Güzel, kaliteli, ağır ama enteresan bir şekilde rahatsız etmeyen beyaz çiçeksi kokularla açıldık. Bu iris çiçeği mi. Parfümün isminde “iris” geçmeseydi ben yalnızca burnumu kullanarak ne diye adlandırırdım. Zambak, yasemin ve su zambağı hissettiğimi söylerdim.
Orta notalara gelindiğinde hafif kırmızı gülle karışık frezya çiçeği alıyorum.
Sonlara gelindiğinde çiçeksilere vanilya, tarçın ve karanfil üçlüsü eklendi.Pozitif:
1) Rahatsız etmeyen çiçeksi kokuları başarılı buluyorum.
Negatif:
1) Az değişim ve hafiflik.Notalar:
Üst: Bergamot, İris. (ck: zambak, yasemin, su zambağı)
Kalp: Yasemin, Menekşe. (ck: kırmızı gül, frezya)
Baz: Misk. (ck: vanilya, tarçın, karanfil)
Tip: Çiçeksi, Narenciyeli, Pudralı, Tatlı, Odunsu.
Cinsi: Maskülen
Üretim: Yeni Formül
Çıkış Yılı: 2012
Koku rengi: Beyaz
Referans: Beyaz Zambak
Konsantrasyon: Eau de Toilette
Parfümör: Jacques Cavallier
Doktrin: “İnsanlar seni çözemedikleri zaman, ön yargılarını kullanırlar.” – Dostoyevski (Tıpkı benim şimdi yaptığım gibi…)
Related posts
2 Comments
Bir Cevap YazınCevabı iptal et
Kategoriler
- ★ sinek ilacı (29)
- ★★ kötü (99)
- ★★★ güzel (111)
- ★★★★ önerilen (77)
- ★★★★★ şaheser (26)
- didaktik (26)
- eylencelik (23)
- film (1)
- hayat kanunları (19)
- hikaye (148)
- kitap (155)
- kokucuk dosyası (50)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (383)
- röportaj (3)
- tefrika (19)
Bir şeyleri çözmek anlamayı, anlamak çabayı gerektirir hayatta. Ne de güzel demiş Gazali; "Cevizin kabuğunu kırıp özüne inmeyen cevizin hepsini kabuk zanneder." diye. Hayatta çözüm arayışındaysanız, okuyucunuzdan nacizane tavsiye, insanları anlamaya çalışmakla yola koyulabilirsiniz sayın yazar. "Okuyabilirseniz her insan bir kitaptır." demiş düşünür – W. ELLERY.
Birini anlamak zor olan; ama yargılamak en kolayı…
"Kötü hüküm vermeye alışkın insanlar genellikle iyinin farkında olamazlar. O iyi ki, onlar kaybedinceye kadar avuçlarının içindeydi." demiş bir başka düşünür… -Sophokles
Hayatımızın büyük bir kısmını işte bu yapıştırdığımız etiketleri, insanları tanıdıkça söküp atmakla geçiyor. Hayatımızda her şeyde farkında olmadan yapıyoruz bu ön yargıları. Bazen elimize bir kitap alıp ilk 3-4 sayfasından sonra sıkıcı bulup önyargı ile yaklaşarak kapağını kapatıp tozlu raflara atabiliyoruz. Aradan geçen bir zamandan sonra tekrar elimize aldığımız o kitabı bu defa soluksuz okuyabiliyoruz. Sırf bu yüzden okunmayan kitaplar var desek, durumun vehametini ortaya koymuş olurum herhalde.
Meselenin daha vahimi ise toplumsal önyargılarımız. Siyasetten, sanata, okuldan sokağa taşmış o kadar çok önyargılarımız var ki, nereden kaynaklandığı belli bile olmayan ya da hiç hatırlanmayan.
Can Yücel’in de dediği gibi;
"En uzak mesafe ne Afrika'dır, ne Çin, ne Hindistan.
Ne seyyareler, ne de yıldızlar geceleri ışıldayan.
En uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafedir; birbirini anlamayan."