elinize aldığınızda çok kolay dökülüp toz olan mısır koçanı gibi bir koku. Tatlı eklenmiş gaz yağı gibi kokuyor. Kakule, karabiber, nane, karanfil, zencefil, fesleğen, tarçın, bal… Altıncı dakikada kurumaya başladı. Yaş ve ıslak tatlılık kayboluyor! Onuncu dakikada yanık soba isini andıran tütsü, dumansılık kendini yukarı aldı.
Orta notalara gelindiğinde kimyon tahakkümünde ilerliyor. Ne olursa olsun parfüm bir şekilde akıyor. O kadar ilginç bir koku ki; bunu sizde duyanlar mutlaka şaşıracak ve parfümünüzün ismini soracaktır. İçindekiler‘i okuduğum üzere kakule ve menengiç içeren, Mardin’den getirttiğimiz özel karışımlı Türk kahvesini yudumluyorum. İlginç baharatlarla harmanlı bu karışım, klibinde de görüldüğü gibi Serge Lutens – Arabie’yi temsil ediyor. Kakule alttan bastırıyor, kimyon çok keskin ve üstlerde!.. Yoğun baharatlı, tütsülü ve odunsu bir koku bu. Hafif tatlılığı amberle verdiler sanıyorum. Zaten Serge Lutens hayvansal tatlı nota kullanımında genelde amberi tercih ediyor.
Sonlara gelindiğinde koku yumuşayarak bir çok kullanıcı için daha kabul edilebilir bir hal aldı. Yalnız bana göre ortaları en iyi yanlarıydı. Ortalarında baharatlar fazlaydı ama tatlılık da onunla birlikteydi. Şu anda ikisi de zayıflamış durumda. Ortalarındaki o yoğun hal; piyasa işi parfümlere alışmış burunlara yorucu gelecektir. Çınar ağacı, odunsu tütsü, duman… Bu tür kokular hakim son notaya ve bir de bir türlü bitmeyen amber. Koku oldukça kaliteli ve hiç sıradan değil.
Bu tür bir kokuyu parfümörlerin kolay kolay ortaya çıkarabileceğini sanmıyorum. Orta ve son notalarda içeriğini her ne kadar dışarıdan okumuş olsam da yanık karanfil kokusu alınabiliyor. Günlerdir kendime itiraf edemediğimi bugün buraya itiraf edeyim: Bu mükemmel kokuyu iyi yorumlayamamaktan korktuğum için defalarca denedim. Koku alma düzeyim günlerdir aşağılardaydı o da doğru; ama site ismi zaten anosmi! Serge Lutens – Ambre Sultan ile kaliteleri hemen hemen aynı. Yalnız Ambre Sultan’da şöyle bir durum var: O amber temalı bir parfüm; otuzuncu dakika ile ikinci saat aralığı dışında neredeyse hiç değişmeden amber tahakkümünde gidiyor. Otuzuncu dakika ile ikinci saat aralığında; kakule, fesleğen ve nane benzeri kuru baharatlar açığa çıkıyor. Yani koklayan amberi seviyorsa parfümü sevecektir; sevmiyorsa nefret edebilir. Çünkü durmaksızın değişmeyen bir amber kokusu parfümde gizli. Serge Lutens – Arabie’de ise koku bir çok baharatı içinde barındırıyor. Kullanıcı birini sevmiyorsa Arabie başka bir baharattan vurabilir. Koku bazen Chai Tea Latte’yi andırıyor, bazen tarçınlı aşureyi. Odunsuluk oldukça az. Özellikle iğneli çam, kozalak kokusu ve çiğ karabiber biraz fazla olsaydı parfümü Serge Lutens – Fille en Aiguilles’e çok benzetebilirdim. Aynı yüksek kalitede baharatlar her iki parfümde de kullanılmıştı. Yalnız bu eser mümkünse soğuk havalarda kullanılmalı. İki-üç kereden fazla sıkıldığında rahatsız edebilir. Gene de bende çok yoğun parfümlerde hissedilen baş ağrısını yaşatmadı.
Pozitif:
1) Hayatınızda koklamadığınız baharatların bir aradaki eşsiz uyumunu deneyimleme fırsatı.
2) Bu harika oryantal kokuyu tadarken kendinizi doğuya özgü yöresel biri gibi hissedebilirsiniz. (Özellikle benim gibi o gün üstünüzde kilim desenli spor tişört, ayağınızda bordo çarıklar varsa.)
Negatif:
1) Yoğun baharat kullanımlı içeriğine her burun alışamayabilir.Notalar:
Üst: Balsamik reçineler, Benzoin, Hurma, Kuru incir, Karanfil, Şekerler.
Kalp: Mandalina kabuğu rendesi, Kimyon, Labdanum reçinesi, Hindistan cevizi.
Baz: Mür reçinesi, Sandal ağacı, Tütün, Tonka fasulyesi, Sedir ağacı, Laden bitkisi.
Tip: Meyveli, Gurme, Oryantal, Baharatlı, Tatlı, Odunsu.
Cinsi: Unisex
Üretim: Yeni Formül
Çıkış Yılı: 2000
Koku rengi: Bal
Referans: Ballı Baharat
Konsantrasyon: Eau de Parfum
Parfümör: Christopher Sheldrake
Zeki Tembeller: Zeka gücü ile yükselmenin yolunu bulurlar. Keyiflerine düşkün ve fiziksel çabaları düşüktür. Bu tiplere genellikle üst yönetimlerde rastlanır.
Aptallar: Çok zararlı oldukları söylenemez. Adım adım iş yaptıklarından, her şeyi sormaya kalkmalarından, ne denirse sadece onu yapacaklarından büyük sıkıntı yaşatmazlar. Bunlardan her kurumda bol miktarda mevcuttur.
Çalışkan Aptallar: En tehlikeli tiplerdir. Neyi ne zaman yapacaklarını kestirmek mümkün değildir. Çalışkan aynı zamanda aptal olanı durdurmanın, önünü kesmenin bir yolunu kimse bulamaz. Derhal kurumdan uzaklaştırılmaları en kestirme çaredir.” – Osman Pamukoğlu
Related posts
4 Comments
Bir Cevap YazınCevabı iptal et
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (77)
- ★★★★★ şaheser (26)
- didaktik (26)
- eylencelik (23)
- film (1)
- hayat kanunları (19)
- hikaye (148)
- kitap (155)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (383)
- röportaj (3)
- tefrika (19)
parfümü kokladığımda ismini bilmememe rağmen arabik demiştim. Kapalı Çarşı'daki baharat dükkanlarının önünden geçiyormuş gibi oluyorsunuz. tarçının baskınlığıyla baharatlar tatlanıyor sanki. kesinlikle gizemli bir havası var. burnunun tam anlamıyla koku alabildiği kısıtlı zamanlarda bu kadar iyi özetleyebilmek de Anosmi'nin başarısı
Arabie, baş döndürücü kokusu ile öylesine farklı diyarlara alıp götürüyor ki insanı. Parfümün güçlü karakteri, sertliği, şıklığı, cüretkarlığı ve seksepalliği tartışılamaz. Kokunun üzerinizden gitmekte olduğunu düşündüğünüz anda ben buradayım diyen egoist yapısı yeniden kendini belli ediyor ve vazgeçilmezler arasında yerini belirliyor. Anosmi gibi 🙂
Etkileyici
Tokalaşacak mıyız, yanaktan mı öpüşeceğiz diye içim içimi yerken sanki uzun zamandır tanışıyormuşuz gibi sarılmıştı. Kalbim ağzımdan çıkacak gibi olduğundan mı bilmem yirmi küsürlük hayatımda o ana kadar duyduğum en güzel kokudur.
Sıkarken bir damlasını bile hesaplarken iyi bir kokuya ihtiyacımız olan zor bir durumda, istemeye istemeye kullanmış bulundum. Ölüp bittiğim, zevklerine güvendiğim, özenilesi dahası kıskanılası bir kız arkadaşım herhalde kafasının da güzel olmasıyla ”bu ne ya hacı yağı gibi” demişti de oracıkta boğmamak için kendimi zor tutmuştum.
Hala birazcık bundanım var zaman zaman o günlere gitmek için. Benim için yeri çok başka. Size gelince…