Bir bardak düşünün; yarısı boş, yarısı ise suyla dolu olsun. Olaya iyi tarafından bakarsak “Bu dolu bir bardak.”’ deriz, fakat kötü tarafından bakarsak bardağın boş olduğunu savunacağız.

Gerçek hayatta da bu böyledir. İyi gözle baktığımız bir insan bize hep iyi gelecektir. Sevmediğimiz bir insan ise hep olumsuz. Ya da o gün iyi günümüzdeysek ancak her şey iyidir.

Nasıl görürsek öyle: Otlar, çiçekler, ağaçlar… Ne iyi vardır, ne de kötü; düşüncedir ikisini de yaratan. Otlara bakıyorum, -beyaz- diyorum. Ben beyazlığı kanıtlayamam. Fakat kimse bunun aksini de kanıtlayamaz. Tüm hayvanlar siyah-beyaz görür. Arı; siyah-beyaz’ın tonlarında arar rengarenk çiçekleri… Bir tek maymunlar kırmızı tonunda görürler, insansa rengarenk. Gökkuşağı bize has!

‘”Otomobil yanımızdan geçtiği sürece bir hayaldir; ta ki bize çarpana kadar. İnsan görmek istediğini görür.” – ck

Baba:
Yarısı dolu bir bardak düşünelim. Yarısı boş bir bardak düşünelim. Biz, bu bardak olayında doluluk oranına veya boşluk oranına göre o an ne görmek istiyorsak yukarıdaki tümcelerden birisini kullanırız. Bu bizim karamsarlık halimize bağlı bir olgudur. Her ne olursa olsun, yukarıdaki durumun ikisi de gerçektir. Hakikat ise bizim bu olaya bakış açımızdır.

Hakikati, gerçek ile karıştırmayalım. Aynadaki görüntümüz hakikat, kendimiz ise gerçek.

Ancak, olgulara iyi bakış açısı ile bakmak çok daha doğrudur. Bilimde bile kesin gerçeklik yoktur. Dünyadaki günler burada kullanılan ağırlık ölçüleri gibi kıstaslar yalnızca Dünya içindir. Bir başka gezegende yaşayan insanlar için bu ölçüler değişebilir. Dünya’ya, dünya gerçeklikleriyle bakabiliriz. 1’in içinde 2 tane yarım vardır.

İnsanlar görmek istedikleri gibi değil, görülen gerçek görüntüyü, kendi düşüncelerine uydurarak görürler ve de bunun da farkına varmazlar. Çünkü, o an olayın içindedirler. Yani hayalleri görüntüyle karışabilir. İnsanlar arı gözüyle dünyayı görememişlerdir. Arıların nasıl gördüklerini; elimizdeki teknoloji, bilgi birikimlerimiz ve tahminlerimizle varsayabiliriz. Mozart do sesini bizim gibi mi duyuyordu? Göz, renkleri ayrıştıramasaydı insanlar için renk kavramları olmayabilirdi. Bu durum renklerin yokluğu anlamına gelmemelidir. Göz, yalnızca görme organı değildir. Tek başına bile, diğer duyu organlarından daha fazla işlevi yerine getirir. Oğlum Can’ın bu yazıları yazarken gördüğü gözlerine kurban olayım. O güzelim gözlerin olmasaydı, bu yazıları yazarken ellerini, beynini, güzel yazan kalemini nasıl kullanacaktın?

Büyük-küçük, soğuk-sıcak, acı ve de güzeli benim gözlerim çok iyi görür. Göz, insana zeka verir. İnsanların gözleri olmasaydı; akıllarını kullanamazlardı. Bazen de gözler, dil yerine geçerek anlatmak istediklerini, bizim anlatımlarımızdan daha iyi anlatabilirler. Gözler, sessiz de konuşur ve bu konuşmaları da kulak yerine, karşımızdakinin gözleri anlar.

Yaşamın Renklerini Koruyalım Şubat 2004 haz®etiDoktrin: “Kısaca; tüm güzel şeyler vahşi ve özgürdür.” – Henry David Thoreau