleri -geko, varan, duvar kertenkelesi, düz keler- bukalemun. Sizin için kirli sayılan küçük kara hayvanları bunlardır. Bunların leşine dokunan akşama kadar kirli sayılacaktır. Bunlardan birinin leşi neyin üzerine düşerse onu da kirletir. İster tahta kap, ister giysi, ister deri, ister çul olsun suya konmalıdır. Akşama kadar kirli sayılacak ve akşam
temizlenmiş olacaktır.
Sf: 109
Doğum Yapan Kadının Paklanması
RAB Musa’ya şöyle dedi: “İsrail halkına de ki, ‘Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, âdet gördüğü günlerde olduğu gibi yedi gün kirli sayılacaktır. Çocuk sekizinci gün sünnet edilmeli. Kadın kanamasından paklanmak için otuz üç gün bekeleyecek. Pak sayılması için geçmesi gereken bu günler doluncaya dek kutsal bir şeye dokunmayacak, tapınağa girmeyecek. Ancak, kız çocuk doğurursa, âdet gördüğü günler gibi iki hafta kirli sayılacaktır. Kanamasından paklanmak için altmış altı gün bekleyecektir.
“‘Erkek ya da kız çocuk doğuran kadının temiz sayılması için geçmesi gereken günler dolunca, yakmalık sunu olarak bir yaşında bir kuzu, günah sunusu olarak bir güvercin ya da bir kumru getirip Buluşma Çadırı’nın giriş bölümünde kâhine verecektir. Kâhin bunu RAB’bin huzurunda sunacak ve kadını arıtacak. Böylece kadın kanamasından temizlenmiş sayılacak. Erkek ya da kız doğrudan kadınla ilgili yasa budur.
“‘Eğer kadının kuzu alacak gücü yoksa, biri yakmalık sunu, öbürü günah sunusu olmak üzere, iki kumru ya da iki güvercin yavrusu getirecek. Kâhin kadını arıtacak ve kadın temiz sayılacaktır.'”
Sf: 115
“Böyle bir hastalığa yakalanan kişinin giysileri yırtık, saçları dağınık olmalı; kişi ağızını örtüp, ‘Kirliyim! Kirliyim!’ diye bağırmalı. Hastalığı devam ettiği sürece kirli sayılacaktır, çünkü kirlenmiştir. Halktan uzak, ordugahın dışında yaşamalıdır.”
Sf: 118
RAB Musa’ya şöyle dedi: “Ağabeyin Harun’a de ki, perdenin arkasındaki En Kutsal Yer’e ikide bir girmesin, Antlaşma Sandığı’nın üzerindeki Bağışlanma Kapağı’na yaklaşmasın. Yoksa ölür. Çünkü ben kapağın üstünde, bulut içinde görünüyorum.
Sf: 120
“‘İsrail halkından ya da aralarında yaşayan yabancılardan kim kan yerse, ona öfkeyle bakacağım ve halkımın arasından atacağım. Çünkü canlılara yaşam veren kandır. Ben onu size sunakta kendinizi günahtan bağışlatmanız için verdim. Kan yaşam karşılığı günah bağışlatır. Bundan dolayı İsrail halkına, Sizlerden ya da aranızda yaşayan yabancılardan hiç kimse kan yemeyecek, dedim.
Sf: 122
Tanrın’dan korkacaksın. RAB benim.
RAB benim.
“‘Kurallarımı uygulayın. Farklı cinsten iki hayvan çiftleştirme. Tarlana iki çeşit tohum ekme. Üzerine iki tür iplikle dokunmuş giysi giyme.
“‘Kenan ülkesine girdiğinizde bir meyve ağacı dikerseniz, ilk üç yıl meyvesini kirli ve yasak sayın, yemeyin. Dördüncü yıl ağacın bütün meyvesi şükran sunusu olarak RAB için kutsal sayılacak. Beşinci yıl ağacın meyvesini yiyebilirsiniz. Böylece ağaç daha bol ürün verir. Tanrınız RAB benim.
“‘Kanlı et yemeyeceksiniz. Kehanette bulunmayacak, falcılık yapmayacaksınız. Başınızın yan tarafındaki saçları kesmeyecek, sakalınızın kenarlarına dokunmayacaksınız. Ölüler için bedeninizi yaralamayacak, dövme yaptırmayacaksınız. RAB benim.
Sf: 123
“‘Annesine ya da babasına lanet eden herkes kesinlikle öldürülecektir. Annesine ya da babasına lanet ettiği için ölümü hak etmiştir.
Bir hayvanla ilişki kuran adam kesinlikle öldürülecek, hayvansa kesilecektir. Bir kadın cinsel ilişki kurmak amacıyla bir hayvana yaklaşırsa, kadını da hayvanı da kesinlikle öldüreceksiniz. Ölümü hak etmişlerdir.
Sf: 124
RAB Musa’ya şöyle dedi: “Harun’a de ki, ‘Soyundan gelecek kuşaklar boyunca kusurlu olan hiç kimse yiyecek sunusu sunmak üzere Tanrısı’na yaklaşmasın. Kusurlu olan sunağa yaklaşamaz: Kör, topal, yüzü arızalı, organlarından biri aşırı büyümüş, kolu ve ya ayağı kırık, kambur, cüce, gözü özürlü, uyuz, yarası kabuk bağlamış ya da hadım. Kâhin Harun’un soyundan bu kusurlara sahip hiç kimse RAB için yakılan sunuyu sunmak üzere sunağa yaklaşmayacak. Çünkü kusurludur. Tanrısı’na yiyecek sunusu sunmak üzere sunağa yaklaşamaz. Böyle bir adam Tanrısı’na sunulan kutsal ve en kutsal yiyecekleri yiyebilir. Ancak perdeye ve sunağa yaklaşmayacaktır. Çünkü kusurludur. Tapınağımı kirletmesin. Onları kutsal kılan RAB benim.'”
Sf: 126
Sizi kutsal kılan RAB benim. Tanrınız olmak için sizi Mısır’dan çıkardım. RAB benim.
Sf: 129
Musa bunları İsrail halkına bildirdikten sonra, halk RAB’be lanet eden adamı ordugahın dışına çıkardı ve taşlayarak öldürdü. Böylece İsrail halkı RAB’bin Musa’ya verdiği buyruğu yerine getirmiş oldu.
Sf: 131
“‘Put yapmayacaksınız. Oyma put ya da taş sütun dikmeyeceksiniz. Tapmak için ülkenize putları simgeleyen oyma taşlar koymayacaksınız. Çünkü Tanrınız RAB benim. Şabat günlerimi tutacak, tapınağıma saygı göstereceksiniz. RAB benim.
“‘Kurallarıma göre yaşar, buyruklarımı dikkatle yerine getirirseniz, yağmurları zamanında yağdıracağım. Toprak ürün, ağaçlar meyve verecek.
Kılıç darbeleriyle önünüzde yere serilecekler. Düşmanlarınız kılıç darbeleriyle önünüzde yere serilecek.
Sf: 139
RAB Musa’ya şöyle dedi: “İsrailliler’in ilk doğanları yerine Levililer’i, hayvanları yerine de Levililer’in hayvanlarını ayır. Levililer benim olacak. Ben RAB’bim. İsrailliler’in ilk doğanlarından olup Levililer’in sayısını aşan 273 kişi için bedel alacaksın. Adam başına beşer şekel al. Kutsal yerin yirmi geradan oluşan şeklini ölçü tut. Levililer’in sayısını aşanlardan bedel olarak alınan parayı Harun’la oğullarına ver.”
Böylece Musa, bedeli Levililer olanların sayısını aşan İsrailliler’den bedel parasını aldı. İsrailliler’in ilk doğanlarından 1 365 kutsal yerin şekeli aldı. RAB’bin sözü uyarınca, RAB’bin kendisine buyurduğu gibi, bedel parasını Harun’la oğullarına verdi.
Sf: 142
RAB sana eriyen kalça, şişen karın versin. RAB halkın arasında seni lanetli ve iğrenç duruma düşürsün. Lanet getiren bu su karnına girince karnını şişirsin, kalçanı eritsin.
“‘O zaman kadın, Amin, amin, diyecek.
“‘Kahin bu lanetleri bir kitaba yazıp acı suda yıkayacak. Laneti getiren acu suyu kadına içirecek. Su kadının içine girince acılık verecek.
Sf: 143
Bundan sonra adanmış kişi şarap içebilir.
Sf: 153
‘RAB ant içerek söz verdiği ülkeye bu halkı götüremediği için onları çölde yok etti.’
Sf: 155
Kâhin bütün İsrail topluluğunun günahını bağışlatacak, halk bağışlanacak. Çünkü bilmeyerek günah işlediler. İşledikleri günah yüzünden RAB için yakılan sunu olarak sunularını ve günah sunularını sundular. Bütün İsrail topluluğu da aranızda yaşayan yabancılar da bağışlanacaktır. Çünkü halk bilmeyerek bu günahı işledi.
Şabat Günü’nü Tutmayan Öldürülüyor
İsrailliler çöldeyken, Şabat Günü odun toplayan birini buldular. Odun toplarken adamı bulanlar onu Musa’yla Harun’un ve bütün topluluğun önüne getirdiler. Adama ne yapacağı belilenmediğinden onu gözaltında tuttular. Derken RAB Musa’ya, “O adam öldürülmeli. Bütün topluluk onu ordugahın dışında taşa tutsun” dedi. Böylece topluluk adamı ordugahın dışına çıkardı. RAB’bin Musa’ya buyurduğu gibi, onu taşlayarak öldürdüler.
Tanrınız olmak için sizi Mısır’dan çıkaran Tanrınız RAB benim. Tanrınız RAB benim.
Sf: 161
“‘ Şimdi senin sınırına yakın bir kent olan Kadeş’teyiz. İzin ver, ülkenden geçelim. Tarlalardan, bağlardan geçmeyeceğiz, hiçbir kuyudan da su içmeyeceğiz. Sınırından geçiceye dek, sağa sola sapmadan Kral yolundan yolumuza devam edeceğiz.'”
Ama Edom Kralı, “Ülkemden geçmeyeceksiniz!” diye yanıtladı, “Geçmeye kalkışırsanız kılıçla karşınıza çıkarım.”
İsrailliler, “Yol boyunca geçip gideceğiz” dediler, “Eğer biz ya da hayvanlarımız suyundan içersek karşılığını öderiz. Yürüyüp geçmek için sizden izin istiyoruz, hepsi bu.”
Edom kralı yine, “Geçmeyeceksiniz!” yanıtını verdi. Edomlular İsrailliler’e saldırmak üzere kalabalık ve güçlü bir orduyla yola çıktılar. Edom Kralı ülkesinden geçmelerine izin vermeyince, İsrailliler dönüp ondan uzaklaştılar.
Sf: 165
Tanrı insan değil ki,
Yalan söylesin;
İnsan soyundan değil ki,
Düşüncesini değiştirsin.
O söyler de yapmaz mı?
Söz verir de yerine getirmez mi?
Sf: 176
O gün RAB öfkelenerek şöyle ant içti:
Sf: 178
“İsrailliler’e de ki, ‘Şeria Irmağı’ndan Kenan ülkesine geçince, ülkede yaşayan bütün halkı kovacaksınız. Oyma ve dökme bütün putlarını yok edecek, tapınma yerlerini yıkacaksınız. Ülkeyi yurt edinecek, oraya yerleşeceksiniz; çünkü mülk edinesiniz diye orayı size verdim. Ülkeyi boylarınız arasında kurayla paylaşacaksınız. Büyük boya büyük pay, küçük boya küçük pay vereceksiniz. Kurada kime ne çıkarsa, orası onun olacak. Dağıtımı atalarınızın oymaklarına göre yapacaksınız.
“‘ Ama ülkede yaşayanları kovmazsanız, orada bıraktığınız halk gözlerinizde kanca, böğürlerinizde diken olacak. Yaşayacağınız ülkede size sıkıntı verecekler. Ben de onlara yapmaya tasarladığımı size yapacağım.'”
“‘Güney sınırınız Zin Çölü’nden Edom sınırı boyunca uzanacak. Doğuda, güney sınırınız Lut Gölü’nün ucundan başlayacak, Akrep Geçidi’nin güneyinden Zin’e geçip Kadeş-Barnea’nın güneyine dek uzanacak. Oradan Hasar-Addar’a be Asmon’a, oradan da Mısır Vadisi’ne uzanarak Akdeniz’de son bulacak.
“‘Batı sınırınız Akdeniz ve kıyısı olacak. Batı da sınırınız bu olacak.
“‘Kuzey sınırınız Akdeniz’den Hor Dağı’na dek uzanacak. Hor Dağı’ndan Levo-Hamat’a, oradan Sedat’a, Zifron’a doğru uzanarak Hasar-Enan’da son bulacak. Kuzeyde sınırınız bu olacak.
“‘Doğu sınırınız Hasar-Enan’dan Şefam’a dek uzanacak. Sınırınız Şefam’dan Ayin’in doğusundaki Rivla’ya dek inecek. Oradan Kinnet Gölü’nün doğu kıyısındaki yamaçlara dek uzanacak. Oradan Şeria Irmağı boyunca uzanacak ve Lut Gölü’nde son bulacak.
“‘Her yandan ülkenizin sınırları bu olacaktır.'”
Sf: 184
RAB yakınmalarımızı duyunca öfkelendi ve şöyle ant içti.
Sf: 188
Çünkü Tanrınız RAB takıp yok eden bir ateştir; kıskanç bir Tanrı’dır.
Sf: 189
“‘Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın RAB benim.
“Benden başka tanrın olmayacak.
“Kendine yukarıda gökyüzünde, aşağıda yeryüzünde ya da yer altındaki sularda herhangi bir canlıya benzer put yapmayacaksın. Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı’yım. Benden nefret edenin babasının işlediği suçun hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım. Ama beni seven, buyruklarıma uyan binlerce kuşağa sevgi gösteririm.
Sf: 190
“‘Tanrın RAB’bin adını boş yere ağzına almayacaksın. Çünkü RAB, adını boş yere ağızına alanları cezasız bırakmayacaktır.
“‘Adam öldürmeyeceksin.
“‘Zina etmeyeceksin.
“‘Çalmayacaksın.
“‘Komşuna karşı yalan yere tanıklık etmeyeceksin.
“‘Komşunun karısına kötü gözle bakmayacaksın. Komşunun evine, tarlasına, erkek ve kadın kölesine, öküzüne, eşeğine, hiçbir şeyine göz dikmeyeceksin.
Sf: 191
Dinle, ey İsrail! Tanrımız RAB tak RAB’dir. Tanrınız RAB’bi bütün yüreğinizle, bütün canınızla, bütün gücünüzle seveceksiniz.
“‘Tanrınız RAB’bin size verdiği yasaların, ilkelerin anlamı nedir?’ diye sorunca, onlara şöyle diyeceksiniz: ‘Mısır’da firavunun köleleriydik. RAB bizi güçlü eliyle oradan çıkardı. Gözlerimizin önünde Mısır’a firavuna, ailesine karşı belirtiler, büyük ve korkunç işler yaptı. Atalarımıza ant içerek söz verdiği ülkeye götürmek ve orayı bize vermek için bizi Mısır’dan çıkardı. Sürekli üzerimize iyilik gelmesi ve bugün olduğu gibi sap kalmamız için Tanrımız RAB bütün bu kurallara uymamızı ve kendisinden korkmamızı buyurdu. Tanrımız RAB’bin önünde, verdiği bu buyruklara uymaya dikkat edersek, bunu bize doğruluk sayacaktır.'”
Sf: 192
RAB size sevgisini göstermek ve atalarınıza ant içerek verdiği sözü yerine getirmek için güçlü eliyle sizi Mısır’dan çıkardı; köle olduğunuz ülkeden, Mısır Firavunu’nun elinden sizi kurtardı. Tanrınız RAB’in Tanrı olduğunu bilin. O güvenilir Tanrı’dır. Kendisini sevenlerin, buyruklarına uyanların bininci kuşağına kadar antlaşmasına bağlı kalır.
Sf: 195
Çünkü Tanrınız RAB, tanrıların Tanrısı, rablerin Rabbi’dir. O kimseyi kayırmayan, rüşvet almayan, ulu, güçlü, heybetli Tanrı’dır. Öksüzlerin, dul kadınların hakkını gözetir. Yabancıları sever, onlara yiyecek, giyecek sağlar. Siz de yabancıları seveceksiniz. Çünkü Mısır’da siz de yabancıydınız.
Sf: 196
Tanrınız RAB’bi sever, yollarında yürür, O’na bağlı kalırsanız, RAB bu ulusların tümünü önümüzden kovacak. Sizden daha büyük, daha güçlü ulusların topraklarını mülk edineceksiniz. Ayak basacağınız her yer sizin olacak. Sınırlarınız çölden Lübnan’a, Fırat Irmağı’ndan Akdeniz’e kadar uzanacak. Hiç kimse size karşı koyamayacak. Tanrınız RAB, size verdiği söz uyarınca, ayak basacağınız her yere dehşetinizi, korkunuzu saçacaktır.
Sf: 197
“Bakın, bugün önünüze kutsamayı ve laneti koyuyorum: Bugün size bildirdiğim Tanrınız RAB’bin buyruklarına uyarsanız kutsanacaksınız. Ama Tanrınız RAB’bin buyruklarını dinlemez, bilmediğiniz başka ilahların ardınca giderek bugün size buyurduğum yoldan saparsanız, lanete uğrayacaksınız. Tanrınız RAB mülk edinmek için gideceğiniz ülkeye sizi götürdüğünde, Gerizim Dağı’nda kutsama yapacak, Eval Dağı’nda lanet okuyacaksınız. Bu iki dağ Şeria Irmağı’nın karşı yakasında, yolun batısında, Arava’da oturan Kenanlılar ülkesinde, Gilgal karşısında, More meşeliği yanındadır. Tanrınız RAB’bin size vereceği ülkeyi mülk edinmek için Şeria Irmağı’ndan geçmek üzeresiniz. Orayı ele geçirip yerleştiğinizde, bugün size bildirdiğim bütün kurallara, ilkelere uymaya dikkat edin.
Sf: 198
“Aranızdan bir peygamber ya da düş gören biri çıkarsa, bir belirtiyi ya da şaşılası bir olayı önceden bildirirse, ‘Bilmediğiniz başka ilahlara yönelip tapınalım’ derse, söz ettiği belirti, şaşılası olay gerçekleşse bile, o peygamberi ya da düş göreni dinlememelisiniz. Tanrınız RAB kendisini bütün yüreğinizle, bütün canınızla sevip sevmediğinizi anlamak için sizi sınamaktadır. Tanrınız RAB’bin ardınca yürüyün, O’ndan korkun. Buyruklarına uyun, O’nun sözüne kulak verin. O’na kulluk edin, O’na bağlı kalın. O peygamber ya da düş gören öldürülecek. O, sizi Mısır’dan çıkaran, köle olduğunu ülkeden kurtaran Tanrınız RAB’be karşı gelmeye kışkırttı. Tanrınız RAB’bin yürümenizi buyurduğu yoldan sizi saptırmaya çalıştı. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız.
“Öz kardeşin, oğlun, kızın, sevdiğin karın ya da en yakın dostun seni gizlice ayartmaya çalışır, senin ve atalarının önceden bilmediğiniz, dünyanın bir ucundan öbür ucuna dek uzakta, yakında, çevrenizde yaşayan halkların ilahları için ‘Haydi gidelim, bu ilahlara tapalım’ derse, ona uymayacak, onu dinlemeyeceksin. Ona acımayacak, sevecenlik göstermeyecek, onu korumayacaksın. Onu kesinlikle öldüreceksin. Onu önce sen, sonra bütün halk taşa tutsun. Taşlayarak öldürün onu. Çünkü Mısır’dan, köle olduğunuz ülkeden sizi çıkartan Tanrınız RAB’den sizi saptırmaya çalıştı. Böylece bütün İsrail bunu duyup korkacak. Bir daha aranızda buna benzer kötü bir şey yapmayacaklar.
“Tanrınız RAB’bin yaşamanız için size vereceği kentlerin birinde, içinizden kötü kişiler çıktığını ve, ‘Haydi, bilmediğiniz başka ilahlara tapalım’ diyerek kenlerinde yaşayan halkı saptırdıklarını duyarsanız, araştıracak, inceleyecek, iyice soruşturacaksınız. Duyduklarınız gerçekse ve bu iğrenç olayın aranızda yapıldığı kanıtlanırsa, o kentte yaşayanları kesinlikle kılıçtan geçireceksiniz. Kenti yok edip orada yaşayan bütün halkı ve hayvanları kılıçtan geçireceksiniz. Yağmalanan malların tümünü toplayıp meydanın ortasına yığın. Kenti ve malları Tanrınız RAB’be tümüyle yakmalık sunu olarak yakın. Kent sonsuza dek yıkıntı halinde bırakılacak. Yeniden onarılmayacak. Yok edilecek mallardan hiçbir şey almayın. Böylece RAB’bin kızgın öfkesi yatışacak ve RAB atalarınıza içtiği ant uyarınca size acıyacak, sevecenlik gösterecek, sizi çoğaltacaktır. Çünkü Tanrınız RAB’bin sözünü dinleyeceksiniz. Böylece bugün size bildirdiğim buyruklara uyup O’nun gözünde doğru olanı yapmış olacaksınız.”
Sf: 200
Aranızda yoksul kimse olmayacak. Tanrınız RAB’bin mülk edinmek için size vereceği ülkede Tanrınız RAB’bin sözünü can kulağıyla dinler, bugün size bildirdiğim bütün bu buyruklara özenle uyarsanız, O sizi kesinlikle kutsayacaktır. Tanrınız RAB verdiği söz uyarınca sizi kutsayacak. Siz birçok ulusa ödünç vereceksiniz, ama siz ödünç almayacaksınız. Siz birçok ulusu yöneteceksiniz, ama onlar sizi yönetmeyecek.
Sf: 202
“Tanrınız RAB’be herhangi bir özürü, kusuru olan sığır ya da koyun kurban etmeyeceksiniz. Tanrınız RAB bundan tiksinir.
“Tanrınız RAB’bin size vereceği kentlerin birine aranızdan O’nun antlaşmasını çiğneyip gözünüzde kötü olanı yapan bir erkek ya da kadın çıkar ve buyruklarına aykırı olarak gidip başka ilahlara tapar, onların, güneşin, ayın ya da gök cisimlerinin önünde eğilirse ve bu olay size bildirilirse, duyduklarınızı iyice araştırın. Duyduklarınız doğruysa ve bu iğrenç olayın İsrail’de yapıldığı kanıtlanırsa bu kötülüğü yapan erkeği ya da kandını kentinizin kapısına çıkarın ve taşa tutarak öldürün. Ölmesi gereken, iki ya da üç kişinin tanıklığıyla öldürülecek; bir kişinin tanıklığıyla öldürülmeyecek. O kişiyi önce tanıklar, sonra bütün halk taşa tutsun. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldırmalısınız.
Sf: 204
Ancak, kendisine buyurmadığım bir sözü benim adıma söylemeye kalkışan ya da başka ilahlar adına konuşan peygamber öldürülecektir.
“Bir sözün RAB’den olup olmadığını nasıl bilebiliriz?” diye düşünebilirsiniz. Eğer peygamber RAB’bin adına konuşur, ama konuştuğu söz yerine gelmez ya da gerçekleşmezse, o söz RAB’den değildir. Peygamber saygısızca konuşmuştur. Ondan korkmayın.”
“Birbirini öldürüp de canını kurtarmak için oraya kaçan kişiyle ilgili kural şudur: Biri, önceden kin beslemediği komşusunu istemeyerek öldürürse, örneğin odun kesmek üzere komşusuyla ormana gidip ağacı kesmek için baltayı vurduğunda balta demiri saptan çıkar, komşusuna çarpar, komşusu öldürse, ölüme neden olan kişi bu kentlerden birine kaçıp canını kurtarsın. Yoksa ölenin öcünü almak isteyen, öfkeyle öldürenin peşine düşebilir. Oysa öldüren kişi, öldürdüğü kişiye karşı önceden bir kini olmadığından, ölümü hak etmemiştir. Kendinize üç kent ayırın dememin nedeni budur.
Sf: 205
Savaşa Gidince
“Düşmanlarınızla savaşmaya gittiğinizde, atlar, savaş arabaları ve sizden daha kalabalık bir ordu görürseniz onlardan korkmayın. Sizi Mısır’dan çıkaran Tanrınız RAB sizinledir. Savaşa başlamadan önce kâhin gelip askere seslenecek. Onlara şöyle diyecek: ‘EY İsrailliler, dinleyin! Bugün düşmanlarınızla savaşa gidiyorsunuz. Cesaretinizi yitirmeyin, korkmayın. Onlardan yılmayın, ürkmeyin. Çünkü sizi zafere kavuşturmak üzere sizinle birlikte düşmanlarınıza karşı savaşmaya gelen Tanrınız RAB’dir.’
Görevliler askere şöyle diyecekler: ‘Yeni ev yapıp da içinde oturmayan biri var mı? Evine geri dönsün. Yoksa savaşta ölebilir, evine bir başkası yerleşir. Bağ dikip de üzümünü toplamayan var mı? Evine dönsün. Olur ya, savaşta ölür, üzümünü başkası toplar. Bir kızla nişanlanıp da evlenmeyen var mı? Evine dönsün. Belki savaşta ölür, kızı başka biri alır.’
“Görevliler konuşmalarını şöyle sürdürecekler: ‘Aranızda korkan, cesaretini yitiren var mı? Evine dönsün. Öyle ki, kardeşlerinin yürekleri onun gibi ürpermesin. Görevliler askerlere seslenmeyi bitirince, komutanlar atayacaktır.
Bir kente saldırmadan önce, kent halkına barış önerin. Barış önerinizi benimser, kapılarını size açarlarsa, kentte yaşayanların tümü sizin için angaryasına yaşayacak, size hizmet edecekler. Ama barış önerinizi geri çevirir, sizinle savaşmak isterlerse, kenti kuşatın. Tanrınız RAB kenti elinize teslim edince, orada yaşayan bütün erkekleri kılıçtan geçirin. Kadınları, çocukları, hayvanları ve kentteki her şeyi yağmalayabilirsiniz. Tanrınız RAB’bin size verdiği düşman malını kullanabilirsiniz. Yakınınızdaki uluslara ait olamayan sizden uzak kentlerin tümüne böyle davranacaksınız.
“Ancak Tanrınız RAB’bin miras olarak size vereceği bu halkların kentinde soluk alan hiç bir canlıyı yaşatmayacaksınız. Tanrınız Rab’bin size buyurduğu gibi, onları, -Hitit, Amor, Kenan, Periz, Hiv ve Yevus halklarını- tümüyle tok edeceksiniz. Öyle ki, ilahlarına taparken yaptıkları iğrençlikleri size öğretmesinler, siz de Tanrınız RAB’be karşı günah işlemeyesiniz.
“Bir kentle savaşırken, kenti ele geçirmek için kuşatma uzun sürerse, ağaçlarına balta vurup yok etmeyeceksiniz. Ağaçların ürünlerini yiyebilirsiniz, ama onları kesmeyeceksiniz. Çünkü kırdaki ağaçlar insan değil ki kuşatma altına alasınız. Yalnız ürün vermediğini bildiğiniz ağaçları kesip yok edebilirsiniz. Sizinle savaşan kenti ele geçirene dek kesile ağaçları kuşatma işinde kullanabilirsiniz.”
Sf: 206
Ölüye en yakın kentin ileri gelenleri ile koşulmamış, boyunduruk takmamış bir düve alacaklar. Düveyi toprağı sürülmemiş, ekilmemiş ve içinde sürekli akan bir dere olan vadiye getirecekler. Orada, derede düvenin boynunu kıracaklar. Levili ka”hinler de oraya gidecek. Çünkü Tanrınız RAB, onları kendisine hizmet etsinler, O’nun adıyla kutsansınlar diye seçti. Kavga, saldırı davalarına da onlar bakacak. Ölüye en yakın kentin ileri gelenleri, derede boynu kırılan düvenin üzerinde ellerini yıkayacaklar. Sonra şöyle bir açıklama yapacaklar: “Bu kanı ellerimiz dökmedi, kimin yaptığını gözlerimiz de görmedi. Ya RAB, kurtardığın halkın İsrailliler’i bağışla. Halkını dökülen suçsuz kanından sorumlu tutma. Böylece kan dökme günahından bağışlanacaklar. RAB’bin gözünde doğru olanı yapmakla, suçsuz kanı dökme günahından arınacaksınız.
Söz Dinlemez Oğul
Eğer bir adamın dikbaşlı, başkaldıran, anne ve babasının sözünü dinlemeyen, onların tedibine aldırmayan bir oğlu varsa, annesiyle babası onu tutup kent kapısında görev yapan kent ileri gelenlerine götürecekler. Onlara şöyle diyecekler: ‘Oğlumuz dikbaşlı, başkaldıran bir çocuktur. Sözümüzü dinlemiyor. Savurgan ve içkicidir. Bunun üzerine kentin bütün erkekleri onu taşlayarak öldürecekler. Aranızdaki kötülüğü ortadan kaldıracaksınız. Bütün İsrailliler bunu duyup korkacaklar.”
Sf: 207
Yolda rastlantıyla ağaç ya da yer de bir kuş yuvası görürseniz, ana yavruların ya da yumurtaların üzerinde oturuyorsa, anayı yavrularıyla birlikte almayacaksınız. Yavruları kendiniz için alabilirsiniz, ama anayı kesinlikle özgür bırakacaksınız. Öyle ki, üzerinize iyilik gelsin ve ömrünüz uzun olsun.
Yeni bir ev yaparken, dama korkuluk yapacaksın. Öyle ki, biri damdan düşüp öldürse ailen sorumlu olmasın.
Sf: 208
“İhtiyacınızı gidermek için ordugahın dışında bir yeriniz olmalı. Donatımınız arasında yeri kazmak için bir gereç bulunsun. İhtiyacınızı gidereceğiniz zaman bir çukur kazın, sonra da dışkınızı örtün. Tanrınız RAB sizi kurtarmak ve düşmanlarınızı elinize teslim etmek için ordugahın arasında dolaşır. Ordugahınız kutsal olsun ki, RAB aranızda yakışıksız bir şey görüp sizden ayrılmasın.”
Sf: 210
Kişiler arasında bir sorun çıktığında, taraflar mahkemeye gittiğinde, yargıçlar davaya bakacak; suçsuzu aklayacak, suçluyu cezaya çarptıracaklar. Eğer suçlu kişi kamçılanmayı hak ettiyse, yargıç onu yere yatıracak ve önünde suçu oranında sayıyla kamçılayacak. Suçluya kırk kamçıdan fazla vurulmamalı. Kırbaç sayısı kırkı aşarsa, kardeşiniz gözünüzde aşağılanabilir.
Harman döven öküzün ağzını bağlamayacaksın.
Birlikte oturan kardeşlerden biri oğlu olmadan ölürse, ölenin dulu aile dışından biriyle evlenmemeli. Ölenin kardeşi dul kalan kadına gidecek. Onu kendine karı olarak alacak, ona kayınbiraderlik görevini yapacak. Kadının doğracağı ilk oğul, ölen kardeşin adını sürdürsün. Öyle ki, ölenin adı İsrail’den silinmesin. Ama adam kardeşinin dul karısıyla evlenmek istemiyorsa, dul kadın kent kapısında görev yapan ileri gelenlerine gidip şöyle diyecek: “Kayınbiraderim İsrail’de kardeşinin adını yaşatmayı kabul etmiyor. Bana kayınbiraderlik görevini yapmak istemiyor.’ Kentin ileri gelenleri önünde adamın yanına gidecek, onun ayağındaki çarığı çıkarak, yüzüne tükürecek, ve ‘Kardeşine soy yetiştirmek istemeyen adama böyle yapılır’ diyecek. Adamın soyu İsrail’de ‘Çarığı çıkarılanın soyu’ diye bilinecek.
Sf: 215
Yüreğinizi kaplayan dehşet ve gözlerinizin gördüğü olaylar yüzünden, sabah, ‘Keşke akşam olsa!’, akşam, ‘Keşke sabah olsa!’ diyeceksiniz. Bir daha görmeyeceksiniz dediğim yoldan RAB sizi gemilerle Mısır’a gönderecek. Orada erkek ve kadın köle olarak kendinizi düşmanlarınıza satmaya kalkışacaksınız; ama satın alan olmayacak.
Sf: 228
RAB bize verilmek üzere atalarımıza söz verdiği süt ve bal akan ülkeyi onlara göstermeyeceğine ant içmişti.
Sf: 229
Böylece kenti ele geçirdiler. Kadın erkek, genç yaşlı, küçük ve büyük baş hayvanlardan eşeklere dek, kentte ve kadar canlı varsa, hepsini kılıçtan geçirip yok ettiler.
Sf: 231
Ay Kenti’nin Yıkılması
RAB Yeşu’ya, “Korkma, yılma” dedi, “Bütün savaşçılarını yanına alıp Ay Kenti’nin üzerine yürü. Ay Kralı’nı, halkını ve kenti bütün topraklarıyla birlikte sana teslim ediyorum. Eriha’ya ve kralına ne yaptıysan, Ay Kenti’ne ve kralına da aynısını yap. Ama mal ve hayvanlardan oluşan ganimeti kendinize ayırın. Kentin gerisinde pusu kur.”
Böylece Yeşu bütün savaşçılarıyla birlikte Ay Kenti’nin üzerine yürümeye hazırlandı. Seçtiği otuz bin yiğit savaşçıyı geceleyin yola çıkarırken onlara şöyle buyurdu: “Gidip kentin gerisinde pusuya yatın. Kentin çok uzağında durmayın. Hepiniz her an hazır olun. Ben yanımdaki halkla birlikte kente yaklaşacağım. Bir önceki gibi, düşman kentten çıkıp üzerimize gelince, önlerinde kaçar gibi yapıp onları kentten uzaklaştırıncaya dek ardımızdan sürükleyeceğiz. Önceki gibi onlardan kaçtığımızı sanacaklar. Biz kaçar gibi yaparken, siz de pusu kurduğunuz yerden çıkıp kenti ele geçirirsiniz. Tanrımız RAB orayı elinize teslim edecek. Kenti ele geçirince ateşe verin. RAB’bin buyruğuna göre hareket edin. İşte buyruğum budur.”
 Ardından Yeşu onları yolcu etti. Adamlar gidip Beytel ile Ay Kenti arasında, Ay Kanti’nin batısında pusuya yattılar. Yeşu ise geceyi halkla birlikte geçirdi.
Yeşu sabah erkenden kalkarak halkı topladı. Sonra kendisi ve İsrail’in ileri gelenleri önde olmak üzere Ay Kenti’ne doğru yola çıktılar. Yeşu, yanındaki bütün savaşçılarla kentin üzerine yürüdü. Yaklaşıp kentin kuzeyinde ordugah kurdular. Kentle aralarında bir vadi vardı. Yeşu beş bin kişi kadar bir güçle Beytel ile Ay Kenti arasında, kentin batısında pusu kurdurdu. Ardından hem kuzeyde ordugah kuranlar, hem batıda pusuya yatanlar savaş düzenine girdiler. Yeşu o gece vadide ilerdi.
Bunu gören Ay Kralı, kent halkıyla birlikte sabah erkenden kalktı. Zaman yitirmeden, İsrailliler’e karşı savaşmak üzere Avara bölgesinin karşısında belirlenen yere çıktı. Ne var ki, kentin gerisinde kendisine karşı kurulan pusudan habersizdi. Yeşu ile yanındaki İsrailliler, kent halkı önünde bozguna uğramış gibi, çöle doğru koşmaya başladılar. Kentteki bütün halk İsrailliler’i kovalamaya çağırıldı. Ama Yeşu’yu kovalarken kentten uzaklaştılar. Ay Kenti’yle Beytel’den İsrailliler’i kovalamaya çıkmayan tek kişi kalmamıştı. İsrailliler’i kovalamaya çıkarlarken kent kapılarını açık bıraktılar.
RAB Yeşu’ya “Elindeki palayı Ay Kenti’ne doğru uzat; orayı sana teslim ediyorum” dedi.
Yeşu elindeki palayı kente doğru uzattı. Elini uzatır uzatmaz, pusudakiler yerlerinden fırlayıp kente girdiler; kenti ele geçirip hemen ateşe verdiler.
Kentliler arkalarına dönüp bakınca, yanan kentten göklere yükselen dumanı gördüler. Çöle doğru kaçan İsrailliler’de geri dönüp onlara saldırınca artık kaçacak hiçbir yerleri kalmadı. Pusuya yatmış olanların kenti ele geçirdiğini, kentten dumanlar yükseldiğini gören Yeşu ile yanındaki İsrailliler, geri dönüp Ay halkına saldırdılar. Kenti ele geçirenler de çıkıp saldırıya katılınca, kent halkı iki yönden gelen İsrailliler’in ortasında kaldı. İsrailliler tek canlı bırakmadan hepsini öldürdüler. Sağ olarak tutsak aldıkları Ay Kralı’nı Yeşu’nun önüne çıkardılar.
İsrailliler Ay Kenti’nden çıkıp kendilerini kırsal alanda ve çölde kovalayanların hepsini kılıçtan geçirdikten sonra kente dönüp geri kalanları dakılıçtan geçirdiler. O gün Ay halkının tümü öldürüldü. Öldürülenlerin toplamı, kadın erkek, on iki bin kişiydi. Yeşu kentte yaşayanların tümü yok edilinceye dek pala tutan elini indirmedi. İsrailliler, RAB’bin Yeşu’ya verdiği buyruk uyarınca, kentin yalnız hayvanlarıyla mallarını yağmaladılar. Ardından Yeşu Ay Kenti’ni ateşe verdi, yakıp yıkıp viraneye çevirdi. Yıkıntıları bugün de duruyor. Ay Kralı’nı ağaca asıp akşama dek orada bırakan Yeşu, güneş batarken ceseti ağaçtan indirerek kent kapısının dışına attırdı. Cesedin üzerine taşlardan büyük bir yığın yaptılar. Bu yığın bugün de duruyor.
Sf: 245
“Bu kentlerden birine kaçan kişi, kentin kapısına gidip durumunu kent ileri gelenlerine anlatsın. Onlarda onu kente, yanlarına kabul edip kendileriyle birlikte oturacağı bir yer versinler. Öç almak isteyen kişi adam öldürenin peşine düşerse, kent ileri gelenleri onu teslim etmesinler. Çünkü adam öldüren öldürdüğü kişiye önceden kin beslemiyordu, onu istemeyerek öldürdü. Bu kişi topluluğun önüne çıkıp yargılanıncaya ve o dönemde görevli başkâhin ölünceye dek o kentte kalmalıdır. Ondan sonra kaçıp geldiği kente, evine dönebilir.”
Sf: 249
Çünkü O’na sırt çevirir, sağ kalıp aranızda yaşayan bu uluslarla birlik olur, onlara kız verip onlardan kız alır, onlarla oturup kalkarsanız, iyi bilin ki, Tanrınız RAB bu ulusları artık önünüzden sürmeyecek.
Sf: 254
RAB’bin Ruhu Otniel’in üzerine indi. Otniel İsrailliler’i yönetti, onlar için savaştı. RAB Aram-Naharayim Kralı Kuşam-Rişatayim’i onun eline teslim etti. Artık Otniel ondan daha güçlüydü. Ülke Kenaz oğlu Otniel’in ölümüne dek kırk yıl barış içinde yaşadı.
Sf: 259
Sabah erkenden kalkan halkı, Baal’a ait sunağın yıkıldığını, yanındaki Aşera putunun kesildiğini, ikinci boğanın yeni yapılan sunak üzerinde sunulduğunu gördü. Birbirlerine, “Bu işi kim yaptı?” diye sordular. Araştırıp soruşturduktan sonra, bu işi Yoaş oğlu Gidyon’un yaptığını anladılar. Nunun üzerine Yoaş’a, “Oğlunu dışarı çıkar” dediler, “Ölmesi gerek. Çünkü Baal’ın sunağını yıktı, yanındaki Aşera putunu kesti.”
Toaş çevresindeki öfkeli kalabalığa, “Baal’ı savunmak size mi düştü?” dedi, “Siz mi onu kurtaracaksınız? Onu savunan şafak sökmeden ölecek. Baal tanrıysa, bırakın kendini savunsun. Yıkılan sunak onun!” 
Ve öyle de oldu. Ertesi gün erkenden kalkan Gidyon yapağı alıp sıktı. Yapağıdan bir tas dolusu çiy süzüldü.
Bunun üzerine Gidyon Tanrı’ya şöyle seslendi: “Bana kızma, bir istekte daha bulunmak istiyorum. Yapağıyla bir deneme daha yapmama izin ver. Lütfen bu kez yalnızca yapağı kuru kalsın, topraksa çiyle ıslansın.”
Tanrı o gece Gidyon’un dediğini yaptı. Yapağı kuru kaldı, toprağın her yanıysa çiyle kaplandı.
Sf: 265
İsrailliler, “Günah işledik” dediler, “Bize ne istersen yap. Yalnız bugün bizi kurtar.” Sonra aralarındaki yabancı putları atıp RAB’be tapındılar. RAB’de onların daha fazla acı çekmesine dayanamadı.
Sf: 266
Yiftah Mispa’ya kendi evine döndüğünde, kızı tef çalıp dans ederek onu karşılamaya çıktı. Tek çocuğu oydu, ondan başka ne oğlu ne de kızı vardı. Yiftah, kızı görünce giysilerini yırtarak, “Eyvahlar olsun kızım!” dedi, “Beni perişan ettin, umarsız bıraktın! Çünkü RAB’be verdiğim sözden dönemem.”
Kız, “Baba, RAB’be ant içtin” dedi, “Madem RAB düşmanların olan Ammonlular’dan senin öcünü aldı, ağızından ne çıktıysa öyle yap.” Sonra ekledi: “Yalnız bir dileğim var: Beni iki ay serbest bırak, gidip arkadaşlarımla kırlarda gezeyim, kızlığıma ağlayayım.”
Babası, “Gidebilirsin” diyerek onu iki ay serbest bıraktı. Kız arkadaşlarıyla birlikte kırlara çıkıp erdenliğine ağladı. İki ay sonra babasının yanına döndü. Babası da içtiği andı yerine getirdi. Kıza erkek eli değmemişti.
Bundan sonra İsrail’de bir gelenek oluştu. İsrail kızları her yıl kırlara çıkıp Gilatlı Yiftah’ın kızı için dört gün yas tutar oldular.
Sf: 268
Şimşon’un Evlenmesi
Şimşon bir gün Timna’ya gitti. Orada Filistli bir kadın gördü. Geri dönünce annesiyle babasına, “Timna’da Filistli bir kadın gördüm” dedi, “Onu bana hemen eş olarak alın.”
Annesiyle babası, “Akrabalarının ya da halkımızın kızları arasında kimse yok mu ki, sünnetsiz Filistliler’den kız almaya kalkıyorsun?” diye karşılık verdiler.
Ama Şimşon babasına, “Bana o kadını al, ondan hoşlanıyorum” dedi. Şimşon’un annesiyle babası bunu isteyenin RAB olduğunu anlamadılar. Çünkü RAB o sırada İsrailliler’e egemen olan Filistlililer’e karşı fırsat kolluyordu.
Böyle Şimşon annesi ve babasıyla Timna’ya doğru yola koyuldu. Timna bağlarına vardıklarında, genç bir aslan kükreyerek Şimşon’un karşısına çıktı. Şimşon üzerine inen RAB’bin Ruhu’yla güçlendi ve aslanı bir oğlak parçalar gibi çıplak elle parçaladı. Ama yaptığını ne annesine ne de babasına bildirdi.
Sonra gidip kadınla konuştu ve ondan çok hoşlandı. Bir süre sonra kadınla evlenmek üzere yine Timna’ya giderken, aslanın leini görmek için yoldan saptı. Bir arı sürüsünün aslanın leşini kovana çevirdiğini gördü. Kovandaki balı avuçlarına doldurdu, yiye yiye oradan uzaklaştı. Annesiyle babasının yanın varınca baldan onlara da verdi, onlar da yedi. Ama balı aslanın leşinden aldığını söylemedi.
Babası kadını görmeye gidince, Şimşon da damat geleneğine uyarak orada bir şölen düzenledi. Filistliler onu görünce ona eşlik etmek üzere otuz genç gönderdiler. Şimşon anlara, “Size bir bilmece sorayım” dedi, “Şölenin yedi günü içinde kesin yanıtı bulup bana bildirirseniz, size otuz keten mintan, otuz takım da üst giysi vereceğim. Ama bilmeceyi çözemezseniz, o zaman da siz bana otuz keten mintanla otuz takım üst giysi vereceksiniz.”
Ona, “Seni dinliyoruz” dediler, “Söyle bakalım bilmeceni.”
Şimşon,
“Yiyenden yiyecek,
Güçlüden tatlı çıktı”
dedi. Üç gün geçtiyse de bilmeceyi çözemediler.
Dördüncü gün gençler Şimşon’un karısına, “Kocanı kandır da bize bilmecenin cevabını versin” dediler, “Yoksa, seni de babanın evini de yakarız. Bizi soymak için mi buraya çağırdınız?”
Şimşon’un karısı ağlayarak ona, “Benden nefret ediyorsun” dedi, “Beni sevmiyorsun. Soydaşlarıma bir bilmece sordun, yanıtını bana söylemedin.”
Şimşon karısına, “Bak” dedi, “Anneme babama bile söylemedim, sana mı söyleyeceğim?”
Kadın şölen boyunca yedi gün ağlayıp durdu. Kadının sürekli sıkıştırılması üzerine Şimşon yedinci gün bilmecenin yanıtını ona söyledi. Kadın da yanıtı soydaşlarına iletti.
Yedinci gün, gün batmadan kentli gençler Şimşon’a geldiler.
“Baldan tatlı,
Aslandan güçlü ne var?”
dediler.
Şimşon, “Düvemle çift sürmüş olmasaydınız, bilmecemi çözemezdiniz” diye karşılık verdi.
RAB’bin ruhu üzerine inince güçlenen Şimşon Aşkelon’a gitti; otuz kişi vurup mallarını yağmaladı, giysilerini de bilmeceyi çözenlere verdi. Öfkeden kudurmuş bir halde babasının evine döndü.
Şimşon’un karısı ise Şimşan’a eşlik eden sağdıca verildi.
Sf: 279
Kutsal Yasa’ya göre ölen bir adamın soyunun sürmesi için erkek kardeşi ya da en yakın akrabası dul eşiyle evlenirdi.
Sf: 287
RAB Samuel’e seslendi. Samuel, “Buradayım” diye karşılık verdi. Ardından Eli’ye koşup, “Beni çağırdın, işte burdayım” dedi.
Ama Eli, “Ben çağırmadım, dön yat” diye karşılık verdi. Samuel de dönüp yattı.
RAB yine, “Samuel!” diye seslendi. Samuel kalkıp Eli’ye gitti ve, “İşte, buradayım, beni çağırdın” dedi.
Sf: 288
RAB Samuel’e şöyle dedi: “Ben İsrail’de her duyanı şaşkına çevirecek bir şey yapmak üzereyim. O gün Eli’nin ailesine karşı söylediğim her şeyi baştan sona dek yerine getireceğim. Çünkü farkında olduğu günahtan ötürü ailesini sonsuza dek yargılayacağımı Eli’ye bildirdim. Oğulları Tanrı’ya saygısızlık ettiler. Eli de onlara engel olmadı. Bu nedenle, ‘Eli’nin ailesinin günahı hiçbir zaman kurban ya da sunuyla bile bağışlanmayacaktır’ diyerek Eli’nin ailesi hakkında ant içtim.”
Sf: 332
Bir akşamüstü Davut yatağından kalktı, sarayın damına çıkıp gezinmeye başladı. Damdan yıkanan bir kadın gördü. Kadın çok güzeldi. Davut onun kim olduğunu öğrenmek için birini gönderdi.
Adam, “Kadın Eliam’ın kızı Hititli Uriya’nın karısı Bat-Şeva’dır” dedi. Davut kadını getirmeleri için ulaklar gönderdi. Kadın Davut’un yanına geldi. Davut aybaşı kirliliğinden yeni arınmış olan kadınla yattı. Sonra kadın evine döndü. Gebe kalan kadın Davut’a, “Gebe kaldım” diye haber gönderdi.
Bunun üzerine Davut Hititli Uriya’yı kendisine göndermesi için Yoav’a haber yolladı. Yoav da Uriya’yı Davut’a gönderdi. Uriya yanına varınca, Davut Yoav’ın, ordunun ve savaşın durumunu sordu. Sonra Uriya’ya, “Evine git, rahatına bak” dedi.
Uriya saraydan çıkınca, kral ardından bir armağan gönderdi. Ne var ki, Uriya evine gitmedi, efendisinin bütün adamlarıyla birlikte sarayın kapısında uyudu. Davut Uriya’nın evine gitmediğini öğrenince, ona, “Yolculuktan geldin. Neden evine gitmedin?” diye sordu.
Uriya, “Sandık da, İsrailliler’le Yahudalılar da çardaklarda kalıyor” diye karşılık verdi, “Komutanım Yoav’la efendimin adamları kırlarda konaklıyor. Bu durumda nasıl olur da ben yiyip içmek, karımla yatmak için evime giderim? Yaşamın hakkı için, böyle bir şeyi kesinlikle yapmayacağım.”
Bunun üzerine Davut, “Bugün de burada kal, yarın seni göndereceğim” dedi. Uriya o gün de ertesi gün de Yeruşalim’de kaldı. Davut Uriya’yı çağırdı. Onu sarhoş edene dek yedirip içirdi. Akşam olunca Uriya efendisinin adamlarıyla uyumak üzere yattığı yerine gitti. Yine evine gitmedi.
Sabahleyin Davut Yoav’a bir mektup yazıp Uriya aracılığıyla gönderdi. Mektupta şöyle yazdı: “Uriya’yı savaşın en şiddetli olduğu cepheye yerleştir ve yanından çekil ki, vurulup ölsün.”
 Böylece Yoav kenti kuşatırken Uriya’yı yiğit adamların bulunduğunu bildiği yere yerleştirdi. Kent halkı çıkıp Yoav’ın askerleriyle savaştı. Davut’un askerlerinden ölenler oldu. Hititli Uriya da ölenler arasındaydı.
Yoan savaşla ilgili ayrıntılı haberleri Davut’a iletmek üzere bir ulak gönderdi. Ulağı şöyle uyardı: “Sen savaşla ilgili ayrıntılı haberleri krala iletmeyi bitirdikten sonra, kral öfkelenip sana şunu sorabilir: ‘Onlarla savaşmak için kente neden o kadar çok yaklaştınız? Surdan ok atacaklarını bilmiyor muydunuz? Yerrubbeşet oğlu Avimelek’i kim öldürdü? Testes’te surun üstünden bir kadın üzerine bir değirmen üst taşını atıp onu öldürmedi mi? Öyleyse niçin sura o kadar çok yaklaştınız?’ O zaman, ‘Kulun Hititli Uriya da öldü’ dersin.”
Ulak yola koyuldu. Davut’un yanına varınca, Yoav’ın ona söylediklerinin tümünü ona iletti. “Adamlar bizden üstün çıktılar” dedi. “Kentten çıkıp bizimle kırda savaştılar. Ama onları kent kapısına kadar geri püskürttük. Bunun üzerine okçular adamlarına surdan ok attılar. Kralın adamlarından bazıları öldü; kulun Hititli Uriya da öldür.”
Davut ulağa şöyle dedi: “Yoav’a de ki, ‘Bu olay seni üzmesin! Savaşta kimin öleceği belli olmaz. Kente karşı saldırınızı güçlendirin ve kenti yerle bir edin!’ Bu sözlerle onu yüreklendir.”
Uriya’nın karısı, kocasının öldüğünü duyunca, onun için yas tuttu. Yas süresi geçince, Davut onu sarayına getirtti. Kadın Davut’un karısı oldu ve ona bir oğul doğurdu.
Ancak, Davut’un bu yaptığı RAB’bin hoşuna gitmedi.
Sf: 350
Bu Üçler Filistler ordugahının ortasından geçerek Beytlehem’de kapının yanındaki kuyudan su çekip Davut’a getirdiler. Ama Davut içmek istemedi; suyu yere dökerek  RAB’be sundu. “Ya RAB, bunu yapmak benden uzak olsun!” dedi, “Canlarını tehlikeye atıp giden bu üç kişinin kanını mı içeyim?”
Sf: 357
Süleyman Bilgece Yargılıyor
Bir gün iki fahişe gelip kralın önünde durdu. Kadınlardan biri krala şöyle dedi: “Efendim, bu kadınla ben aynı evde kalıyoruz. Birlikte kaldığımız sırada ben bir çocuk doğurdum. İki gün sonra da o doğurdu. Evde yalnızdık, ikimizden başka kimse yoktu. Bu kadın geceleyin çocuğunun üzerine yattığı için çocuk ölmüş. Gece yarısı, ben kulun uyurken, kalkıp çocuğumu almış, koynuna yatırmış, kendi ölü çocuğunu da benim koynuma koymuş. Sabahleyin oğlumu emzirmek için kalktığımda, onu ölmüş buldum. Ama sabah aydınlığında dikkatle bakınca, onun benim doğurduğum çocuk olmadığını anladım.”
Sf: 258
Öbür kadın, “Hayır! Yaşayan çocuk benim, ölü olan senin!” diye çıkıştı.
Birinci kadın, “Hayır! Ölen çocuk senin, yaşayan çocuk benim!” diye diretti. Kralın önünde tartışıp durdular.
Kral, “Biri, ‘Yaşayan çocuk benim, ölü olan senin’ diyor, öbürü, ‘Hayır! Ölen çocuk senin, yaşayan benim’ diyor. O halde bana bir kılıç getirin!” dedi. Kılıç getirilince, kral, “Yaşayan çocuğu ikiye bölüp yarısını birine, yarısını öbürüne verin!” diye buyurdu.
Yüreği oğlunun acısıyla sızlayan, çocuğun gerçek annesi krala, “Aman, efendim, sakın çocuğu öldürmeyin! Ona verin!” dedi.
Öbür kadınsa, “Çocuk ne benim, ne de senin olsun, onu ikiye bölsünler!” dedi.
O zaman kral kararını verdi:”Sakın çocuğu öldürmeyin! Birinci kadına verin, çünkü gerçek annesi odur.”
Kralın verdiği bu kararı duyan bütün İsrailliler hayranlık içinde kaldı. Herkes adil bir yönetim için Süleyman’ın Tanrı’dan gelen bilgeliğe sahip olduğunu anladı.
Sf: 366
Duanı ve yakarışını duydum. Adım sürekli orada bulunsun diye yaptığın bu tapınağı kutsal kıldım. Gözlerim onun üstünde, yüreğim her zaman orada olacaktır.
Sf: 369
Süleyman’ın kral kızlarından yedi yüz karısı ve üç yüz cariyesi vardı. Karıları onu yolundan saptırdılar. Süleyman yaşlandıkça, karıları onu başka ilahların ardınca yürümek üzere onu saptırdılar. Böylece Süleyman bütün yüreğini Tanrısı RAB’be adayan Davut gibi yaşamadı.
İsrail’in Tanrısı RAB, kendisine iki kez görünüp, “Başka ilahlara tapma!” demesine karşın, Süleyman RAB’bin yolundan saptı ve O’nun buyruğuna uymadı. Bu yüzden RAB Süleyman’a öfkelenerek, “Seninle yaptığım antlaşmaya ve kurallarıma bilerek uymadığın için krallığı elinden alacağım ve görevlilerinden birine vereceğim” dedi, “Ancak baban Davut’un hatrı için, bunu senin yaşadığın sürede değil, oğlun kral olduktan sonra yapacağım. Ama oğlunun elinden bütün krallığı almayacağım. Kulum Davut’un ve kendi seçtiğim Yeruşalim’in hatırı için oğluna bir oymak bırakacağım.
Sf: 371
Yarovam’la bütün halk, kralın, “Üç gün sonra yine gelin” sözü üzerine, üçüncü gün Rehavam’ın yanına geldiler. İleri gelenlerin öğüdünü reddeden Kral Rehavam, gençlerin öğüdüne uyarak halka sert bir yanıt verdi: “Babamın size yüklediği boyunduruğu ben daha da ağırlaştıracağım. Babam sizi kırbaçla yola getirdiyse, ben sizi akreplerle yola getireceğim.” Kral halkı dinlemedi. Çünkü Şilolu Ahiya aracılığıyla Nevat oğlu Yarovam’a verdiği sözü yerine getirmek için RAB bu olayı düzenlemişti.
Bu arada Tanrı adamı Şemaya’ya Tanrı şöyle seslendi: “Süleyman’ın oğlu Yahuda Kralı Revaham’a, bütün Yahudalılar’a, Benyaminliler’e ve orada yaşayan öteki insanlara şunu söyle: ‘RAB diyor ki, İsrailli kardeşlerinize saldırmayın, onlarla savaşmayın. Herkes evine dönsün! Çünkü bu olayı ben düzenledim.'” RAB’bin bu sözlerini duyan halk O’nun buyruğuna uyup evine döndü.
Sf: 381
RAB, “Dağa çık ve önümde dur, yanından geçeceğim” dedi.
RAB’bin önünde çok güçlü bir rüzgar dağları yarıp kayaları parçaladı. Ancak RAB rüzgarın içinde değildi. Rüzgarın ardından bir deprem oldu, RAB depremin içinde de değildi. Depremden sonra bir ateş çıktı, ancak RAB ateşin içinde de değildi. Ateşten sonra ince, yumuşak bir ses duyuldu. İlyas bu sesi duyunca, cüppesiyle yüzünü örttü, çıkıp mağaranın girişinde durdu.
O sırada bir ses, “Burada ne yapıyorsun, İlyas?” dedi.
Sf: 390
Elişa oradan ayrılıp Beytel’e giderken kentin çocukları yola döküldüler. “Defol, defol, kel kafalı!” diyerek onunla alay ettiler.
Elişa arkasına dönüp çocuklara baktı ve RAB’bin adıyla onları lanetledi. Bunun üzerine ormandan çıkan iki dişi ayı çocuklardan kırk ikisini parçaladı.
Kutsal Yasa’ya göre ilk doğan çocuk iki pay miras alırdı.

Sf: 401
Yehu onlara ikinci bir mektup yazdı: “Eğer siz benden yana ve bana bağlıysanız, efendinizin oğullarının başını kesip yarın bu saatlerde Yizreel’e, bana getirin.”
Kral Ahav’ın yetmiş oğlu, onları yetiştirmekle görevli kent ileri gelenlerinin koruması altındaydı. Yehu’nun mektubu kent ileri gelenlerine ulaşınca, Ahav’ın yetmiş oğlunu öldürüp başlarını küfelere koydular ve Yizreel’e, Yehu’ya gönderdiler. Ulak gelip Yehu’ya, “Kral oğullarının başlarını getirdiler” diye haber verdi.
Yehu, “Onları iki yığın halinde kent kapısının girişine bırakın, sabaha kadar orada kalsınlar” dedi.
Ertesi sabah Yehu halkın önüne çıkıp şöyle dedi: “Efendime düzen kurup onu öldüren benim, sizin suçunuz yok. Ama bunları kim öldürdü? Bu olay gösteriyor ki, RAB’bin Ahav’ın ailesine ilişkin söylediği hiçbir söz boşa çıkmayacaktır. RAB, kulu İlyas aracılığıyla verdiği sözü yerine getirdi.” Sonra Yizreel’de Ahav’ın öteki akrabalarının hepsini, bütün yüksek görevlilerini, yakın arkadaşlarını ve kaâhinlerini öldürdü. Sağ kalan olmadı.
Sf: 402
Ahav’ın Öteki Akrabalarının Öldürülmesi
Yehu oradan ayrıldı. Yolda kendisine doğru gelen Rekav oğlu Yehodanav’la karşılaştı. Ona selam vererek, “Ben sana karşı iyi duygular besliyorum, sen de aynı duygulara sahip misin?” diye sordu.
Yehodanav “Evet” diye yanıtladı.
Yehu, “Öyleyse elini ver” dedi. Yehodanav elini uzattı. Yehu onu arabasına alarak, “Benimle gel ve RAB için nasıl çaba harcadığımı gör” dedi. Sonra onu arabasıyla Samiriye’ye götürdü. Samiriye’ye varınca Yehu RAB’bin İlyas aracılığıyla söylediği söz uyarınca, Ahav’ın orada kalan akrabalarının hepsini öldürdü.
Baal’a Tapanların Öldürülmesi
Yehu, bütün halkı toplayarak, “Ahav Baal’a az kulluk etti, ben daha çok edeceğim” dedi, “Baal’ın bütün peygamberlerini, kâhinlerinin, ona tapan herkesi çağırın. Hiçbiri gelmemezlik etmesin. Çünkü Baal’a büyük bir kurban sunacağım. Kim gelmezse öldürülecek.” Gerçekte Yehu Baal’a tapanları yok etmek için bir düzen kurmaktaydı.
Yehu, “Baal’ın onuruna bir toplantı yapılacağını duyurun” dedi. Duyuru yapıldı. Yehu bütün İsrail’e haber saldı. Baal’a tapanların hepsi geldi, gelmeyen kalmadı. Baal’ın tapınağı hıncahınç doldu. Yehu, kutsal giysiler görevlisine, “Baal’a tapanların hepsine giysi çıkar” diye buyruk verdi. Görevli herkese giysi getirdi. O zaman Yehu Rekav oğlu Yehodanav’la birlikte Baal’ın tapınağına girdi. İçerdekilere, “Çevrenize iyi bakın” dedi, “Aranıdaki RAB’be tapanlardan kimse olmasın, sadece Baal’a tapanlar olsun.” Ardından Yehu’yla Rehodanav kurban ve yakmalık sunu sunmak üzere içeri girdiler. Yehu tapınağın çevresine seksen kişi yerleştirmiş ve onlara şu buyruğu vermişti: “Elinize teslim ettiğim bu adamlardan biri kaçarsa, bunu canınızla ödersiniz!”
Yakmalık sununun sunulması biter bitmez, Yehu muhafızlarla komutanlara, “İçeriye girin, hepsini öldürün, hiçbiri kaçmasın!” diye buyruk verdi. Muhafızlarla komutanlar hepsini kılıçtan geçirip ölülerini dışarı attılar. Sonra Baal’ın tapınağının iç bölümüne girdiler. Baal’ın tapınağındaki dikili taşları çıkarıp yaktılar. Baal’ın dikili taşını ve tapınağını ortadan kaldırdılar. Halk orayı helaya çevirdi. Orası bugüne kadar da öyle kaldı.
Böylece Yehu İsrail’de Baal’a tapmaya son verdi. Ne var ki, Nevat oğlu Yarovam’ın İsrail’i sürüklediği günahlardan -Beytel ve Dan’daki altın buzağılara tapmaktan- vazgeçmedi.
RAB Yehu’ya “Gözümde doğru olanı yaparak başarılı oldum” dedi, “Ahav’ın ailesine istediğim her şeyi yaptın. Bunun için senin soyun dört kuşak İsrail tahtında oturacak.” Gelgelelim Yehu İsrail’in Tanrısı RAB’bin yasasını yürekten izlemedi, önemsemedi. Yarovam’ın İsrail’i sürüklediği günahlardan ayrılmadı.
Sf: 439
Kindon’un harman yerine vardıklarında öküzler tökezledi. Bu nedenle Uzza elini uzatıp sandığı tuttu. RAB sandığa elini uzatan Uzza’ya öfkelenerek onu yere çaldı. Uzza orada, Tanrı’nın önünde öldü.
Davut, RAB’bin Uzza’yı cezalandırmasına öfkelendi. O günden bu yana oraya Peres-Uzza denilir.
Sf: 440
Davut Tanrı’ya danıştı: “Filistliler’e saldırayım mı? Onları elime teslim edecek misin?”
RAB, “Saldır” dedi, “Onları eline teslim edeceğim.”
Bunun üzerine Davut’la adamları Baal-Perasim’e gittiler. Davut orada Filistliler’i bozguna uğrattı. Sonra, “Her şeyi yarıp geçen sular gibi, Tanrı düşmanlarıma benim elime yarıp geçti” dedi. Bundan ötürü oraya Baal-Perasim adı verilir.
Sf: 442
Çünkü RAB uludur, yalnız O övgüye değer,
İlahlardan çok O’ndan korkulur.
Halkların bütün ilahları bir hiçtir,oysa gökleri yaratan RAB’dir.
Yücelik, ululuk O’nun huzurundadır, güç ve sevinç O’nun konutundadır.
Ey bütün halklar, RAB’bi övün, RAB’bin gücünü, yüceliğini övün, RAB’bin görkemini adına yaraşır biçimde övün, sunular getirip O’nun önüne çıkın!
Kutsal giysiler içinde RAB’be tapının!
Titreyin O’nun önünde, ey bütün yeryüzündekiler!
Dünya sağlam kurulmuş, sarsılmaz.
Sf: 443
Çünkü O yeryüzünü yargılamaya geliyor.
O gece Tanrı Natan’a şöyle seslendi: “Git, kulum Davut’a şöyle de: ‘RAB diyor ki, oturmama için bana tapınak yapmayacaksın. İsrail halkını Mısır’dan çıkardığım günden bu yana tapınakta oturmadım. Bir çadırdan öbür çadıra, orada burada konaklayarak dolaştım. İsrailliler’le birlikte dolaştığım yerlerin herhangi birinde, halkımı gütmesini buyurduğum İsrail önderlerinden birine, neden bana sedir ağacından bir konut yapmadınız diye hiç sordum mu?’
“Şimdiki kulum Davut’a şöyle diyeceksin: ‘Her Şeye Egemen RAB diyor ki: Halkım İsrail’e önder olasın diye seni otlaklardan ve koyun gütmekten aldım. Her nereye gittiysen seninleyim. Önünden bütün düşmanlarını yok ettim.”
Sf: 444
Ben ona baba olacağım, o da bana oğul olacak.
Yüz savaş arabası için gereken atların dışındaki bütün atları da sakatladı.
Sf: 447
Davut, “Sıkıntım büyük” diye yanıtladı, “İnsan eline düşmektense, RAB’bin eline düşeyim. Çünkü O’nun acıması acıması çok büyüktür.”
Bunun üzerine RAB İsrail ülkesine salgın hastalık gönderdi. Yetmiş bin İsrailli öldü. Tanrı Yeruşalim’i yok etmek için bir melek gönderdi. Ama melek yıkıma başlayacağı sırada RAB onu gördü. Göndereceği yıkımdan vazgeçerek halkı yok eden meleğe, “Yeter artık! Elini çek” dedi. RAB’bin meleği Yevuslu Ornan’ın harman yerinde duruyordu.
Sf: 448
O bana oğul olacak, ben de ona baba olacağım.

Sf: 449
Dört bini de Davut’un RAB’bi övmek için sağladığı çalgıları çalacaktı.
Sf: 454
Davut yirmi ve daha aşağıdaki yaştakilerin sayımını yapmadı. Çünkü RAB İsrail’i gökteki yıldızlar kadar çoğaltacağına söz vermişti.
Sf: 456
RAB bana şöyle dedi: ‘Tapınağımı ve avlularımı yapacak olan oğlun Süleyman’dır. Onu kendime oğul seçtim.
Sf: 457
Bunun üzerine boy başları, İsrail’in önderleri, binbaşılar, yüzbaşılar ve saray yöneticileri gönülden armağanlar verdiler. Tanrı’nın Tapınağı’nın yapımı için beş bin talant, on bin darik altın, on bin talant gümüş, on sekiz bin talant tunç, yüz bin talant demir bağışladılar. Değerli taşları olanlar, Gerşonlu Yehiel’in hazinesine verdi. Halk verdiği armağanlar için seviniyordu. Çünkü herkes RAB’be içtenlikle ve gönülden vermişti. Kral Davut da çok sevinçliydi.
Ertesi gün halk RAB’be kurbanlar kesip yakmalık sunular sundu: Bin boğa, bin koç, bin kuzunun yanısıra, bütün İsrailliler için dökmelik sunular ve bir çok başka kurban. O gün İsrailliler büyük bir sevinçle RAB’bin önünde yiyip içtiler.
Sf: 459
“Keve”: Büyük olasılıkla “Kilikya”, yani “Çukurova bölgesi”.

Sf: 462
Kral Süleyman ve bütün İsrail topluluğu Antlaşma Sandığı’nın önünde sayısız davar ve sığır kurban etti.
Sf: 463
Onları kendilerine ve atalarına verdiğin ülkeye yine kavuştur.
Sf: 464
RAB’bin görkemini gören İsrailliler avluda yüzüstü yere kapaklandılar; RAB’be tapınarak O’nu övdüler:
“Rab iyidir;
Sevgisi sonsuza dek kalıcıdır.”
Kral ve bütün halk RAB’bin önünde kurban kestiler. Kral Süleyman yirmi iki bin sığır, yüz yirmi bin davar kurban etti.
Sf: 469
Revaham’ın alçakgönüllü bir tutum takınması üzerine RAB’bin öfkesi dindi, onu büsbütün yok etmekten vazgeçti. Yahuda’da bazı iyi davranışlar da vardı.
Sf: 470
Böylece İsrailliler yenilgiye uğradı, Yahudalılar’sa zafer kazandı. Çünkü Yahudalılar atalarının Tanrısı RAB’be güvenmişlerdi.
Sf: 472
Yağmalamış oldukları hayvanlardan yedi yüz sığırla yedi bin davarı o gün RAB’be kurban ettiler. Bütün yürekleriyle, bütün canlarıyla atalarının Tanrısı RAB’be yönelmek için antlaşma yaptılar. Büyük küçük, kadın erkek, kim İsrail’in Tanrısı Rab’be yönelmezse öldürülecekti. Yüksek sesle bağırarak, borazan ve boru çalarak RAB’bin önünde ant içtiler. Yahudalılar bütün yürekleriyle içtikleri ant için sevindiler. RAB’bi istekle arayıp buldular. O da onları her yandan esenle kuşattı.
Sf: 473
Asa, krallığının otuz dokuzuncu krallığında ayaklarından hastalandı. Durumu çok ağırdı. Hastalığında RAB’be yöneleceğine hekimlere başvurdu.
Sf: 474
İsrail Kralı Ahav dört yüz peygamber toplayıp, “Ramot-Gilat’a karşı savaşalım mı, yoksa vaz mı geçeyim?” diye sordu.
Peygamberler, “Savaş, çünkü Tanrı kenti senin eline teslim edecek” diye yanıtladılar.
Sf: 475
Çünkü Tanrınız RAB kimsenin haksızlık yapmasına, kimseyi kayırmasına, rüşvet almasına göz yummaz.
Sf: 490
“Güçlü ve yürekli olun! Asur Kralı’ndan ve yanındaki büyük ordudan korkmayın, yılmayın. Çünkü bizimle olan onunla olandan daha üstündür. Ondaki güç insansaldır; bizdeki güç ise bize yardım eden ve bizden yana savaşan Tanrımız RAB’dir.” Yahuda Kralı Hizkiya’nın bu sözleri halka güven verdi.
Sf: 508
Şöyle demiştin: ‘Mülk edinmek için gitmekte olduğunuz ülke, orada yaşayan halkların iğrençlikleriyle kirlenmiştir. İğrençlikleri yüzünden ülke baştan başa murdarlıklarla doldu. Bunun için kızlarınızı onların oğullarına vermeyin. Onların kızlarını da oğullarınıza almayın. Hiçbir zaman onların esenliği ve iyiliği için çalışmayın. Öyle ki, güç bulasınız, ülkenin iyi ürünlerini yiyesiniz ve ülkeyi sonsuza dek oğullarınıza miras bırakasınız.’
Sf: 519
Acıktıklarında gökten ekmek verdin, susadıklarında kayadan su çırkardın.
Sf: 520
“Ama halkın söz dinlemedi, sana baş kaldırdı. Yasana sırt çevirdiler, sana dönmeleri için kendilerini uyaran peygamberleri öldürdüler. Seni çok aşağıladılar. Bu yüzden onları düşmanlarının eline teslim ettim. . Düşmanları onları ezdi. Sıkıntıya düşünce sana feryat ettiler. Onları gökten duydun, yüce merhametinden ötürü kurtarıcılar gönderdin. Bunlar halkı düşmanlarının elinden kurtardı.
“Ne var ki İsrail halkı rahata kavuşunca yine senin gözünde kötü olanı yaptı. Bu yüzden onları düşmanlarının eline terk ettin. Düşmanları ona egemen oldu. Yine sana yönelip feryat ettiler. Onları yine duydun ve merhametinden ötürü defalarca kurtardın.
Sf: 521
Her yıl şekelin üçte birini vereceğiz. Bu para adak ekmekleri, günlük tahıl sunusu ve yakmalık sunular, Şabat günleri, Yeni Aylar ve öbür bayramlarda sunulan kurbanlar, kutsal sunular, İsrail’in günahlarını bağışlatacak sunular ve Tanrımız’ın Tapınağı’nın öteki işleri için harcanacak.
Sf: 524
Ayrıca öğrendim ki, Levililer’in alacakları verilmemiş. Hizmeti yürüten Levililer’le ezgiciler tarlalarına geri dönmüşler. Görevlileri azarladım. “Tanrı’nın Tapınağı neden ihmal edilmiş?” diye sordum. Sonra bütün gidenleri toplayıp işlerinin başına koydum. Bütün Yahuda halkı buğdayın, yeni şarabın, zeytinyağının ondalığını yine ambalara getirmeye başladı. Bu kez ambarların başına Kâhin Şelemya’yı, Bilgin Sadok’u ve Levililer’den Pedaya’yı koydum. Mattanya oğlu Zakkur oğlu Hanan onların yardımcısıydı. Bunlar güvenilir insanlardı. Görevleri kardeşlerinin paylarını bölüşmekti.
Sf: 524
Ayrıca o günler, Aşdotlu, Ammonlu, Moavlı kadınlarla evlenmiş Yahudiler gördüm. Çocuklarının yarısı Aşdot dilini ya da öbür halkların dilini konuşuyor, Yahudi dilini bilmiyorlardı. Adamları azarladım, lanet okudum. Bazılarını dövüp saçlarını yoldum. Tanrı’nın adıyla onlara ant içirdim ve, “Yabancılara kız verip kız almayacaksınız” dedim, “Kral Süleyman bu yabancı kadınlar yüzünden günaha girmedi mi? Onca ulusun kralları arasında Süleyman gibisi yoktu. Tanrı onu öyle sevdi ki, bütün İsrail’e kral yaptı. Ama yabancı kadınlar onu bile günaha sürükledi. Şimdi de siz yabancı kadınlarla evlenerek Tanrımız’a ihanet ediyorsunuz. Yaptığınız bu büyük kötülüğe göz mü yumalım?”
Sf: 533
Ülkedeki halklardan çok sayıda Yahudi oldu; çünkü Yahudi korkusu hepsini sarmıştı.
Kendilerinden nefret edenlerden yetmiş beş bin kişiyi öldürdüler, ama yağmaya girişmediler. Bütün bunlar Adar ayının on üçüncü günü oldu. Yahudiler on dördüncü gün dinlendiler ve o günü şölen ve eğlence günü ilan ettiler.
Sf: 534
Kral Ahaşveroş ülkeyi en uzak kıyılarına dek haraca bağlamıştı.
Sf: 536
Bir gün ilahi varlıklar RAB’bin huzuruna çıkmak için geldiklerinde, Şeytan da onlarla geldi. RAB Şeytan’a, “Nereden geliyorsun?” dedi.
Şeytan, “Dünyada gezip dolaşmaktan” diye yanıtladı.
RAB, “Kulum Eyüp’e bakıp da düşündün mü?” dedi, “Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınır.”
Eyüp’ün İkinci Sınavı
Başka bir gün ilahi varlıklar RAB’bin çıkmak için geldiklerinde Şeytan da RAB’bin huzuruna çıkmak için onlarla gelmişti. RAB Şeytan’a, “Nereden geliyorsun?” dedi.
Şeytan, “Dünyada gezip dolaşmaktan” diye yanıtladı.
RAB, “Kulum Eyüp’e bakıp da düşündün mü?” dedi, “Çünkü dünyada onun gibisi yoktur. Kusursuz, doğru bir adamdır. Tanrı’dan korkar, kötülükten kaçınır. Senin kışkırtmaların sonucunda onu boş yere yıkıma uğrattım, ama o doğruluğunu hâlâ sürdürüyor.”
“Cana can!” diye yanıtladı Şeytan, “İnsan canı için her şeyini verir. Elini uzat da, onun etine, kemiğine dokun, yüzüne karşı sövecektir.”
RAB, “Peki” dedi, “Onu senin eline bırakıyorum. Yalnız canına dokunma.”
Böylece Şeytan RAB’bin huzurundan ayrıldı. Eyüp’ün bedeninde tepeden tırnağa kadar kötü çıbanlar çıkardı. Eyüp çıbanlarını kaşımak için bir çölek parçası aldı. Kül içinde oturuyordu.
Sf: 537
Karısı, “Hâlâ doğruluğunu sürdürüyor musun?” dedi, “Tanrı’ya söv de öl bari!”
Eyüp, “Aptal kadınlar gibi konuşuyorsun” diye karşılık verdi, “Nasıl olur? Tanrı’dan gelen iyiliği kabul edelim de kötülüğü kabul etmeyelim mi?”
Bütün bu olaylara karşın Eyüp’ün ağzından günah sayılabilecek bir söz çıkmadı.
Sf: 539
Yabanıl hayvanlardan ürkmeyeceksin.
Çünkü tarladaki taşlarla anlaşacaksın,
Yabanıl hayvanlar seninle barışacak.
Eyüp şöyle yanıtladı:
Keşke üzüntüm tartılabilse,
Acım teraziye konabilseydi!
Denizlerin kumundan ağır gelirdi,
Bu yüzden abuk subuk konuştum.
Çünkü Her Şeye Gücü Yeten’in okları içimde,
Ruhum onların zehrini içiyor,
Tanrı’nın dehşetleri karşıma dizildi.
Otu olan yaban eşeği anırır mı,
Yemi olan öküz böğürür mü?
Tatsız bir şey tuzsuz yenir mi,
Yumurta akında tat bulunur mu?
Böyle yiyeceklere dokunmak istemiyorum,
Beni hasta ediyorlar.
Sf: 540
Doğru söz acıdır!
Sf: 542
Büyük Ayı’yı, Oryun’u, Ülker’i, Güney takımyıldızlarını yaratan O’dur.
Sf: 544
Aldanan da aldatan da O’nundur.
Sf: 547
“İnsan gerçekten temiz olabilir mi?
Kadından doğan biri doğru olabilir mi?
Tanrı meleklerine güvenmiyorsa,
Gökler bile O’nun gözünde temiz değilse,
Haksızlığı su gibi içen
İğrenç, bozuk insana mı güvenecek?
Gününden önce işi tamamlanacak,
Dalı yeşermeyecektir.
Asma gibi koruğunu dökecek,
Zeytin ağacı gibi çiçeğini dağıtacaktır.
Çünkü tanrısızlar sürüsü kısır olur,
Sf: 549
Evet, kötülerin yaşamı işte böyle son bulur,
Tanrı’yı tanımayanların varacağı yer budur.
Sf: 553
Çünkü Tanrı alçakgönüllüleri kurtarır.
O suçsuz olmayanı bile kurtarır,
Senin ellerinin temizliği sayesinde kurtulur suçlu.
Düşündükçe korkarım O’ndan.
Tanrı cesaretimi kırdı,
Her Şeye Gücü Yeten beni yıldırdı.
Sf: 555
Kadından doğan biri nasıl temiz olabilir?
O’nun gözünde ay parlak,
Yıldızlar temiz değilse,
Nerede kaldır bir kurtçuk olan insan,
Bir böcek olan insanoğlu!

Sf: 567
Kim mısırturnasına bilgelik,
Horoza anlayış verdi?
Mısırturnasıyla horozun havadaki olası değişiliği sezdikleri sanılırdı. Bu iki sözcük “yüreğimiz” ve “aklımız” anlamına da gelebilir.

Sf: 571
Göklerde oturan RAB gülüyor,
Onlarla eğleniyor.
Sf: 574
Tanrı adil bir yargıçtır,
Öyle bir Tanrı ki, her gün öfke saçar.
Kötüler yola gelmezse,
Tanrı kılıcını biler,
Yayını gerip hedefine kurar.
Hazır bekler ölümcül silahları,
Alevli okları.
Sf: 591
Günah fısıldar kötü insana,
Yüreğinin dibinden:
Tanrı korkusu yoktur onda.
Kendini öyle beğenmiş ki,
Suçunu görmez, ondan tiksinmez.
Ağızından kötülük ve yalan akar,
Akıllanmaktan, iyilik yapmaktan vazgeçmiş.
Yatağında bile fesat düşünür,
Olumsuz yolda direnir, reddetmez kötülüğü.
Sf: 601
Çünkü bütün dünya ve içindekiler benimdir.
Sf: 609
Toprağa bakar, çok verimli kılarsın,
Onu zenginliğe boğarsın.
Ey Tanrı, ırmakların suyla doludur,
İnsanlara tahıl sağlarsın,
Çünkü sen toprağı şöyle hazırlarsın:
Sabanın açtığı yarıkları bile bolca sular,
Sırtlarını düzlersin.
Yağmurla toprağı yumuşatır,
Ürünlerine bereket katarsın
İyiliklerinle yılı taçlandırırsın,
Arabaların geçtiği yollardan bolluk akar,
Otlaklar yeşillenir,
Tepeler sevince bürünür,
Çayırlar sürülerle bezenir,
Vadiler ekinle örtünür,
Sevinçten haykırır, ezgi söylerler.

Sf: 616
Hasmın senin adını hor görecek? Niçin geri çekmiyorsun elini? Çıkar sağ elini bağrından, yok et onları!
Sf: 617
“Başınızı”: İbranice “Boynuzunuzu” (Boynuz güç simgesidir).

Sf: 628
Anımsa ömrünün ne çabuk geçtiğini,
Ne boş yaratmışsın insanoğlunu!
Sf: 629
Ya RAB, düşmanların kesinlikle,
Evet, kesinlikle yok olacak,
Suç işleyen herkes dağılacak.
Sf: 630
Ya RAB, öç alıcı Tanrı,
Saç ışığını, ey öç alıcı Tanrı!
Kalk, ey yeryüzünün yargıcı,
Küstahlara hak ettikleri cezayı ver!
Çünkü RAB ulu Tanrı’dır,
Bütün ilahların üstünde ulu kraldır.
Yerin derinlikleri O’nun elindedir,
Dağların dorukları da O’nun.
Deniz O’nundur, çünkü O yarattı,
Karaya da O’nun elleri biçim verdi.


Sf: 631
Gelin, toplanalım, eğilelim,
Bizi yaratan RAB’bin önünde diz çökelim.
Çünkü O Tanrı’mızdır,
Bizse O’nun otlağının halkı,
Elinin altındaki koyunlarız.
Çünkü O geliyor!
Yeryüzünü yargılamaya geliyor.

Sf: 634
Çünkü gökler yeryüzünden ne kadar yüksekse,
Kendisinden korkanlara karşı sevgisi de o kadar büyüktür.
Doğu batıdan ne kadar uzaksa,
O kadar uzaklaştırdı bizden isyanlarımızı.
Bir baba çocuklarına nasıl sevecen davranırsa,
RAB de kendisinden korkanlara öyle sevecen davranır.

Sf: 635
Ama RAB kendisinden korkanları sonsuza dek sever.
İnsanların yayarı için bitkiler yetiştirirsin;
İnsanlar ekmeğini topraktan çıkarsın diye,
Yüreklerini sevindiren şarabı,
Yüzlerini güldüren zeytinyağını,
Güçlerini arttıran ekmeği hep sen verirsin.

Sf: 646
“RAB’bin sağ eli güçlü işler yapar!
RAB’bin sağ eli üstündür,
RAB’bin sağ eli güçlü işler yapar!

Sf: 648
Bana acı çektirirken bile sadıksın. 
Ben kuluna verdiğin söz uyarınca,
Sevgin beni avutsun.
Sevecenlik göster bana, yaşayayım,
Çünkü yasadan zevk alıyorum.

Sf: 649
Çünkü her zaman aklımdadır onlar.
Bütün öğretmenlerimden daha akıllıyım,
Çünkü öğütlerin üzerinde düşünüyorum.
Yaşlılardan daha bilgeyim,
Çünkü senin koşullarına uyuyorum.

Sf: 656
Şükredin tanrılar Tanrısı’na,
Sevgisi sonsuzdur;
Şükredin rabler Rabbi’ne,
Sevgisi sonsuzdur;

Sf: 658
Ya RAB, nasıl tiksinmem senden tiksinenlerden?
Nasıl iğrenmem sana baş kaldıranlardan?
Onlardan tümüyle nefret ediyor,
Onları düşman sayıyorum.

Sf: 661
Dileğini yerine getirir kendisinden korkanların.

Sf: 664
Kitap, “RAB korkusudur bilginin temeli” hatırlatmasıyla başlar.

Sf: 669
Aç hırsız karnını doyurmak için çalışıyorsa,
Kimse onu hor görmez.
Ama yakalanırsa, çaldığının yedi katını ödemek zorunda;
Varını yoğunu vermek anlamına gelse bile.

Sf: 681
İnsan yüreğinde çok şey tasarlar,
Ama gerçekleşen, RAB’bin amacıdır.
Sf: 683
Yürek temizliğini ve güzel sözleri seven,
Kralın dostluğunu kazanır.
Sf: 685
İçemeye oturup kalkamayanlar,
Karışık şarapları denemeye gidenlerdir.
Şarabın kızıl rengine,
Kadehte ışımasına,
Boğazdan aşağı süzülüvermesine bakma.
Sonunda yılan gibi ısırır,
Engerek gibi sokar.
Sf: 692
O’nun sözüne bir şey katma,
Yoksa seni azarlar, yalancı çıkarsın.
Sf: 698
Ağzını çabuk açma,
Tanrı’nın önünde hemen konuya girme,
Çünkü tanrı gökte, sen yerdesin,
Bu yüzden, az konuş.
Sf: 704
Çok fazla kitap yazmanın sonu yoktur, fazla araştırma da bedeni yıpratır.
Sf: 726
RAB diyor ki, “Kötülüğünden ötürü dünyayı,
Suçlarından ötürü kötüleri cezalandıracağım.
Kibirlilerin küstahlığını sona erdirecek,
Zalimlerin gururunu kıracağım.
İnsanı saf altından,
Ofir altınından daha ender kılacağım.
Ben, Her Şeye Egemen RAB,
Gazaba geldiğim, öfkemin alevlendiği gün
Gökleri titreteceğim, yer yerinden oynayacak.
Herkes kovalanan ceylan gibi,
Çobansız koyunlar gibi halkına dönecek,
Ülkesine kaçacak.
Yakalananın bedeni delik deşik edilecek,
Ele geçen kılıçtan geçirilecek.
Yavruları gözleri önünde parçalanacak,
Evleri yağmalanacak.
Kadınların ırzına geçilecek.
Gümüşe değer vermeyen,
Altını sevmeyen Medler’i
Onlara karşı harekete geçireceğim.
Oklarıyla gençleri parçalayacak,
Bebeklere acımayacak,
Çocukları esirgemeyecekler.
Ben Tanrı, Sodom ve Gomora’yı nasıl yerle bir ettimse,
Kildaniler’in yüce gururu,
Krallıklarının en güzeli olan Babil’i de yerle bir edeceğim.
Orada bir daha kimse yaşamayacak,
Kuşaklar boyu kimse oturmayacak,
Bedevi çadır kumayacak,
Çobanlar sürülerini dinlendiremeyecek.
Orası yabanıl hayvanlara barınak olacak,
Evler çakallarla dolacak,
Baykuşlar yuva yapacak, tekeler oynaşacak orada.
Kalelerinde sırtlanlar,
Görkemli saraylarında çakallar uluyacak.
Babil’in sonu yaklaştı, günleri uzatılmayacak.”
Sf: 731
RAB diyor ki,
Mısırlılar’ı Mısırlılar’a karşı ayaklandıracağım;
Kardeş kardeşe, komşu komşuya, kent kente,
Ülke ülkeye karşı savaşacak.
Sf: 745
RAB diyor ki, “Şimdi harekete geçeceğim,
Ne denli yüce ve üstün olduğumu göstereceğim.
Sf: 747
İşte Tanrınız geliyor!
Öç almaya, karşılık vermeye geliyor.
Sf: 748
Dahası var: RAB’bin buyruğu olmadan mı saldırıp ülkeyi yıkmak için yola çıktığımı sanıyorsun? RAB, ‘Git, o ülkeyi yık’ dedi.
Sf: 757
Rab Putlara Karşı
Benden önce bir tanrı olmadı,
Benden sonra da olmayacak.
Sf: 758
Benden başka Tanrı var mı?
Hayır, başka Kaya yok;
Ben bir başkasını bilmiyorum.
Sf: 763
Yıldız falcıların, yıldızbilimcilerin,
Ay başlarında ne olacağını bildirenlerin,
Şimdi kalksınlar da
Başına geleceklerden seni kurtarsınlar.
Sf: 771
Gelin, şarabı ve sütü parasız, bedelsiz alın.
Sf: 782
RAB diyor ki,
“Gökler tahtım,
Yeryüzü ayaklarımın taburesidir.
Nerede benim için yapacağınız ev,
Neresi dinleneceğim yer?
Çünkü bütün bunları ellerim yaptı,
Hepsi böylece var oldu” diyor RAB.
Sf: 789
“Geri dön ey halk” diyor RAB, “Çünkü kocan benim.”
Sf: 792
Peygamber lafebesidir,
Tanrı’nın sözü onlarda değil.
Onlara böyle yapılacak.
Sf: 799
“Güçlü kişi gücüyle,
Zengin kişi zenginliğiyle övünmesin.
Dünyada iyilik yapanın,
Adaleti, doğruluğu sağlayanın
Ben RAB olduğumu anlamakla
Ve beni tanımakla övünsün övünen.
Çünkü ben bunlardan hoşlanırım” diyor RAB.
Çünkü bütün bu ulusların gerçekte sünnetsiz, bütün İsrail halkı da yürekte sünnetsizdir.

Sf: 823
Tümüyle yok etsem de,
Seni büsbütün yok etmeyecek,
Adaletle yola getircek,
Hiç cezasız bırakmayacağım.
Sf: 825
O zaman erden kızlar, genç yaşlı erkekler
Hep birlikte oynayıp sevinecek.
Yaslarını coşkuya çevirecek,
Üzüntülerini avutup onları sevindireceğim.
Sf: 826
“Onların kocası olamama karşın,
Bozdular o antlaşmamı” diyor RAB.
Sf: 829
RAB Yeramya’ya şöyle seslendi: “RAB diyor ki, ‘Eğer belirlenmiş zamanlarda gece ve gündüz olması için gece ve gündüzle yaptığım antlaşma bozulabilirse, tahtında oturan oğulları krallık yapsın diye kulum Davut’la ve bana hizmet eden Levili kâhinlerle yaptığım antlaşma da ancak o zaman bozulabilir. Kulum Davut’un soyunu ve bana hizmet eden Levililer’i sayılamaz gökcisimleri kadar, ölçülemez deniz kumu kadar çoğaltacağım.
Sf: 841
Şahlanın ey atlar!
Çılgınca saldırın, en savaş arabaları!
Ey kalkan taşıyan Kûşlu, Pûtlu yiğitler,
Yay çeken Ludlular, ilerleyin!
Çünkü o gün Rab’bin, Her Şeye Egemen RAB’bin günüdür.
Düşmanlarından öç alması için
Öç günüdür.
Kılıç doyana dek yiyecek,
Kanlarını kana kana içecek.
Çünkü Rab, Her Şeye Egemen RAB
Kuzeyde, Fırat kıyısında kurban hazırlıyor.
Sf: 842
“Çünkü ben seninleyim” diyor RAB.
“Seni aralarına sürdüğüm ulusların hepsini
Tümüyle yok etsem de,
Seni büsbütün yok etmeyeceğim.
Adaletle yola getirecek,
Hiç cezasız bırakmayacağım seni.”
Sf: 850
“Kildaniler’e karşı kılıç!” diyor RAB,
“Babil’de yaşayanlara, Babil önderlerine,
Bilgelerine karşı kılıç!
Sahte peygamberlere karşı kılıç!
Aptallıkları ortaya çıkacak.
Yiğitlerine karşı kılıç!
Şaşkına dönecek onlar.
Atlarına, savaş arabalarına
Aralarındaki yabancılara karşı kılıç!
Hepsi kadın gibi ürkek olacak.
Hazinelerine karşı kılıç!
Yağma edilecek onlar.
Sularına kuraklık!
Kuruyacak sular.
Çünkü Babil putlar ülkesidir,
Korkunç putlar yüzünden halkı çıldırmıştır.
Sf: 851
Rab’be Övgüler
Gücüyle yeryüzünü yaratan,
Bilgeliğiyle dünyayı kuran,
Aklıyla gökleri yaratan RAB’dir.
O gürleyince gökteki sulak çağıldar,
Yeryüzünün dört bucağından bulutlar yükselir,
Yağmur için şimşek çaktırır,
Ambarlarından rüzgar estirir.
Hepsi budala bilgisiz.
Her kuyumcu yaptığı puttan utanacak.
Sf: 858
Rab sunağını attı,
Tapınağını terk etti;
Sf: 866
“Buğday, arpa, bakla, mercimek, darı, kızıl buğday al, bir kaba koy. Bunlardan kendine ekmek yap. Bir yanına uzanacağın üç yüz doksan gün boyunca bu ekmekten yiyeceksin. Her gün belirli zamanda yemen için yirmi şekel ekmek tartacaksın. Bunun gibi suyu da belirli zamanda, ölçüyle, bir hinin altıda biri kadar içeceksin. Yiyeceğini arpa pidesi yer gibi ye ve insan dışkısından ateş yakıp üzerinde halkın gözü önünde pişir.” RAB, “Uluslar arasına dağıtacağım İsrail halkı böylelikle kirli sayılan yiyecekleri yiyecek” dedi.
Ben, “Eyvah, ey Egemen RAB!”  diye karşılık verdim, “Hiçbir zaman kirli sayılan bir şeye dokunmadım. Gençliğimden bu yana kendiliğinden ölmüş ya da yabanıl bir hayvanın etini yemedim, ağızıma kirli sayılan et koymadım.”
“Peki” dedi, “Ekmeğini insan dışkısı yerine tezek yakıp üzerinde pişirmene izin vereceğim.”
“Ey insanoğlu, keskin bir kılıç al, berber ustası gibi kullanarak başını, sakalını traş et. Sonra bir terazi getir, kılları bölümlere ayır. Yeruşalim’in kuşatılması bitince, kılların üçte birini kentin ortasında yakacaksın. Üçte birini kılıçla kentin çevresine fırlatacak, kalan üçte birini de rüzgara savuracaksın. Ben de yalın kılıç onların peşine düşeceğim. Birkaç tel kıl bırak, giysinin kıvrımlarına tak. Yine birkaçını alıp ateşe at, yansın. O kıllardan bütün İsrail halkına ateş yayılacak.
Sf: 869
Sürgünlüğün altıncı yılı, altıncı ayın beşinci günü evde Yahuda’nın ileri gelenleriyle otururken Egemen RAB’bin eli bana dokundu. Baktım, insana benzer birini gördüm: Görünüşü, belinden aşağısı ateşi andırıyor, belinden yukarısı maden gibi ışıldıyordu. Eli anımsatan bir şey uzanıp beni saçlarımdan tuttu. Ruh beni yerle gök arasında kaldırdı ve Tanrı’dan gelen görünümlerde Yeruşalim’e, iç avlunun kuzeye bakan kapısının giriş bölümüne götürdü. Tanrı’nın kıskançlığını uyandıran kıskançlık putu orada dikiliydi.
Sf: 875
“‘Bir peygamber ayartılar da biz söz söylerse, onu ayartan benim. Elimi ona karşı uzatacağım, onu halkım İsrail’in arkasından çıkarıp yok edeceğim. Suçlarının cezasını çekecekler. PEygamber de ona danışan da aynı şekilde cezalandırılacak. Böylece İsrail halkı bir daha benden ayrılmayacak, günahlarıyla kendilerini kirletemeyecekler. Onlar halkım olacaklar, ben de onların Tanrısı olacağım. Egemen RAB böyle diyor.'”
Sf: 876
“‘Yanından geçtim, senin kendi kanının içinde kımıldadığını gördüm. Kendi kanının içindeyken yaşa! dedim. Evet, Kendi kanının içinde yaşa! dedim. Kırda yetişen bir bitki gibi seni geliştirdim. Geliştin, büyüdün, kusursuz bir güzelliğe eriştin. Göğüslerin oluştu, saçların uzadı. Ama çırılçıplaktın.
“‘Yine yanından geçtim, sana baktım, sevgi çağındı. Giysimin eteğini üzerine serdim, seninle antlaşma yaptım. Egemen RAB böyle diyor. Ve benim oldun.
“‘ Seni yıkadım, üzerindeki kanı temizledim, derine zeytinyağı sürdüm. Sana işlemeli giysiler giydirdim, deriden çarık verdim. Beline ince keten kuşak bağladım, seni pahalı giysilerle örttüm, takılarla süsledim. Bileklerine bilezikler, boynuna gerdanlık taktım. Burnuna halka, kulaklarına küpeler, başına görkemli bir taç taktım. Altınla gümüşle süslendin; giysilerin ince keten, pahalı, işlemeli kumaştandı. İnce unla, balla, zeytinyağıyla beslendin. Gitgide güzelleştin, krallığa yaraştın. Güzelliğinden ötürü ünün uluslar arasına yayıldı. Çünkü seni görkemimle donattığım için güzelliğin kusursuzdu. Egemen RAB böyle diyor.
“‘Ama sen güzelliğine güvendin, ününü kullanarak fahişelik ettin. Her geçene gönlünü kaptırdın, kendini teslim ettin. Giysilerinden alıp kendine süslü tapınma yerleri yaptın, oralarda da fahişelik ettin. Böylesi ne olmuştur, ne de olacaktır. Sana verdiğim altın, gümüş süslerden erkek sureti yaptın, onlarla fahişelik ettin. İşlemeli giysilerini alıp onların üzerine örttün. Onlara zeytinyağımı, buhurumu sundun. Yemen için sağladığım yiyeceği -İnce unu, zeytinyağı, balı- güzel kokulu bir sonu olarak onlara sundun. Böyle yaptın diyor Egemen RAB.
“‘Bana doğurduğun oğulları, kızları alıp yiyecek olarak putlara kurban ettin. Fahişelik etmen yetmiyormuş gibi, çocuklarımı kesip sunu olarak ateşte putlara kurban ettin. Bütün iğrenç uygulamalarını, fahişeliklerini yaparken gençlik günlerini, çırılçıplak olduğun, kanının içinde kımıldandığın zamanı anımsamadın.
“‘Egemen RAB, vay, vay başına diyor! Yaptığın kötülüklere ek olarak, kendine fuhuş yuvaları kurdun, bütün meydanlarda yüksek tapınma yerleri yaptın. Her yolun başına kendin için yüksek tapınma yerleri kurdun, güzelliğini kirlettin, her geçene kendini teslim ettin, fahişeliklerini arttırdın. Şehvet düşkünü komşuların Mısırlılar’la fahişelik ettin. Fahişeliklerini arttırmakla beni öfkelendirdin. İşte bu yüzden elimi sana karşı uzattım. Ahlaksız davranışından utanç duyan düşmanların Filist kızları dilediklerini yapsınlar diye seni onlara teslim ettim. Asurlular’la da fahişelik ettin, çünkü doymamıştın. Evet, onlarla fahişelik ettin, yine doymadın. Fahişeliğini ticaret diyarı olan Kildan ülkesine dek arttırdın, yine de doymadın.
“‘Bütün bunları yaparken yüreğin ne kadar da yıpranmış diyor Egemen RAB, ‘Yüzsüz bir fahişe gibi davrandın! Her yolun başına fuhuş yuvaları kurarken, bütün meydanlarda yüksek tapınma yerleri yaparken, fahişe gibi bile değildin, ücretini küçümsedin.
“‘Kocasının yerine yabancıları yeğleyen, zina eden bir kadın! Fahişelere ücret ödenir. Oysa sen bütün oynaşlarına armağanlar dağıttın. Fahişelik etmek için her yandan sana gelsinler diye rüşvet verdin. Fahişeliğinde öbür kadınlara benzemiyorsun. Çünkü fahişelik edesin diye kimse senin peşine düşmüyor. Ücret ödeyen sensin, kimse sana ücret ödemiyor. Bu yüzden öbürlerine benzemiyorsun.
“‘Bu nedenle ey fahişe, RAB’bin sözünü dinle! Egemen RAB şöyle diyor: Yüzsüzlüğün oraya döküldüğü, oynaşlarınla fahişelik ederken çıplaklığın meydana çıktığı için, düşüp kalktığın bütün oynaşlarını -sevdiklerini de nefret ettiklerini de- toplayacağım. Sana karşı onları her yandan toplayacak, çıplaklığını onların önüne sereceğim; bütün çıplaklığını görecekler. Sana zina eden, kan döken kadınlara verilen cezayı vereceğim. Kanını akıtarak seni öfkemin ve kıskançlığımın öcüne terk edeceğim. Seni oynaşlarının eline teslim edeceğim. Fuhuş yuvalarını yıkacak, yüksek tapınma yerlerini bozacaklar. Üzerindeki giysileri soyacak, güzel mücevherlerini alıp seni çırılçıplak bırakacaklar. Halkı sana karşı kışkırtacaklar. Seni taşlayacak, kılıçlarıyla delik deşik edecekler. Evlerini ateş verecek, seni birçok kadının gözü önünde yargılayacaklar. Fahişeliklerine son vereceğim, artık oynaşlarına ücret ödemeyeceksin. Böylece sana karşı öfkem yatışacak, kıskançlığım dinecek. Susacak, bir daha öfkelenmeyeceğim.
“‘Madem gençlik günlerini anımsamadın, yaptıklarınla beni öfkelendirdin, ben de yaptıklarını senin başına getireceğim. Böyle diyor Egemen RAB. Bu iğrenç uygulamalarına ek olarak ahlaksızlık da ettin.
“‘Herkes senin için şu deyişi söyleyecek: Annesi nasılsa kızı da öyle. Sen kocasından ve çocuklarından tiksinen annenin kızısın; kocalarından ve çocuklarından tiksinen kızkardeşlerinin kızkardeşisin. Annen Hititli, baban Amorluydu. Kızlarıyla senin kuzeyinde yaşayan Samiriye ablan, kızlarıyla senin güneyinde yaşayan Sodom kızkardeşindir. Sen yalnız onların yolunda yürümekle, onların iğrenç uygulamalarını yapmakla kalmadın, bütün yaptıklarınla kısa sürede onlardan daha büyük kötülük ettin. Varlığım hakkı için diyor Egemen RAB, kızkardeşin Sodom’la kızları, kızlarınla senin yaptıklarını asla yapmadılar.
“‘Kızkardeşin Sodom’un günahı şuydu: Kendisi de kızları da gururluydu, ekmeğe doymuşlardı, umursamazlardı. Düşküne, yoksula yardım eli uzatmadılar. Kendilerini beğenmişlerdi. Önümde iğrenç şeyler yaptılar. Bu nedenle, gördüğün gibi onları önümden süpürüp attım. Samiriye işlediğin günahın yarısını bile işlemedi. Sen ondan çok daha iğrenç şeyler yaptın. Yaptığın iğrençliklerle kızkardeşlerini suçsuz kıldın.
Sf: 880
“Kötü kişi işlediği bütün günahlardan döner, buyruklarıma uyar, adil ve doğru olanı yaparsa, kesinlikle yaşayacak, ölmeyecektir. İşlediği günahlardan hiçbiri ona karşı anılmayacaktır. Doğruluğu sayesinde yaşayacaktır. Ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam, ancak kötü kişinin kötü yollarından dönüp yaşamasından sevinç duyarım. Egemen RAB böyle diyor.
“Doğru kişi doğruluğundan döner, günah işler, kötü kişinin yaptığı bütün iğrenç şeyleri yaparsa, yaşayacak mı? Onun yaptığı doğru işlerin hiçbiri anılmayacaktır. Sadakatsizliği yüzünden suçludur, günahları yüzünden ölecektir.
Sf: 882
Ben de kendilerine verdiğim en güzel ülkeye, süt ve bal akan ülkeye onları götürmeyeceğime çölde ant içtim.
Her ilk doğan çocuğu ateşte kurban ederek sundukları sunularla kendilerini kirletmelerine izin verdim. Öyle ki, onları dehşete düşüreyim de benim RAB olduğumu anlasınlar.
Sf: 884
Ona deki, ‘RAB şöyle diyor: Ben sana karşıyım! Kılıcımı kınından çıkaracak,içindeki doğru kişiyi de kötü kişiyi de yok edeceğim. Doğru kişiyi de kötü kişiyi de kesip yok etmek için kılıcımı kınından çıkaracak ve güneyden kuzeye herkese karşı olacak. Böylece herkes kılıcını kınından çıkaranın ben RAB olduğumu anlayacak. Onu bir daha yerine koymayacağım.’
Sf: 888
Esirgemeyeceğim,
Acımayacak, pişman olmayacağım.
Sf: 894
İsrail Halkı Esenliğe Kavuşacak
“‘İsrail halkını küçümseyen
Çevre uluslardan hiçbiri
Bir daha İsrail için batan bir çalı,
Acıtan bir diken olmayacak.
O zaman benim RAB olduğumu anlayacaklar.
Sf: 902
‘Benim koyunlarım, otlağımın koyunları siz insanlarsınız. Ben sizin Tanrınız’ım.’ Böyle diyor Egemen RAB.
Sf: 903
RAB bana şöyle seslendi: “İnsanoğlu, İsrail halkı kendi ülkesinde yaşarken tutumu ve davranışlarıyla ülkeyi kirletti. Onların davranışı benim gözümde âdet gören bir kadının kirliliği gibiydi.
Sf: 904
RAB, “İnsanoğlu, bu kemikler canlanabilir mi?” diye sordu.
Ben, “Sen bilirsin Ey Egemen RAB” diye yanıtladım.
Bunun üzerine, “Bu kemikler üzerine peygamberlik et” dedi, “Onlara de ki, ‘Kuru kemikler, RAB’bin sözünü dinleyin! Egemen RAB bu kemiklere şöyle diyor: İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız. Size kaslar verecek, üzerinize et oluşturacağım, sizi deriyle kaplayacağım. İçinize ruh koyacağım, canlanacaksınız. O zaman benim RAB olduğumu anlayacaksınız.'”
Sf: 905
Tapınağımı sonsuza dek onların ortasına kuracağım. Konutum aralarında olacak; onların Tanrısı olacağım, onlar da benim halkım olacak. Tapınağım onların sonsuza dek aralarında oldukça İsrail’i kutsal kılanın ben RAB olduğumu anlayacaklar.
Sf: 907
Ulusal İsrail halkının işlediği suç yüzünden, bana ihanet ettiği için sürgüne gittiğini anlayacaklar. Yüzümü onlardan gizledim, onları düşmanın eline teslim ettim., hepsi kılıçtan geçirildi. Onları kirliliklerine, isyanlarına göre cezalandırdım, yüzümü onlardan gizledim.

Sf: 923
Dördüncü krallık demir gibi güçlü olacak. Çünkü demir her şeyi kırıp ezer. Demir gibi tümünü kırıp parçalayacak.
Sf: 938
Nitekim Hoşea Tanrı’yla İsrail halkı arasındaki ilişkileri sergilemek için Tanrı tarafından zina eden bir kadınla evlenmeye yönlendiriliyor. Ama sonunda Tanrı’nın sürekli sevgisi halkını yeniden kazanacak, onlarla ilişkisini düzeltecektir. Bu sevgi 11:8 ayetinde şöyle açıklanır: “Nasıl vazgeçerim senden, ey Efrayim? Nasıl teslim ederim seni, ey İsrail? … Yüreğim değişti içimde, alevlendi acıma duygularım.”

Sf: 945
Ne doğum ne gebelik olacak, kimse gebe kalmayacak.
Çocuklarını büyütseler bile,
Çocuklarından edeceğim onları,
Kimse kalmayıncaya dek;
Evet, vat başlarına,
Onları terk ettiğimde!
Efrayim’i, Sur Kenti gibi,
Güzel bir yere kurulmuş gördüm.
Ama Efrayim çocuklarını celladın önüne götürecek.
Sf: 946
Tanrı’nın İsrail’e Sevgisi
“Çocukluğunda sevdim İsrail’i,
Oğlumu Mısır’dan çağırdım.
Peygamberler İsrail’i çağırdıkça,
İsrail uzaklaştı onlardan.
Kurban kestiler Baallar’a
Buhur yaktılar putlara.
Efrayim’e yürümeyi ben öğrettim,
Kollarıma aldım onları.
Ama kendilerine şifa verenin ben olduğumu anlamadılar.
Onları insancıl iplerle,
Sevgi bağlarıyla kendime çektim;
Boyunduruklarını kaldıran biri gibi oldum,
Eğilip yiyeceklerini verdim.
Mısır’a dönmeyecekler,
Asur kral olacak başlarına,
Çünkü bana dönmek istemediler.
Fırıl fırıl kılıç dönecek kentlerinde,
Kapı sürgülerini yok edecek,
Tüketecek onları düzenleri yüzünden.
 Halkım benden uzaklaşmaya kararlı.
 Beni, Yüce Olan’ı çağırsalar bile,
Asla yüceltmeyeceğim onları.
Nasıl vazgeçeyim senden, ey Efrail?
Nasıl teslim edeyim seni, ay Efrail?
Sf: 947
Efrayim’i yeniden yok etmeyeceğim.
Çünkü ben insan değil Tanrı’yım,

Sf: 952
RAB ordusunun başında gürlüyor.
Saygısızdır O’nun orduları
Ve buyruğuna uyan güçlüdür.
RAB’bin büyük günü ne korkunçtur!
O güne kim dayanabilir?
Çünkü RAB lütfede, acır,
Tez öfkelenmez, sevgisi engindir,
Cezalandırmaktan vazgeçer.
Kim bilir, belki size acır da kararından döner.
Ardından bereket bırakır.
O zaman O’na tahıl ve şarap sunuları sunarsınız.
Sf: 953
Tanrınız RAB benim, başka biri yok.
Ey Sur, Sayda ve bütün Filist halkı,
Bana yapmak istediğiniz nedir?
Neye karşılık vermeye çalışıyorsunuz?
Eğer karşılık verirseniz,
Karşılığını çarçabuk ödetirim size.
Altınımı, gümüşümü alıp
Değerli eşyalarımı tapınaklarınıza götürürsünüz.
Yahuda ve Yeruşalim halkını
Topraklardan uzaklaştırmak için Grekler’e sattınız.
Göreceksiniz, onları, sattığınız yerde
Harekete geçireceğim.
Onlara yaptığınızı kendi başınıza getireceğim.
Oğullarınızı, kızlarınızı
Yahuda halkına sattıracağım.
Onları uzak bir ulusa, Sabalılar’a satacaklar.”
RAB böyle diyor.
Sf: 958
Su bulmak için
Kent kent sersemce dolaştınız;
Suya doyamadınız,
Yine de bana dönmediniz.”
RAB böyle diyor.
Sf: 960
RAB şöyle diyor:
“İğreniyor, tiksiniyorum bayramlarınızdan,
Hoşlanmıyorum dinsel toplantılarınızdan,
Yakmalık ve tahıl sunularınızı
Bana sunsanız bile kabul etmeyeceğim,
Sf: 962
Yakup soyunun gurur duyduğu
RAB kendi başı üstüne ant içti:
Sf: 963
Yukarı odalarını gökyüzünde yapan,
Kubbesini yeryüzünde kuran,
Denizin sularını çağırıp yeryüzüne döken O’dur;
O’nun adı RAB’dir.
Sf: 967
Yunus RAB’den Kaçıyor
RAB bir gün Amittay oğlu Yunus’a, “Kalk, Ninova’ya, o büyük kente git ve halkı uyar” diye seslendi, “Çünkü kötülükleri önüme kadar yükseldi.”
Ne var ki, Yunus RAB’bin huzurundan Tarşiş’e kaçmaya kalkıştı. Yafa’ya inip Tarşiş’e giden bir gemi buldu. Ücretini ödeyip gemiye bindi, RAB’den uzaklaşmak için Tarşiş’e doğru yola çıktı.

Sf: 968
Bu arada RAB Yunus’u yutacak büyük bir balık sağladı. Yusuf üç gün üç gece bu balığın karnında kaldı.
Ninova Kralı olanları duyunca, tahtından kalkıp kaftanını çıkardı; çula sarınarak küle oturdu. Ardından Ninova’da şu buyruğu yayımladı:
“Kral ve soyluların buyruğudur: Hiçbir insan ya da hayvan -ister sığır, ister davar olsun- ağzına bir şey koymayacak, otlamayacak, içmeyecek. Bütün hayvanlar ve insanlar çula sarınsın. Herkes var gücüyle Tanrı’ya yakararak kötü yoldan, zorbalıktan vazgeçsin. Belki o zaman Tanrı fikrini değiştirip bize acır, kızgın öfkesinden döner de yok olmayız.”

Sf: 969
Tanrı Ninovalılar’ın yaptıklarını, kötü yoldan döndüklerini görünce, onlara acıdı, yapacağını söylediği kötülükten vazgeçti.
RAB, “Ne hakla öfkeleniyorsun?” diye karşılık verdi.

Sf: 971
Bu nedenle RAB bu halka şöyle diyor:
“Bakın, size öyle bir bela hazırlıyorum ki,
Bundan yakanızı kurtaramayacaksınız.
Öyle amansız bir zaman gelecek ki,
Başınız dik yürüyemeyeceksiniz.
O gün sizinle alay edecekler.
Sizin için şu acıklı ezgiyi söyleyecekler:
‘Büsbütün mahvolduk!
RAB halkımızın varını yoğunu başkalarına bölüştürüyor,
Topraklarımızı hainlere dağıtıyor.'”

Sf: 972
Gün gelecek RAB’be yakaracaklar.
Ama O yanıtlamayacak,
Yüzünü onlardan gizleyecek.
Çünkü kötülük yaptılar.

Sf: 975
Dinleyin! RAB kente sesleniyor.
O’nun adından korkmak bilgeliktir.
Sf: 977
RAB kıskanç, öç alıcı bir Tanrı’dır.
Öç alır ve gazapla doludur.
Hasımlardan öç alır,
Düşmanlarına karşı öfkesi süreklidir.
RAB tez öfkelenmez ve çok güçlüdür.
Suçlunun suçunu asla yanına koymaz.
Geçtiği yerde fırtınalar, kasırgalar kopar.
O’nun ayaklarının tozudur bulutlar.
Bir buyrukla kurutur denizi.
Kurutur bütün ırmakları.
Sf: 981
Ya RAB, kutsal Tanrım,
Öncesizlikten beri var olan sen değil misin?
Sen ölmeyeceksin.
Ya RAB, bizi yargılamak için
Kildaniler’i mi seçtin?
Ey sığınağımız, onlara mı verdim cezalandırma yetkisini?
Kötüye bakamayacak kadar saftır gözlerin.
Haksızlığı hoş göremezsin.
Öyleyse nasıl hoş görürsün
Bu hain adamları?
Doğrular kötülere yem olurken
Neden susuyorsun?
İnsanları denizdeki balıklara,
Yöneticiden yoksun sürüngenlere çevirdin.
Kildaniler onları oltayla, ağla
Serpme ağla tutar gibi tutuyorlar
Ve sevinç çığlıkları atıyorlar.
Kurban kesiyorlar ağlarına bu yüzden.
Kendilerine lezzetli ve bol yiyecek sağlayan ağları için buhur yakıyorlar.

Sf: 982
Çıplak bedenlerini seyretmek için
Komşularına içki içirip sarhoş eden,
İçkiye zehir bile katan sizlerin vay haline!
Onu yerine utanca boğulacaksınız.
Şimdi sıra sizde, için de çıplaklığınız görünsün.
RAB size sağ elindeki ceza dolu kâseden içirecek.
Onurunuz kırılacak, rezil olacaksınız.

Sf: 985
Öfke günü o gün!
Acı ve sıkıntı,
Yıkım ve felaket,
Zifiri bir karanlık olacak,
Bulutlu, koyu karanlık bir gün.
Surlu kentlere karşı, köşelerdeki yüksek kulelere karşı
Savaş borularının çalındığı,
Savaş naralarının atıldığı gündür.
RAB diyor ki, “İnsanları ötle bir felakete uğratacağım ki,
Körler gibi, nereye gittiklerini göremeyecekler.
Çünkü bana karşı günah işlediler.
Su gibi akacak kanları,
Bedenleri yerde çürüyecek.”
RAB’bin öfke gününde,
Altınları da gümüşleri de
Onları kurtaramayacak.
RAB’bin kıskançlık ateşi bütün ülkeyi yakıp yok edecek.
RAB ülkede yaşayanların hepsini korkunç bir sona uğratacak.

Sf: 987
Çünkü kıskançlığımın ateşi bütün dünyayı yiyip bitirecek.
Sf: 989
Mısır’dan çıktığınızda, size bu konu da söz verdim. Ruhum aranızdadır korkmayın!
Sf: 992
“Size dokunan göz bebeğime dokunmuş olur” diyor.
Sf: 993
RAB’bin meleği Şeytan’a, “RAB seni azarlasın, ey Şeytan!” dedi, “Yeruşalim’i seçen RAB seni azarlasın! Bu adam ateşten çıkarılan yarı yanmış odun parçası değil mi?”
Yeşu meleğin önünde çok kirli giysiler içinde duruyordu. Melek önündeki meleklere, “Üzerinden kirli giysileri çıkarın” dedi. Sonra Yeşu’ya, “Bak, suçunu kaldırdım. Sana bayramlık giysiler giydireceğim” dedi.
Sf: 995
‘Madem ben çağırınca dinlemediler’ diyor Her Şeye Egemen RAB, ‘Onlar çağırınca, ben de onları dinlemeyeceğim.’
Sf: 996
“O günden önce insan ya da hayvan için ücret yoktu. Düşman yüzünden hiç kimse güvenlik içinde gidip gelemiyordu. Çünkü herkesi birbirine düşürmüştüm. Ama şimdi sürgünden dönen bu halka geçmiş günlerde davrandığım gibi davranmayacağım.” Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB.
9Sf: 98
“Islık çalıp onları toplayacağım,
Onları kesinlikle kurtaracağım.
Sf: 1000
Her Şeye Egemen RAB, “Sahte peygamberleri de, kirli ruhu da ülkeden uzaklaştıracağım. Biri yine peygamberlik edecek olursa, öz annesiyle babası, ‘Öleceksin, çünkü RAB’bin adıyla yalan söylüyorsun’ diyecekler. Peygamberlik ettiğinde de öz annesiyle babası onun bedenini deşecekler.
Sf: 1002
“‘RAB’bin sofrası küçümsenir’ demenizle. Kör hayvan kurban etmek kötü değil mi? Topal ya da hasta hayvan kurban etmek kötü değil mi? Böyle bir hayvanı kendi valine sun bakalım! Senden hoşnut kalır mı, ya da seni kabul eder mi?” Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB.
Sf: 1003
“Çünkü ben büyük kralım” diyor Her Şeye Egemen RAB, “Ve uluslar adımdan korku duyacak.”
Sf: 1014
“Benim yüzümden insanlar size sövüp zulmettikleri, yalan yere size karşı her türlü kötü sözü söyledikleri zaman ne mutlu size! Sevinin, sevinçle coşun! Çünkü göklerdeki ödülünüz büyüktür. Sizden önce yaşayan peygamberlere de böyle zulmettiler.”
“Yeryüzünün tuzu sizsiniz. Ama tuz tadını yitirirse, bir daha ona nasıl tuz tadı verilebilir? Arık dışarı atılıp ayak altında çiğnenmekten başka işe yaramaz.
Sf: 1022
“Yeryüzüne barış getirmeye geldiğimi sanmayın! Barış değil, kılıç getirmeye geldim. Çünkü ben babayla oğlun, anneyle kızın, Gelinle kaynananın arasına ayrılık sokmaya geldim. ‘İnsanın düşmanı kendi ev halkı olacak.’ Annesini ya da babasını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir. Oğlunu ya da kızını beni sevdiğinden çok seven bana layık değildir.
Sf: 1039
Dirilişle İlgili Soru
Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen Sadukiler, aynı gün İsa’ya gelip şunu sordular: “Öğretmenimiz, Musa şöyle buyurmuştur: ‘Eğer bir adam çocuk sahibi olmadan ölürse, kardeşi onun karısını alsın, soyunu sürdürsün.. Aramızda yedi kardeş vardı. İlki evlendi ve öldü. Çocuğu olmadan karısını kardeşine bıraktı. İkincisi, üçüncüsü, yedincisine kadar hepsine aynı şey oldu. Hepsinden sonra kadın da öldü. Buna göre diriliş günü kadın bu yedi kardeşten hangisinin karısı olacak? Çünkü hepsi de onunla evlendi?”
İsa onlara, “Siz Kutsal Yazılar’ı ve Tanrı’nın gücünü bilmediğiniz için yanılıyorsunuz” diye karşılık verdi.
“Dirilişten sonra insanlar ne evlenir, ne de evlendirilir, gökteki melekler gibidirler. Ölülerin dirilmesi konusuna gelince, Tanrı’nın size bildirdiği şu sözü okumadınız mı? “Ben İbrahim’in Tanrısı, İshak’ın Tanrısı ve Yakup’un Tanrısı’yım’ diyor. Tanrı ölülerin değil, dirilerin Tanrısı’dır.”
Bunları işiten halk, O’nun öğretisine şaşıp kaldı.
Sf: 1044
“Uzun zaman sonra kölelerin efendisi döndü, onlarla hesaplaşmaya oturdu. Beş talant alan gelip beş talant daha getirdi, ‘Efendimiz’ dedi, ‘Bana beş talant emanet etmiştin; bak, beş talant daha kazandım.’
“Efendisi ona, ‘Aferin, iyi ve güvenilir köle!’ dedi. ‘Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!’
“İki talant daha geldi, ‘Efendimiz’ dedi, ‘Bana iki talant emanet etmiştin; bak, iki talant daha kazandım.’
“Efendisi ona, ‘Aferin, iyi ve güvenilir köle!’ dedi. ‘Sen küçük işlerde güvenilir olduğunu gösterdin, ben de seni büyük işlerin başına geçireceğim. Gel, efendinin şenliğine katıl!’
“Sonra bir talant alan geldi, ‘Efendimiz’ dedi, ‘Senin sert bir adam olduğunu biliyordum. Ekmediğin yerden biçer, harman savurmadığın yerden devşirirsin. Bu nedenle korktum, gidip senin verdiğin talantı toprağa gömdüm. İşte, al paranı!”
“Efendi ona şu karşılığı verdi: ‘Kötü ve tembel köle! Ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi bildiğine göre paramı faize vermeliydin. Ben de geldiğinde onu faiziyle geri alırdım…
Haydi, elindeki talantı alın, on talantı ona verin! Çünkü kimse varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, kendisine olan da elinden alınacak. Şu yararsız köleyi dışarıya, karanlığa atın. Orada ağlayış ve diş gıcırtısı olacaktır.'”
Sf: 1068
İsa’nın Yeruşalim’e Girişi
Yeruşalim’e yaklaşıp Zeytin Dağı’nın yamacındaki Beytfaci ile Beytanya’ya geldiklerinde İsa iki öğrencisini önden gönderdi. Onlara, “Karşınızdaki köye gidin” dedi, “Köye girer girmez, üzerine daha hiç kimsenin binmediği, bağlı duran bir sıpa bulacaksınız. Onu çözüp bana getirin. Biri size, ‘Bunu ne yapıyorsunuz?’ derse, ‘Rab’bin ona ihtiyacı var, hemen geri gönderecek’ dersiniz.”
Gittiler ve yol üzerinde, bir evin sokak kapısının yanında bağlı buldukları sıpayı çözdüler. Orada duranlardan bazıları, “Sıpayı ne diye çözüyorsunuz?” dediler.
Öğrenciler İsa’nın söylediklerini tekrarlayınca, adamlar onları rahat bıraktı.
Sf: 1081
Sıradan insanları yükseltti.
Aç olanları iyiliklerle doyurdu,
Zenginleri ise elleri boş çevirdi.

Sf: 1083
Nitekim Rab’bin Yasası’nda, “İlk doğan her erkek çocuk Rab’be adanmış sayılacak” diye yazılmıştır. Ayrıca Rab’bin Yasası’nda buyurduğu gibi, kurban olarak “bir çift kumru ya da iki güvercin yavrusu” sunacaklardı.

Sf: 1101
Doğaüstü bir belirti istiyor, ama ona Yunus’un belirtisinden başka bir belirti gösterilmeyecek.
Sf: 1104
Bağcıya, ‘Bak’ dedi, ‘Ben üç yıldır gelip bu incir ağacından meyve arıyorum, bulamıyorum. Onu kes. Toprağın besinini neden boş yere tüketsin?’
Sf: 1107
Bunun üzerine İsa onlara şu benzetmeyi anlattı: “Sizden birinin yüz koyunu olsa ve bunlardan bir tanesini kaybetse, doksan dokuzu bozkırda bırakarak kaybolanı bulana dek onun ardına düşmez mi? Onu bulunca da sevinç içinde omuzlarına alır, evine döner; arkadaşlarını, komşularını çağırıp onlara, ‘Benimle birlikte sevinin, kaybolan koyunumu buldum!’ der. Size şunu söyleyeyim, aynı şekilde gökte, tövbe eden tek bir günahkâr için, tövbeyi gereksinmeyen doksan dokuz doğru kişi için duyulandan daha büyük sevinç duyulacaktır.”

Sf: 1113
Güvenirlik Sınavı
(Mat.25:14-30)
Oradakiler bu sözleri dinlerken İsa konuşmasını bir benzetmeyle sürdürdü. Çünkü Yeruşalim’e yaklaşmıştı ve onlar, Tanrı’nın Egemenliği’nin hemen ortaya çıkacağını sanıyorlardı. Bu nedenle İsa şöyle dedi: “Soylu bir adam, kral atanıp dönmek üzere uzak bir ülkeye gitti. Gitmeden önce kölelerinden onunu çağırıp onlara birer mina verdi. ‘Ben dönünceye dek bu paraları işletin’ dedi.
“Ne var ki, ülkesinin halkı adamdan nefret ediyordu. Arkasından temsilciler göndererek, ‘Bu adamın üzerimize kral olmasını istemiyoruz’ diye haber ilettiler.
“Adam kral atanmış olarak geri döndüğünde, parayı vermiş olduğu köleleri çağırıp ne kazandıklarını öğrenmek istedi. Birincisi geldi, ‘Efendimiz’ dedi, ‘Senin bir minan on mina daha kazandı.’
“Efendisi ona, ‘Aferin, iyi köle!’ dedi. ‘En küçük işte güvenilir olduğunu gösterdiğin için on kent üzerinde yetkili olacaksın.’
“İkincisi gelip, ‘Efendimiz, senin bir minan beş mina daha kazandı’ dedi.
“Efendisi ona da, ‘Sen beş kent üzerinde yetkili olacaksın’ dedi.
“Başka biri geldi, ‘Efendimiz’ dedi, ‘İşte senin minan! Onu bir mendile sarıp sakladım. Çünkü senden korktum, sert adamsın; kendinden koymadığını alır, ekmediğini biçersin.”
“Efendisi ona, ‘Ey kötü köle, seni kendi ağzından çıkan sözle yargılayacağım’ dedi, ‘Kendinden koymadığını alan, ekmediğini biçen sert bir adam olduğumu bildiğine göre, neden paramı faize vermedin? Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırım.’
“Sonra çevrede duranlara, ‘Elindeki minayı alın, on minası olana verin’ dedi.
“Ona, ‘Efendimiz’ dediler, ‘Onun zaten minası var!’
“O da, ‘Size şunu söyleyeyim, kimde varsa ona daha çok verilecek. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak’ dedi. ‘Beni kral olarak istemeyen o düşmanlarıma gelince, onları buraya getirin ve gözümün önünde kılıçtan geçirin!'”

Sf: 1114
Onu çözüp bana getirin. Biri size, ‘Onu niçin çözüyorsunuz?’ diye sorarsa, ‘Rab’bin ona ihtiyacı var’ dersiniz.”
Gönderilen öğrenciler gittiler, Her şeyi İsa’nın kendilerine anlattığı gibi buldular. Sıpayı çözerken hayvanın sahipleri onlara, “Sıpayı niye çözüyorsunuz?” dediler.
Onlar da, “Rab’bin ona ihtiyacı var” karşılığını verdiler.
Sıpayı İsa’ya getirdiler, üzerine kendi giysilerini atarak İsa’yı üstüne bindirdiler. İsa ilerlerken halk, giysilerini yola seriyordu. İsa Zeytin Dağı’ndan aşağı inen yola yaklaştığı sırada, öğrencilerinden oluşan kalabalığın tümü, görmüş oldukları bütün mucizelerden ötürü, sevinç içinde yüksek sesle Tanrı’yı övmeye başladılar.

Sf: 1116
‘Rab Rabbim’e dedi ki,
Ben düşmanlarını
Ayaklarının altına serinceye dek
Sağımda otur.’
Sf: 1125
“Sen beklediğimiz peygamber misin?” sorusuna,
Sf: 1126
İsa’nın ilk Mucizesi
Üçüncü gün Celile’nin Kana Köyü’nde bir düğün vardı. İsa’nın annesi de ordaydı. İsa’yla öğrencileri de düğüne çağrılmışlardı. Şarap tükenince annesi İsa’ya, “Şarapları kalmadı” dedi.
İsa, “Anne, benden ne istiyorsun? Benim saatim daha gelmedi” dedi.
Annesi hizmet edenlere “Size ne derse onu yapın” dedi.
Yahudiler’in geleneksel temizliği için oraya konmuş, her biri seksenle yüz yirmi litre alan altı taş küp vardı. İsa hizmet edenlere, “Küpleri sula doldurun” dedi. Küpleri ağızlarına kadar doldurdular. Sonra hizmet edenlere, “Şimdi biraz alıp şölen başkanına götürün” dedi.
Onlar da götürdüler. Şölen başkanı, şaraba dönmüş suyu tattı. Bunun nereden geldiğini bilmiyordu, oysa suyu küpten alan hizmetkârlar biliyorlardı. Şölen başkanı güveyi çağırıp, “Herkes önce iyi şarabı, çok içildikten sonra kötüsünü sunar” dedi, “Ama sen iyi şarabı şimdiye dek saklamışsın.”
İsa bu ilk doğaüstü belirtisini Celile’nin Kana Köyü’nde gerçekleştirdi ve yüceliğini gösterdi. Öğrencileri de O’na iman ettiler.

Sf: 1131
“Artık günah işleme de başına daha kötü bir şey gelmesin” dedi.
Sf: 1133
Beni gönderen Baba bir kimseyi bana çekmedikçe, o kimse bana gelemez.
Sf: 1136
“Musa, Yasa’da bize böyle kadınların taşlanmasını buyurdu, sen ne dersin?”
“Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez, yaşam ışığına sahip olur.”
Sf: 1144
“Tanrı onların gözlerini kör etti
Ve yüreklerini nasırlaştırdı.
Öyle ki, gözleri görmesin,
Yürekleri anlamasın
Ve bana dönmesinler.
Dönselerdi, onları iyileştirirdim.”

Sf: 1153
Bunlar, “O’nun bir tek kemiği kırılmayacak” diye Kutsal Yazı’nın yerine gelmesi için oldu.
Sf: 1156
Bunlar tek tek yazılsaydı, sanırım yazılan kitaplar dünyaya sığmazdı.
Sf: 1168
‘Gök tahtım,
Yeryüzü ayaklarımın taburesidir.
Benim için nasıl bir ev yapacaksınız?
Ya da, neresi dinleneceğim yer?
Bütün bunları yapan elim değil mi? diyor Rab.’

Sf: 1198
O anda ısıdan kaçan bir engerek onun eline yapıştı. Yerliler Pavlus’un eline asılan yılanı görünce birbirlerine, “Bu adam kuşkusuz bir katil” dediler. “Denizden kurtuldu, ama adalet onu yaşatmadı.” Ne var ki, elini silkip yılanı ateşin içine atan Pavlus hiç bir zarar görmedi. Halk, Pavlus’un bedeninin şişmesini ya da birdenbire düşüp ölmesini bekliyordu. Ama uzun süre bekleyip de ona bir şey oladığını görünce fikirlerini değiştirdiler. “Bu bir ilahtır!” dediler.
Sf: 1202
Bu yüzden Tanrı, birbirlerinin bedenlerini aşağılamasınlar diye, onları yüreklerinin tuttukları içinde ahlaksızlığa teslim etti. Oysa Tanrı sonsuza dek övülmeye layıktır!

Bencillerin, gerçeğe uymayıp haksızlık peşinden gidenlerin üzerineyse gazap ve öfke yağdıracak. Kötülük eden herkese -Önce Yahudi’ye, sonra Yahudi olmayana- sıkıntı ve elem verecek; iyilik eden herkese -yine önce Yahudi’ye, sonra Yahudi olmayana- yücelik, saygınlık, esenlik verecektir. Çünkü Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz.
Kutsal Yasa’yı bilmeden günah işleyenler Yasa olmadan da mahvolacaklar, Yasa’yı bildikleri halde günah işleyenlerse Yasa’yla yargılanacaklar.
Sf: 1210
“Merhamet ettiğime merhamet edeceğim,
Acıdığıma acıyacağım.”
Demek ki bu, insanın istediğine ya da çabasına değil, Tanrı’nın merhametine bağlıdır. Tanrı Kutsal Yazı’da Firavun’a şöyle diyor:
“Gücümü senin aracılığınla göstermek
Ve adımı bütün dünyaya duyurmak için
Seni yükselttim.”
Demek ki Tanrı dilediğine merhamet eder, dilediğinin yüreğini nasırlaştırır.
Şimdi bana, “Öyleyse Tanrı neden hâlâ insanı suçlu buluyor? O’nun isteğine kim karşı durabilir?” diyeceksin. Ama , ey insan, sen kimsin ki Tanrı’ya karşılık veriyorsun? “Kendisine biçim verilen, biçim verene ‘Beni niçin böyle yaptın’ der mi? Ya da çömlekçinin aynı kil yığınından bir kabı onurlu iş için, ötekini bayağı iş için yapmaya hakkı yok mu?”
Sf: 1214
Yönetime Bağlı Olmak
Herkes, baştaki yönetime bağlı olsun. Çünkü Tanrı’dan olmayan yönetim yoktur. Var olanlar Tanrı tarafından kurulmuştur. Bu nedenle, yönetime karşı direnen, Tanrı buyruğuna karşı gelmiş olur. Karşı gelenler yargılanır. İyilik edenler değil, kötülük edenler yöneticilerden korkmalıdır. Yönetimden korkmamak ister misin, öyleyse iyi olanı yap, yönetimin övgüsünü kazanırsın. Çünkü yönetim, senin iyiliğin için Tanrı’ya hizmet etmektedir. Ama kötü olanı yaparsan, kork! Yönetim, kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Tanrı’nın gazabını salan öç alıcı olarak Tanrı’ya hizmet ediyor. Bunun için, yalnız Tanrı’nın gazabı nedeniyle değil, vicdan nedeniyle de yönetime bağlı olmak gerekir. Vergi ödemenizin nedeni de budur. Çünkü yöneticiler Tanrı’nın bu amaç için gayretle çalışan hizmetkârlarıdır. Herlese hakkını verin: Vergi hakkı olana vergi, gümrük hakkı olana gümrük, saygı hakkı olana saygı, onur hakkı olana onur verin.
Sf: 1215
“Rab şöyle diyor:
‘Varlığım hakkı için her diz önümde çökecek,
Her dil Tanrı olduğumu açıkça söyleyecek.'”
Sf: 1224
Kızlara gelince, Rab’den onlarla ilgili bir buyruk almış değilim.
Sf: 1228
Kadın başını açarsa, saçını kestirsin. Ama kadının saçını kesmesi ya da tıraş etmesi ayıpsa, başını örtsün. Erkek başını örtmemeli; o, Tanrı’nın benzeri ya da yüceliğidir. Çünkü erkek kadından değil, kadın erkekten yaratıldı. Erkek kadın için değil, kadın erkek için yaratıldı.
Kadının açık başka Tanrı’ya dua etmesi uygun mu?
Doğanın kendisi bile size erkeğin uzun saçlı olmasının kendisini küçük düşürdüğünü, kadının uzun saçlı olmasını ise kendisini yücelttiğini öğretmiyor mu? Çünkü saç kadına örgü olarak verilmiştir.

Sf: 1231
“Rab, ‘Yabancı diller konuşanların aracılığıyla,
Yabancıların duyduklarıyla bu halka sesleneceğim;
Yine de beni dinlemeyecekler!’ diyor.”
Kadınlar toplantılarınızda sessiz kalsın. Konuşmalarına izin yoktur. Kutsal Yasa’nın da belirttiği gibi, uysal olsunlar. Öğrenmek istedikleri bir şey varsa, evde kocalarına sorsunlar. Çünkü kadının toplantı sırasında konuşması ayıptır.
Sf: 1250
Şimdiyle Tanrı’yı tanıdınız, daha doğrusu Tanrı tarafından tanındınız.
Sf: 1272
Tanrı’yı nasıl hoşnut etmeniz gerektiğini bizden öğrendiniz.
Sf: 1273
Rab’bin günü gece hırsız nasıl gelirse öyle gelecektir. Çünkü uyuyanlar gece uyur, sarhoş olanlar da gece sarhoş olurlar.
Sf: 1280
Adem, sonra Havva yaratıldı; aldatılan da Adem değildi, kadın aldatılıp suç işledi.
Sf: 1297
Tanrı’nın Vaadi
Tanrı İbrahim’e vaatte bulunduğu zaman, üzerine ant içerek daha üstün biri olmadığı için kendi üzerine ant içerek şöyle dedi:
İnsanlar kendilerinden üstün biri üzerine ant içerler.
Sf: 1298
Eğer o ilk antlaşma kusursuz olsaydı, ikincisine gerek duyulmazdı. Oysa halkını kusurlu bulan Tanrı şöyle diyor:
Sf: 1302
Vaat edilenlere kavuşamadılarsa da bunları uzaktan görüp selamladılar.
Sf: 1303
“Oğlum, Rab’bin terbiye edişini hafife alma,
Rab seni azarlayınca cesaretini yitirme.
Çünkü Rab sevdiğini terbiye eder,
Oğulluğa kabul ettiği herkesi cezalandırır.”

Sf: 1315
Ruhta gidip bunları zindanda olan ruhlara da buyurdu. Bir zamanlar, Nuh’un günlerine gemi yapılırken, Tanrı’nın sabırla beklemesine karşın bu ruhlar söz dinlememişlerdi. O gemide birkaç kişi, daha doğrusu sekiz kişi suyla kurtuldu.
Sf: 1339
Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm.
Tanrı’nın mührü bulunmayan insanlara zarar vermeleri söylendi. Bu insanlar öldürülmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin verildi. Yaptıkları işkence akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. O günlerde insanlar ölümü arayacak, ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan kaçacak.

Rab’bin günü gece hırsız nasıl gelirse öyle gelecektir. Çünkü uyuyanlar gece uyur, sarhoş olanlar da gece sarhoş olurlar.


Sf: 1280
Adem, sonra Havva yaratıldı; aldatılan da Adem değildi, kadın aldatılıp suç işledi.
Sf: 1297
Tanrı’nın Vaadi
Tanrı İbrahim’e vaatte bulunduğu zaman, üzerine ant içerek daha üstün biri olmadığı için kendi üzerine ant içerek şöyle dedi:
İnsanlar kendilerinden üstün biri üzerine ant içerler.

Sf: 1298
Eğer o ilk antlaşma kusursuz olsaydı, ikincisine gerek duyulmazdı. Oysa halkını kusurlu bulan Tanrı şöyle diyor:
Sf: 1302
Vaat edilenlere kavuşamadılarsa da bunları uzaktan görüp selamladılar.
Sf: 1303
“Oğlum, Rab’bin terbiye edişini hafife alma,
Rab seni azarlayınca cesaretini yitirme.
Çünkü Rab sevdiğini terbiye eder,
Oğulluğa kabul ettiği herkesi cezalandırır.”

Sf: 1315
Ruhta gidip bunları zindanda olan ruhlara da buyurdu. Bir zamanlar, Nuh’un günlerine gemi yapılırken, Tanrı’nın sabırla beklemesine karşın bu ruhlar söz dinlememişlerdi. O gemide birkaç kişi, daha doğrusu sekiz kişi suyla kurtuldu.
Sf: 1339
Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm.

Tanrı’nın mührü bulunmayan insanlara zarar vermeleri söylendi. Bu insanlar öldürülmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin verildi. Yaptıkları işkence akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. O günlerde insanlar ölümü arayacak, ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan kaçacak.

Doktrin: “Eğer bana neden bir dinim olmadığı sorulacak olursa onu yitirme nedenimin yine bir din olduğunu söylerim.” – Friedrich Schiller