Çok yoğun renkli meyveler, acı portakal çiçeği ve sümbülteber uyumsuz bir şekilde bir arada. Mor menekşe ve kaliteli beyaz yasemin.
Orta notalara gelindiğinde frezya çiçeğiyle çiçekçiye girdiğinizde burnunuza vuran ıslak rutubetli havayı andırıyor. Vanilya ve yapış yapış karamel.
Sonlara gelindiğinde beyaz misk ve amber kullanılsa da arkada kalan acı tatlı boğuk çiçekler yakamızı bırakmıyor.
Benzerlikler üzerine;
Burberry – Weekend For Women: Ortalardaki polenli frezya ve pudra kokularında çok yakınlar.Pozitif:
1) Yok.
Negatif:
1) Mide bulandıracak kadar yapış yapış çiçekler ve şeker.
2) Öyle çok benzeri var ki.
Notalar:
Üst: Bergamot, Liçi meyvesi, Mandalina, Şeftali. (ck: acı portakal çiçeği, sümbülteber, menekşe, yasemin)
Kalp: Yasemin, Beyaz zambak, Vadideki zambak. (ck: frezya, vanilya, karamel)
Baz: Amber, Misk, Erik, Vanilya, Vetiver. (ck: beyaz misk, amber)
Tip: Oryantal, Çiçeksi, Meyveli, Pudralı, Tatlı.
Cinsi: Feminen
Üretim: Yeni Formül
Çıkış Yılı: 2006
Koku rengi: Mor
Referans: Boğuk Frezya
Konsantrasyon: Eau de Parfum
Parfümör: Dolce&Gabbana
Doktrin: “Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat diyoruz.” – J.Caristian
Related posts
3 Comments
Bir Cevap YazınCevabı iptal et
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (77)
- ★★★★★ şaheser (26)
- didaktik (29)
- english (8)
- eylencelik (23)
- film (1)
- hayat kanunları (19)
- hikaye (149)
- kitap (156)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (383)
- röportaj (3)
- tefrika (19)
Mutluluk ve hüzün… O kadar doğru anlatılmış ki; birisine tam alıştık, tam doruğuna kadar yaşıyoruz diyorken diğeri hemen "merhaba" dercesine karşımıza çıkar. Birine tam doymadan diğeri gelmez kolay kolay… Bir de çok güldüğümüz zaman dedikoducu teyze kılığındaki arkadaşımız hemen der ki: "Sus kız, çok gülme! Bak çok ağlarsın sonra…" diye. İkisi birbirini kollar sanki…
Böylesine güzel bir yorum ve yazı için teşekkürler anosmi, iyi ki varsın.
"Hiçbir şeyin bize dokunmadığı an ölmüş oluruz; ne bir sözcük, ne bir arzu, ne de bir anı" – Borges
ANLAR
eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya,
ikincisinde daha çok hata yapardım.
kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım.
neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar.
çok az şeyi ciddiyetle yapardım.
temizlik sorun bile olmazdı asla.
daha çok riske girerdim,
seyahat ederdim daha fazla.
daha çok güneş doğuşu izler,
daha çok dağa tırmanır,
daha çok nehirde yüzerdim.
görmediğim bir çok yere giderdim.
dondurma yerdim doyasıya,
daha az bezelye.
gerçek sorunlarım olurdu
hayali olanların yerine.
yaşamın her anını gerçek ve
verimli kılan insanlardan olurdum.
farkında mısınız bilmem, yaşam budur zaten.
anlar, sadece anlar, siz de 'an' ı yaşayın.
hiçbir yere, yanına: termometre, su, şemsiye ve
paraşüt almadan gitmeyen insanlardanım ben.
yeniden başlayabilseydim,
ilkbaharda, papuçlarımı atardım.
ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayakla.
bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır,
çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer…
ama işte, 85' imdeyim ve biliyorum…
ölüyorum…
Jorge Luis Borges
aklı kendine yetmeye başladığı andan itibaren hep daha fazlasını isteyerek mutlu olmayı denedi insanoğlu ve hep daha fazlasını istedikçe batağa saplandı, mutsuzluğun mahkumu oldu. oysa öyle çok sebep var ki mutlu olmak için yalnızca daha dikkatli bakman gerekiyor etrafına. güneşin sıcaklığı, denizin maviliği, bir fotoğrafın hissettirdikleri, sevdiğinin kokusu. bir an düşünün yalnızca ve küçük şeylerle de mutlu olmayı deneyin. zaman geçiyor.
Ne garip şey şu mutluluk! Gitti mi gider, çağırsan gelmez, gelse de kalmaz, kalsa bile yetmez.
Sunay Akın