Oldukça çiçeksi bir açılış. Şimdiye dek bu kadar güzel portakal çiçeği koklamadım. Sabunsu parfümleri sevmiyorum ama bundan sonra bu kadar güzel bir sabunsu parfüm koklayabileceğimi de sanmıyorum. Bence çok kadınsı. Tamam çok maskülen olmasını beklemezdim ama bu kadar feminen de, benim tarzıma uygun değil. Parfümün kalıcılığı ve fark edilirliği oldukça yüksek. Vanilya ve şekerli kokulardan olmayıp, bu kalıcılığı başarmak

Francis Kürkçüyan’ın ustalığı olsa gerek. Bununla birlikte ustanın tüm parfümleri aynı derecede kalıcı.

Orta notalara gelindiğinde inatçı bir sabunsuluk devam ediyor. Parfüm genel anlamıyla bir çok kişinin sevebileceği yapıda. Ylang ylang hafif kullanılmış. Kimyon kokusu alıyorum. Kürkçüyan’ın niş parfüm serilerinde sık kullandığı bir element bu. Bu parfüm MFK – Lumiere Noire Pour Homme’a oldukça benzerlikler gösteriyor. Onda da kimyon kullanımı yukarı seviyedeydi. Belki biraz elementleri değiştirilmiş ama benzer ürünlerle harmanlanmış.

Sonlara gelindiğinde sabun etkisi hala devam ediyor fakat inanılmaz güzel!.. Yalnız her zaman demişimdir: Bir parfümün en değerli yeri kalp notasıdır. O parfüm ki kalp notasında güzel değilse hiçbir zaman sizinle olmamıştır.
Pozitif:
1) Çiçeksi notalarla yumuşaklık, kimyon ve sedir ile sertlik. Kurkdjian dengeli karmayla burnumuzu okşuyor.

Negatif:
1) Parfümün ara sıra kaybolan sabunsuluğu ortaya çıktığında da gereğinden uzun sürüyor.
2) Fark edilme çok zayıf kaldı.
Notalar:
Üst: Portakal çiçeği. 
Kalp: Ylang ylang, Sedir ağacı.
Baz: Sandal ağacı, Amber.
Tip: Çiçeksi, Tatlı, Odunsu.
Cinsi: Maskülen
Üretim: Yeni Formül
Çıkış Yılı: 2009
Koku rengi: Açık Sarı
Referans: Tatlı Tükürük
Konsantrasyon: Eau de Parfum
Parfümör: Francis Kurkdjian

Doktrin: “Ortaokuldayken bir arkadaşımla tartışmaya girdim. Haklı olduğuma emindim. Öğretmenimiz iyi bir ders vermek için bizi tüm sınıfın önüne çıkardı ve arkadaşımı masanın bir tarafına, beni de diğer tarafına yerleştirdi. Masanın ortasında yuvarlak ve siyah bir nesne vardı. Öğretmen diğer çocuğa nesnenin rengini sordu. Çocuk ‘beyaz’ diye yanıtladı. Söylediğine inanamadım çünkü nesne siyahtı! Yeniden tartışmaya başladık, bu sefer de nesnenin rengi hakkında! Öğretmen bu kez beni çocuğun yerine, onu da benim yerime geçirdi ve bu kez nesnenin rengini bana sordu. ‘Beyaz’ yanıtını vermek zorundaydım, çünkü belli ki nesnenin bir tarafı beyaz, diğer tarafı ise siyahtı. Öğretmenimiz o gün bana çok güzel bir ders verdi : Karşımdaki kişinin bakış açısını anlamak için kendimi onun yerine koymam gerekiyordu.” – Judie Paxton