Çok tatlı çikolatayla açıldı. Dior Homme – Intense kokluyor gibiyim. Yoğun iris çiçeği. Ocakta erimiş, dibi tutmuş çikolata. Bilindik Fahrenheit’taki salatalık nerede acaba? 10. dakikada tütsü ve opoponax reçinesi. Açılış ağır oldu bende.
Orta notalara gelindiğinde yanık karamelin altından lavanta bombası. Christian Dior – Oud Ispahan’daki tütsüyü de aldım. Acaba tasarımcıları aynı mı?.. Dior bu parfümde bana iki kokuyu da hatırlatarak üç parfümü birden yaşattı. Koyu derili çikolata ne kadar güzel… Ayrıca yanık kek kabuğu. Özel ve pek bilinmeyen bir Homme Intense versiyonu var: Dior – Homme Intense (Black Collar Vintage) Ona o kadar yakın seyrediyor ortaları. Onun gibi, böyle acı-tatlı-koyu çikolatalı ruj gibi.
Sonlara gelindiğinde kuru papatya. Vanilya, tarçın ve balla zaten yeterince tatlı olan parfümü aynı eksende bitiriyorlar. Kolumda parfüm yok da her an yalayabileceğim tatlı var gibi. Bol şekerli ekmek tatlısını siyah çaya batırmışsınız gibi kokuyor. En son böyle sonlandı.
Benzerlikler üzerine;
Christian Dior – Homme Intense (Vintage): Açılıştaki yoğun iris çiçeği ve çikolata kokuları benzer.
Christian Dior – Homme Intense (Black Collar Vintage): Ortalardaki acı-tatlı-koyu çikolatalı ruj benzerlik gösteriyor.
Christian Dior – Oud Ispahan: Ortalardaki tütsüde yakınlar.
Bilindik Fahrenheit’a alışık olanlar bu parfümde dumura uğrar. Yoğun ve tatlı kokuları sevmeyenler dumura uğrar. Sexi, serseri, çapkın kokusu. Ama gene de Intense gibi piyasada yer etmiş bir kokunun benzeri ile sokaklara atılmak iyi bir fikir olmayabilir.
Sonunda içeriğini okudum ve tahminim doğru çıktı. Tasarımcıları aynı: İki parfümün yaratıcısının da François Demachy olduğunu biliyorsak ve Intense 2007, Fahrenheit 2014 yılında üretilmişse Fahrenheit Le Parfum’ün kötü bir Intense kopyası olduğunu söyleyebilirim. Daha yapış yapış ve şekerlenmiş bal eklenmişi…Pozitif:
1) Çok sıcak, çok şekerli; bundan hoşlananlar olabilir.
Negatif:
1) Intense ile kıyaslarsak ilk yaratılan Fahrenheit olsaydı puanım 4* olurdu. Ama öykünen Fahrenheit ve hem de kötü kopya.
2) “Intense 5* almıştı, o zaman Fahrenheit ilk üretilse neden 4* alır dediniz?, 5* olması gerekmez mi?” – Evet ama onun kadar muhteşem harmanı yok!Notalar:
Üst: Pembe biber, Limon, Lavanta. (ck: çikolata, iris çiçeği, tütsü, opoponax reçinesi)
Kalp: Menekşe yaprağı, Deri. (ck: karamel, lavanta, deri, ıslak kek)
Baz: Vanilya, Burbon, Amber, Gaiac ahşabı, Huş ağacı, Sedir, Paçuli, Misk. (ck: papatya, vanilya, tarçın, bal, çay)
Tip: Oryantal, Baharatlı, Pudralı, Tatlı, Odunsu, Dumansı.
Cinsi: Maskülen
Üretim: Yeni Formül
Çıkış Yılı: 2014Koku rengi: Bal
Referans: Ballı Ruj
Konsantrasyon: Eau de Parfum
Parfümör: François Demachy
Doktrin: “Dünyanın en zor üç şeyi şunlardır: Sır tutmak, kusur bağışlamak, boş vakitlerini değerlendirmek.” – Chillon
Related posts
3 Comments
Bir Cevap Yazın Cevabı iptal et
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (76)
- ★★★★★ şaheser (25)
- didaktik (26)
- eylencelik (23)
- hayat kanunları (18)
- hikaye (148)
- kitap (155)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (381)
- röportaj (3)
- tefrika (19)
"Türkleri yenemedik." dedi Churchill.
"Türkleri öldürebilirsiniz lakin onları yenemezsiniz." dedi Napolyon.
"Bizans'ı alan Türkler korkarım orada durmayacak." diyordu Vatikan'ın başı.
"Dünyada iki bilinmeyen vardır, biri kutuplar diğeri Türkler." dedi Albert Sorel.
"Türklerle dost ol ama düşman olma." dedi Gianni De Michelis.
"Türkler cesurdur, ana vatanlarını çok severler ve onun için gerekirse canlarını verirler." dedi.
Albert Einstein.
İzmir, kırk yüzyıllık bir ata yurdudur. İzmir, bu kadar derin bir tarihe sahip olmakla beraber coğrafî durumu sebebiyle ekonomik ve siyasî çok büyük bir öneme sahiptir. İşte bunun içindir ki, Türkiye’yi mahvetmek isteyen düşmanların, her şeyden evvel gözleri bu tarihî, bu önemli beldeye döner. Nitekim düşmanlarımız en evvel burasını işgal etmişler, ondan sonra daha doğuya ilerlemişlerdir. İzmir’in işgali, bütün milletin kalbinde derin bir yara oluşturmuştur. Herkes İzmir için feryat ediyordu. İzmir, halkın elemlerini, feryatlarını, kararlılık ve imanını ifade etmek için bir parola olmuştu. Çeşitli görüş noktalarından çok değerli olan İzmir, elbette düşmanların elinde bırakılamazdı ve nitekim bırakılmadı. 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.84)
Ben, bütün İzmir’i ve bütün İzmirlileri severim. Güzel İzmir’in temiz kalpli insanlarının da beni sevdiklerinden eminim. Yalnız bir tesadüf, beni Karşıyaka’ya daha fazla bağlamıştır. Karşıyakalılar, annem sizin bağrınızda, sizin topraklarınızda yatıyor. Karşıyakalılar, İzmir’i gördüğüm gün evvelâ Karşıyaka’yı ve orada da sizin Türk topraklarınızda yatan annemin mezarını gördüm! 1925 (Atatürk’ün S.D.II, s.227)
Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır! 1925 (Atatürk’ün S.D.II, s.227)
Tarihe kazınmış her yaşanmışlık, her mücadele tozlu raflardan çıkıp gözler önüne sergilendiğinde; şu anki "toplumsal mücadele" diye addedilen klişe lafın gerçek anlamından mahrum davranan, gerçekleri görmekten kaçan bir toplum haline gelişimizin utancını duymayı kamçılayan -anlayana- en önemli değerlerimizdir aslında… Sözde hükümet ve yandaşçıları dışında kalan kesimin mücadelesini tenzih ederek söylüyorum ki: 9 Eylül 1922 ile 9 Eylül 2015 arasında tersine akan bir mücadele döngüsü olduğu aşikar… Bu ülkenin topraklarında kalmayı çok zor şekilde başarabilmiş İzmir, şimdi bu ülkeyi çok zor şekilde aydınlık mertebesine taşımayan çalışan tek şehir olarak mücadele vermeye çalışmaktadır; ne acı ki… Toplumun bazı koltuğunu çoktan ayarlamış zihniyetleri ise ülkenin hangi değerlerini kaybetmiş olduğunun farkına varıp varmadan bu haksızlığa en fazla murus dökerek yerinde sayıp, her olan biten adaletsizlikleri dışa vurmaya korkan, üşenen hale gelmiş durumda… Çoğu doğru yanlış lanse edildiği gibi, çoğu yanlış da doğru olarak algılanıyor bu ülkede şimdi… 'Atam uyan!.. Uyan da gör: Sensiz bir milletin millet olmaktan ziyade her şey olduğunu…'
Böyle değer arz eden günleri anma ve önemini vurgulama amaçlı yapılan paylaşım, verilmiş bilgi ve muhteşem yazın için teşekkürler anosmi…