Yazı yazmak, insana açıklık getirir. Artık yazmaya başlıyorum. O “özel” insan sayesinde…

Dünya üzerinde bir sorun fışkırdığı an aynı zamanda dünyanın başka bir yerinde, başka bir köşesinde onun çözümü de mutlaka yeryüzüne çıkar. Önemli olan bu (-) negatifi temsil eden sorunla (+) pozitifi temsil eden çözümü birleştirmek değildir. Bunu yaşarken işlediğimiz yolda önemlidir. Her zaman için pozitif düşünce kazanır.

“Bir problem getirip çözüm önermiyorsanız, siz de problemin bir parçasısınız.” – Montaigne

Baba: Can, benim oğlumdur. Bir baba olarak böyle bir oğlum olduğu için çok mutluyum. 

Düşünmek kolaydır. Nasıl olursa olsun… Fakat bu düşünceleri kağıda dökmek, başkalarına aktarabilmek, her ne türden olursa olsun, eleştirilmek, beğenilmek çok daha zordur. Önemli olan da bu zorlukları seçebilmektir. Oğlum da bunu seçmiştir. 

Ben bir baba olmadan önce O’nun ilk okuyucusu, editörü (düzeltmen), eleştirmeniyim.

‘’Koyu başlıklı’’ yazılı paragraflar bire bir oğlumun yazdığı gibidir. ‘’Baba’’ yazılı paragraflar ‘düzeltmen’ olarak benim şekillendirdiklerim ve oğlumun anlatmak istediklerini kendimce anlatmam veya benim anlayabildiklerimi içerir. Yazımsal işaretler, bazen beni bile aşabilecek kadar düzenli de olsa; ben yalnızca gözden kaçan (olağan hataları) düzelteceğim.‘’

O “özel insan”a teşekkür ederim.

Yazı yazmak; insan olmanın ötesinde, evrensel olmayı da gerektirecek kadar önemlidir.

Dünya üzerinde bir sorun fışkırdığı zaman… Sorun fışkırmaz! Fışkırsa bile, çözümü, sorunun ya içinde ya da yakınlarında olur ve olmalıdır. Dokuma tezgahları, dokuma hammaddesinin en fazla bulunduğu yerde daha çabuk gelişir. Camın olmadığı yerde ayna yoktur. Sorunun çözümü yarattığı doğrudur. Bir şeyin varlığı, karşıtlığını da gerektirir.

Her zaman pozitif düşünce kazanır. Bu söze katılıyorum ama, pozitif düşünce nedir? Negatifinden nasıl ayrılır? Bunun ölçüsü nedir v.b. gibi sorular havada kalmaktadır.

Sorunu çözemeyenin kendisi de sorun’dur.

Yaşamın Renklerini Koruyalım Ocak 2004 haz®etiDoktrin: Ben 10 yaşındayken: Babam çok şey biliyor.
Ben 15 yaşındayken: Ben de babam kadar biliyorum.
Ben 20 yaşındayken: Babam hiçbir şey bilmiyor.
Ben 30 yaşındayken: Bir de babama sorayım.
Ben 40 yaşındayken: Babam ne çok şey biliyor.
Ben 60 yaşındayken: Babam hayatta olsaydı da sorsaydım. – Bilinmeyen