Nesin’den dinleyelim… Son derece ahlaksız, şerefsiz, haysiyetsiz ve kalleş biriydi. Maaşlı bir eleman iken aldığı rüşvetleri yastık altında biriktirdi. Foyası ortaya çıkmaya yüz tutunca, siyasetin dokunulmazlık zırhına bürünmek istedi. Önce Belediye Başkanı oldu. Yağcılık yapa yapa, rüşveti her yere bulaştıra bulaştıra yükseldi. Yağma, talan, soygun ve vurgun etiketi oldu. Yalanlarıyla insanları kandırdı, kamplara ayırdı. Namuslu insanları birer birer harcadı. Atatürkçü insanlara komplolar kurdu. Öylesine yüzsüz, öylesine utanmaz, öylesine alçaktı ki, yolsuzluklarını ortaya çıkaranları hain kendisini ise vatansever ilan etti…
Zübük’ten.
Sf: 23
Sf: 24
Sf: 26
Sf: 35
Sf: 42
Sf: 45
Sf: 46
Sf: 47
Sf: 48
Sf: 50
Sf: 52
Büyük bir ihtimalle…
Sf: 54
Sf: 55
Sf: 57
Sf: 60
Sf: 61
Sf: 71
Sf: 73
Sf: 79
Sf: 83
Sf: 87
Sf: 88
Sf: 94
Sf: 95
Sf: 96
Sf: 98
Sf: 105
Sf: 109
Sf: 110
Sf: 121
Tayyip ise hakkını arayan gurbetçileri “sahtekarlık yapmayın, paraları verirken bana mı danıştınız” şeklindeki sözlerle azarlamıştı.
Sf: 124
Sf: 130
Sf: 132
Sf: 134
Sf: 135
Ülkemizde işlenen cinayetler, katliamlar incelendiğinde hep aynı yapı, hep aynı isimlerle oluşan ortaklıklar öne çıkıyordu.
Okyanus ötesinden Ergenekon adı ile uydurdukları örgüte; Fethullahçıların, Tayyip’in ve irticai oluşumların ipliğini pazara çıkaran insanları, PKK ve diğer örgütlere ülkeyi dar eden kahramanları, kiraladıkları kanı ve soyu bozuk bir kaç provokatöre değişik gerekçelerle aratıp, türlü türlü bahanelerle konuşturup, sonra da onlarla bağlantıları varmış gibi iftira atıp, Atatürkçü insanları terör örgütü elemanı olarak yaftalıyorlardı.
Sf: 136
Sf: 146
Konsolosluk binasına yapılan saldırıda, Amerikalılar Türk polislerini ölüme terk ederek kapıları kapayıp binayı kaçmışlardı.
Sf: 147
Sf: 149
Sf: 150
Sf: 153
Sf: 154
Sf: 155
(…) Tayyip’in İstanbul Belediyesi’ndeki yolsuzluklarını ortaya çıkaran “El Tayyip” adlı kitabın yazarı Mehmet Bölük, bu şikayetin ardından 13 Haziran 2007 tarihinde Ukrayna’da geçirdiği şaibeli bir trafik kazası sonucunda hayatını kaybediyordu. Tayyip’e muhalif olanlar ve olma ihtimali olanlar her ne hikmetse ya trafik kazasına ya cinayete kurban gidiyor ya da türlü iftiralarla hapislere gönderiliyordu.
Sf: 160
Sf: 161
Sf: 162
Sf: 163
Sf: 165
Sf: 168
Sf: 171
Sf: 174
Sf: 175
Sf: 177-178
Sf: 182
Sf: 184
Sf: 186
Sf: 205
Sf: 208
Sf: 213
Sf: 214
Sf: 215
Sf: 223
Sf: 231
Sf: 232
Sf: 234
Sf: 238
‘Nasıl olacak’ diye sormadık.
Sf: 239
Sf: 240
Sf: 241
Sf: 245
Sf: 246
Sf: 247
Sf: 248
Sf: 252
Sf: 253
Sf: 255
Sf: 258
Sf: 261
Sf: 263
Sf: 265
Sf: 267
Sf: 269
Sf: 275
Sf: 276
Sf: 277
Sf: 279
Sf: 282-284
Sf: 285
Var oğlu var…
Peki, nede mahalle baskısı yok?
Kumarda yok!
Nasıl mı?
AKP yedi yıldır iktidarda.
Milli Piyango Genel Müdürlüğü, AKP’nin en çok kadrolaştığı alanlardan. Örnek olsun; İslamcı hareketin önemli ismi, eski İstanbul Müftü Başmuavini ve Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okul arkadaşı Timurtaş Hoca’nın oğlu Bekir Yunus Uçar yakın zamanda Spor Toto Teşkilatı Müdürü oldu.
Sf: 287
Şimdi neredeler?
Neden yazmıyorlar?
Varsa yoksa Kürtlere özgürlük, hepimiz Ermeniyiz. Açılım da açılım…
İlle de Ergenekon.
Sf: 289
Tayyip, güçsüzden gelen en ufak tepkiye bile en ağır bir şekilde karşılık verirken, güçlü karşısında ise boyun eğiyor, adeta biat ediyor, süt dökmüş kediye dönüyordu.
Tayyip’in Davos şovunun ardından, İsrail’in Kara Kuvvetleri Komutanı Mizrahi:
“Türkiye ermenilere soykırım uyguladı, Kürtleri katlediyor, Kıbrıs’ta işgalci” şeklinde hezeyanlarda bulunuyor, göstermelik yapak tepki gösteren Davos’un çakma Fatihi Tayyip’in bu defa gıkı bile çıkmıyordu.
Oysa;
Tayyip, 2002 yılında “Bin yıllık koca Türkiye 50 yıllık bir ülkeden mi çekinecek” demişti.
DTP’li Osman Baydemir, “Meşe dalının hangi dalı nerenize battı sayın hükümet” derken gıkları çıkmıyor, yine Baydemir’in “hass..tir” şeklindeki fırçalarına “eyvallah” diyorlardı.
Sf: 290
Hasip Kaplan’ın “Tayyip kafayı yemiş” şeklindeki ithamları karşısında dut yemiş bülbüle dönüyorlardı.
Van Milletvekili Özdal Uçar, Erdoğan için “kalın kafalı” şeklinde konuşuyor, bu ithamlara kimse cevap veremiyordu.
Nasıl versin?
Kapatılan DTP’nin Şırnak milletvekili olup Kato dağında yapılan ve PKK’nın paçavralarının açıldığı festivalde konuşan Sevahir Bayındır, bakın Tayyip’e nasıl sesleniyordu:
“Bu halka verdiğin sözü tutmazsan, bu halk senin kafanı keser.”
Sevahir Bayındır’ın ‘bu halk’tan kastettiği ne?
PKK paçavrası açan teröristler!
Sf: 291
Belli ki görevlerinin Başbakan’ın işaretiyle parmak kaldırıp indirmek olduğunun da farkında değiller!
Bu iş böyledir zaten. Eğer kimin milletvekili olacağına “partinin başkanı” tek başına karar veriyorsa kimin ne söyleyebileceğinin sınırını da o çizer.
Başta bu duruma razı olup, milletvekili olmak için başkanın ağzının içine bakarsanız, sonra ne söyleyeceğinizi ne söyleyemeyeceğinizi anlamak için de onun ağzına bakmanız gerekir.
Sf: 294
9 Mart 2009 tarihinde Aydın’da seçim otobüsü geçerken 13 yaşındaki Mustafa, “Allah belanızı verecek” diye bağırdığı iddiasıyla Tayyip onu otobüse çağırıyor ve çocuğun boğazını sıkıyordu. Boğazını kararttığı küçük Mustafa’dan şikayetçi olan Tayyip çocuğun cezalandırılmasını istiyor, küçücük bir çocuk için üç yıl hapis istemli dava açılıyor, ancak çocuk davadan beraat ediyordu.
O kadar geçimsizdi ki, gölgesi bile kendisini beş on adım kadar arkadan izliyordu. Tayyip’e hizmet etmekten zevk duyacak bir tek insan vardı, o da mezarcı! Fakat yine de hakkını yemeyelim son derece gelişmiş bir kardeşlik duygusu vardı.
Sopa yiyen bir eşek gördü mü hemen yardımına koşardı.
Sırt sıvazlıyorsa dikkatli olunması gerekir. Çünkü bıçağı saplayacağı yeri bulmaya çalışıyordur. Sırtınıza bıçağı saplamakla da kalmaz, bir de “Bıçak taşıyor” diye sizi polise ihbar ederdi!
Sf: 296
Peki, itham edildiği suçu mu soruyorsunuz? Devlet büyüklerine hakaret… Evet, bu şekilde Tayyip Erdoğan kendi memleketinde hemşerisini hapse attıran Başbakan olarak da tarihe geçmiş oluyordu…
Sf: 297
Aynı polisler, mahkeme kararı ile duruşmalara getirilmesi istenen DTP’lilere ‘sizi mahkemeye götürmemek için geliyoruz’ diye haber gönderiyorlar, DTP’liler polisin DTP binasında olduğu saatlerde TV, TV gezip beyanatlar veriyor, polisler DTP’den ayrıldıktan sonra parti binasına geliyorlardı. 80 yaşının üzerindeki Atatürkçü insanlar ile yıllarını bu ülkeye hizmet için vermiş emekli akerlerin evlerini gece yarıları basan polis, DTP’ye gösterdiği hoşgörünün fazlasını Deniz Feneri Derneği le Kanal 7 televizyonu için gösteriyor, buraları gündüz vakti aramaya geliyor ve böylece pastalı börekli arama (!) gerçekleştiriliyordu.
Sf: 298
Tayyip namaza 15 dakika geç geliyor, bu nedenle ezan ve namaz vakti de 15 dakika tehir ediliyordu.
Sf: 299
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin giriş merdivenleri tarihinde hiç görmediği olaylara tanık oluyordu. Her sabah takım elbiseleri ve kıravatları ile kuyruk oluşturan milletvekilleri ve bürokratları gören insanlar “Bedava sanayağı(margarin a.n.) mı dağıtılıyor” diye birbirlerine soruyorlardı.
Sanırsınız reklam amaçlı ucuz mal satan mağazalar kapılarını birazdan açacak. Bu kelli felli adamlar canhıraş içeri dalacak. Oysa bu milletvekilleri, bürokratlar ve dahi bakanlar saatlerce pür dikkat Tayyip’in gelmesini bekliyorlardı.
Tayyip’i Meclis merdivenlerinde karşılayacak, saygılarını sunacak, göze girmeye çalışacaklar…
Öyle ya;
Tayyip kendini boşa mı Padişah sanıyor?
Sf: 300
Küçük çocuğa tacizde bulunan Hüseyin Üzmez’i yargılayan mahkemenin başkanı Tayyip hakkında soruşturma ve Fethullah hakkında dava açan eski DGM savcısı da yasa dışı dinleme dahil bir çok hukuksuzlukların muhatabı oluyordu.
Sf: 301
Kaçmaz, Gül hakkında da kayıp trilyon davası kapsamında verilen takipsizlik kararını kaldırarak Cumhurbaşkanı’nın yargılanması gerektiğine hükmetti. Kaçmaz’ın bu kararını Çankaya Köşkü “Kötü niyetli” olarak değerlendirirken, Başbakan da bu kararın bağlayıcı olmadığını savunmuştu. Tartışmalar sürerken Kaçmaz hakkında Adalet Bakanlığı müfettişleri inceleme başlattı. İnceleme konusunun da Ergenekon soruşturması kapsamında olduğu anlaşıldı. Bu çerçevede Kaçmaz’ın telefonlarının da dinlendiği ortaya çıktı.
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner; İsmailağa Cemaati, Albayraklar ile Fethullah Gülen grubuna yönelik yaptığı soruşturmalar nedeniyle Ankara’nın hedefi oldu. Cihaner hakkında 3 ayrı soruşturma başlatıldı. Cihaner de Ergenekoncu yaftası yedi ve tutuklandı. Cihaner’in avukatı Turgut Kazan:
“Tüm yargıç ve savcılara yönelik bir tehdit ve sindirme örneği ile karşı karşıyayız” dedi.
Sf: 302
İsmail Ağa Cemaati bu mahallede bir İslami getto kurmuş, “kurtarılmış” bölgelerinde şeriat kurallarıyla yaşayıp gidiyordu.
Bu cemaat Nakşibendiliğe bağlıydı.
Eğer cemaat üyesi değilseniz semtte ev bulmayı bırakın, sokaklarda dolaşmanız bile olanaksızdı.
Cemaatin lideri ise Trabzon Çaykara doğumlu Mahmut Ustaosmanoğlu’ydu.
Nakşibendi Şeyhliğini 1960 yılında ölen Ahıskalı Ali Haydar Efendi’den almıştı. Cemaatin Türkiye genelindeki sempatizanlarının sayısı yüz binlerle ifade ediliyor.
Sf: 303
Cemaatin üye ve yöneticilerine “içeriden” bilgi sızdırıldığı anlaşılınca operasyonlar askıya alındı.
Erzincan Başsavcılığı cemaat üyesi 9 kişiyi gözaltına aldı.
Ondan sonra olanlar oldu!
Sf: 305
Nakşibendi tarikatının bir kolu olan İskenderpaşa liderinin müritleri arasında Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Unakıtan, Abdülkadir Aksu, Necmettin Erbakan ve Turgut Özal gibi isimler de yer aldı. Kotku’nun yerine damadı Esat Coşan geçince Ustaosmanoğlu da kendi “yolunu” çizmeye başladı.
Uzun yıllar imamlık yaptığı İsmailağa Camii’si nedeniyle grup, İsmailağa Cemaati adını aldı. Cemaat İstanbul Fatih’te Türkiye’nin en dikkat çeken radikal İslami gettosunu oluşturdu. Cemaatin önde gelen bazı isimlerinin Salih Mirzabeyoğlu liderliğindeki İBDA-C ile birlikte hareket ettiği de biliniyor.
Tarikatları din sömürüsü olarak nitelendiren Üsküdar Müftüsü Hasan Ali Ünal’ın eleştirilerinin odağında İsmailağa Cemaati de yer aldı. Çünkü Müftü Ünal görev yaptığı Üsküdar ve çevresinde cemaatin hakimiyetini kırmaya ve güçlenmesini engellemeye çalışmıştır.
Cemaat lideri Ustaosmanoğlu Üsküdar bölgesindeki camilerde cemaate vaaz vermek isteminde bulunmuş, ancak Müftü Ünal bu isteğe olumsuz cevap vermişti. Ustaosmanoğlu Üsküdar Müftüsü Ünal hakkında dövülmesinin caiz olduğu fetvasını da çıkarmıştı. “Dayaktan anlamayan” müftü kısa bir süre sonra bir inşaatta kafasına beş kurşun sıkılarak öldürülmüş halde bulundu. Olayın ilk şüphelisi İsmailağa cemaatinin şeyhi Ustaosmanoğlu oldu. Gözaltına alınan Ustaosmanoğlu tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Sf: 306
İmdat Kaya imamlara verdiği direktiflerde laik demokrat yapılı insanların cenaze namazlarını kıldırmamalarını, bunların cenazelerini yıkamamalarını, yıkar gibi yaparak budaklı odunla tecavüz etmelerini de istiyordu.
Sf: 307
(…) koruma sayısı arttırılan Yalçınkaya’ya yönelik eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın “Ölüm en büyük gerçek. Bunu Başsavcı da görmeli, siyasetçiler de görmeli, herkes görmeli. Ölüm bize şahdamarımızdan daha yakın” şeklindeki sözleri üstü örtülü tehdit olarak yorumlanmıştı.
Sf: 308
Sinan Kuş gibi Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi İsmail Şahin de tanıdık bir isimdi. CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Hakim İsmail Şahin’in hamiline çek gibi boş kararlara imza attığını ileri sürmüş, bununla ilgili belgeler göstermişti.
Tayyip Erdoğan’a “ishal” raporu vererek yargılandığı mal varlığı davasına gitmemesini sağlayan Haseki Hastanesi Dahiliye Kliniği Şef Yardımcısı Hikmet Feyizoğlu’nun kardeşi, SSK İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne getiriliyordu.
Erdoğan’ın Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde yargılanan işadamı Mustafa Albayrak‘a işkence yapıldığına dair sahte rapor düzenlediği iddiasıyla açılan davada yargılanan Doktor, “Hudutlar ve Sahiller Genel Müdürü” oluyordu.
Tayyip’in Siirt konuşması nedeniyle yargılandığı davada muhalefet şerhi koyarak Tayyip’in ceza almamasını isteyen Yargıtay Hakimi Muhittin Mıhçak‘ın eşi Hayriye Mıhçak‘ı, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü‘ne atıyorlardı.
Ses sanatçısı Sevim Tanürek‘e otomobili ile çarparak ölümüne neden olan oğlu Ahmet Burak Erdoğan için “tamamen kusursuz” raporu vererek beratını sağlayan Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi Başkanı Eyüp Çakmak, Türkiye Denizcilik İşletmeleri’ne (TDİ) Genel müdür Yardımcısı olarak atanıyordu.
Sf: 309
Sf: 315
Sf: 318
Sf: 319
Sf: 323
Sf: 326
Sf: 327
Sf: 330
Sf: 331
Sf: 332
Sf: 333
Sf: 334
Sf: 335
Sf: 336
Sf: 337
Sf: 399
Sf: 340
Sf: 341
Sf: 355
Sf: 357
Sf: 358
Sf: 359
Sf: 360
Sf: 361
Sf: 366
Sf: 367
Sf: 368
Sf: 370
Sf: 371
Sf: 372
Sf: 374-375
Sf: 376
Sf: 379
Sf: 380
Sf: 381
Sf: 386
Sf: 387
Sf: 390
Sf: 392
Sf: 394
Sf: 395
Sf: 403
“İstanbul’a üçüncü köprü yapmak, bu şehri öldürmek, bitirmek ve katletmektir. Bu şehrin belediye başkanı olarak uzmanlarımın tespiti ile bu açıklamayı yapıyorum…”
Sf: 409
Hadi gelin bir ilginç duruma daha tanık olalım. Tayyip; kaçak eşek ve at eti satmaktan ve bir de bunların yanında karşılıksız çek vermekten cezaevine giriyordu. Bu olayı herkesten saklıyordu.
Sf: 412
Nazlı Hanım (Ilıcak) şu haberin yer aldığı Tercüman Gazetesi’ni (Eğer o günkü nüsha kaybolmadıysa) arşivden çıkarıp medyaya versede biraz eğlensek.
Çine savcısı Ayhan Uğurdan bir süre sonra savcı Zekeriya’yı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikayet ediyordu.
Gerekçe;
Zekeriya’nın kıdemli savcı Uğurdan’a adliyelerde sicil kaydı, faks ve benzeri işlemlerden gelen paraların Çine Adliyesi Adaleti Güçlendirme Vakfı’na aktarılan kısmını “paylaşarak” adliyeyi değil, kendi ceplerini güçlendirme teklifiydi.
Bu ahlaksız teklife oldukça sert tepki gösteren kıdemli savcının şikayeti sonucu Zekeriya Öz Bitlis’in Mutki ilçesine sürülüyordu.
Zekeriya tarihin sayfalarında ensesine namlu dayanan, ancak buna rağmen namluyu dayayan insandan şikayetçi olmayan bir savcı olarak da yerini aldı. Türkiye Şoförler ve Otomobilciler Odası’nın işlettiği kahvehanenin önünde Mehmet Ocak adlı kum ocakları dahil bir çok işletmesi olan vergi rekortmeni bir işadamı, Zekeriya’nın babası ve oğlunun da gözleri önünde silahını çekip savcının ensesine dayıyordu.
Sf: 413
Savcının ensesine namluyu dayayan işadamı Ocak onu kolundan tutup sürükleye sürükleye kahvehaneye sokuyordu. Savcı işadamının rehinesi olmuştu.
Sf: 414-415
Sf: 416
Sf: 417
Sf: 420
Sf: 421
Sf: 422
Sf: 424
Sf: 425
Sf: 426
Sf: 429
Sf: 430
Sf: 431
Sf: 432
Sf: 433
Sf: 434
Sf: 435
Sf: 437
Sf: 439
Sf: 440
Satılan topraklar ve diğerleri!
Sf: 441
Sf: 442
Sf: 443
Sf: 447
Sf: 448
Sf: 449
Terk etti de ne oldu?
Sonra Ergenekon tezgahıyla doğru cezaevine…
Sf: 450
(…) TMSF anlaşılıyor ki; Türk medyasını yabancılara satmakla, daha doğrusu tasfiye ile görevli! Çünkü başka bir iş yaptığını görmedim!..
Hem de ne satma! İhaleye kimse giremiyor, satış bedeli ise babalarının bankası imiş gibi devlet bankalarından temin ediliyordu. Derenin kuşunu, derenin taşı ile vuruyorlardı.
Bir Yahudi şirketi iftar verebilir mi? Yahut böyle bir yemek satılmış veya satılmayı bekleyen medyada iftar olarak sunulabilir mi?
Sf: 451
Maide suresi 52. ayet;
“Münafıklar çıkarlarını düşünerek Yahudi ve Hristiyanlara koşarlar.”
Bakara suresi 13. ayet:
“Münafıklar beyinsizdirler.”
Sf: 452
Münafikun suresi 2. ayet:
“Onları gördüğünüzde kalıpları, kıyafetleri senin hoşuna gider, onları beğenirsin.
Konuştuklarında sözlerine kulak verirsin.
Gerçekte ise onlar adeta koltuklarına dayanan, içi boş, ödlek olduklarından çıkan her sesten pirelenir, her yeni haberi kendi aleyhlerinde sanırlar.
Onlar düşmandır! Onlardan sakın! Allah belalarını versin onların!”
Sf: 454
Bundan sonra hayat boyu biz çalışacağız, onlar yiyecek.
Sf: 456
“…Şöyle bir hadis-i şerif var… Müslümanlarla Yahudiler harp etmedikçe kıyamet kopmayacaktır. Bu harpte Müslümanlar galip gelecektir. Öylesine bir galibiyet ki, Yahudiler taşların ve ağaçların arkasına saklanacak, ağaçlar haber verecektir ‘Ey Müslüman arkama Yahudi saklandı gel onu öldür’ diyeceklerdir.”
Sf: 458
“Benim bildiğim kadınlar başı açık namaz kılmazlar, bu konuyu eşimle konuşacağım.” diyordu.
Sanki kadınlar başını kapatınca erkeklerle beraber namaz kılabilirlermiş gibi…
“Evlilik düzenini bozmak istiyorlar, evliliğini yıkmaya çalışıyorlar.” şeklinde oldukça garip açıklamalarda bulunuyordu.
Sf: 459
“Onu sonuna kadar kullanın, deliğe süpürmeyin” diyordu.
Zapsu, CIA İstasyon Şefi, ABD Savunma Bakanı yırtık çoraplı Paul Wolfowitz başta olmak üzere, ABD’li Evangelistlerin en yakın dostuydu. Hemen hemen hepsinin evinde kalacak kadar içli dışlı ilişkilere sahipti. Amerika’daki Yahudi lobisine en yakın isimlerden olan Zapsu, Tayyip’i Yahudilere pazarlayan en önemli elemanların başında geliyordu.
Sf: 462
(…) Brandeis Üniversitesi’nde gerçekleşiyordu. Bu üniversitenin rektörü olmak için birinci şart Yahudi soyundan gelmek, katıksız Yahudi olmaktı.
Sf: 463
Öyle ya, 1400 yıldan beri İslamı yaşayan, Müslüman doğan, Müslüman ölen gerçek alimler bu ayetlerin olmadığını anlayamıyordu. Ama Yahudilikten İslama geçen Amina Vedud, Esra Numani gibi çakma Müslümanlar 2 ayda alim oluyor ve ardından böyle ayetlerin olmadığını keşfediyorlardı.
Bu ülkede hocaefendilerin en ünlüleri neden hep Ermeniler arasından çıktı zannediyorsunuz?
Tarikat şeyhlerinin çoğunluğu neden Sabetayist’ti, niçin kalanlar da Kürt maskeli Ermeni?
Yine bu ülkenin evliyaları bile kripto Yahudilerinin arasından çıkıyordu.
Sf: 464
Erdoğan AKP’yi kurduktan sonra “Mal varlığımdaki artış çocuklarımın düğününde hediye edilen altınlardan kaynaklanıyor. Bu altınları Atasay kuyumculukta bozdurdum.” demişti.
Sf: 465
Tayyip’in hayat felsefesi “Al gülüm ver gülüm” prensibine dayanıyor, bu kuralın yaşama geçirilmesinde “Abi” diye hitap ettiği Kemal Unakıtan yardımcı oluyordu.
“Sadece kadınların altıncı hissi vardır ve bu onları Atasay’a götürür.” şeklinde reklamları olan Atasay, başta pırlanta olmak üzere değerli taşların ticaretini yapıyordu.
Tayyip’in oğlu ve gelininin Atagold Kuyumculuk’a ortak olması 5 yıl önce hayata geçirilen ve çok tartışılan bir düzenlemeyi de yeniden gündeme getiriyordu.
AKP hükümeti başta Tayyip ve Maliye Bakanı Unakıtan’ın gayretleriyle 1 Ağustos 2004 tarihinde KDV Yasası’nı değiştiriyordu. Elmas, pırlanta, yakut, zümrüt, topaz, safir, zebercet, inci gibi değerli taşların KDV’si yüzde 18’den sıfıra indiriliyordu. İlaç ve tıbbi ürünlerden yüzde 18 KDV alınırken makarnadan, ekmekten, simitten de KDV alınıyordu.
“Maliye Bakanı kim diye sormayın. Mehmet Şimşek. Öteki adıyla İngiliz Mehmet!.. Çünkü İngiliz vatandaşı. Kendi durumu çok iyi ama aile bireyleri sağlık harcamalarında yeşil kart kullanıyor. Neyse, konumuz başka. Bunu kaç zamandır yazacağım da, sıra bir türlü gelmemişti. Kısmet bugüne imiş… Şimdi şöyle gözlerinizi kapayıp bir an düşünün.
Dünyanın herhangi bir ülkesinde Maliye Bakanı’na işadamları, hem de yüzlerce kişinin önünde şöyle diyerek posta koyabilir mi?
“İstediklerimizi yapmazsan biz kaçakçılık yapmaya devam edeceğiz.”
Sf: 467
“Pırlanta, elmas, yakut ve zümrütün KDV’si sıfırlansın!”
Ve AKP Hükümeti 1 Ağustos 2004 tarihinde bunların KDV’sini sıfırlamıştı. Devlete gelmesi gereken büyük vergi gelirleri eşin dostun, akrabaların, çoluk çocuklarının, işbirlikçilerinin ortak ceplerine hortumlanmıştı.
Düşünün, bu ülkede örneğin ekmek, zeytin, et, peynir, su, ilaç, yakıt, defter, kitap, cep telefonu ve hatta kefen bezi alırken, otobüse binerken KDV ödüyoruz. Ama pırlanta, zümrüt, yakut, elmas ticaretinde KDV yok! Köylünün gübresi, hatta tezek bile yüzde 18 KDV’ye tabi, pırlanta değil.
Sf: 468
Tayyip’in oğlu Bilal ile gelini Sema’nın yüzde 50 hissesi ile gizli ortağı oldukları açığa çıkan Atagold’un sahibi Cihan Kamer ile Erdoğan ailesinin yollarının bir çok olayda kesiştiği de ortaya çıkıyordu. Tayyip’in Başbakanlığı döneminde görülen haksız mal edinme davasından, çocuklarının düğününde takılan altınların Kamer’in şirketinde bozulduğuna ilişkin belgeyle kurtulduğunu yukarıda belirtmiştim.
Uluslararası ve yurt içi pırlanta dahil her türlü değerli taşın ticaretini yapan Tayyip’in oğlunun 46 bin lira gibi komik vergi beyanı verdiği şirkete her türlü kolaylıkları sağlamayı Maliye Bakanlığı en büyük görev sayıyordu.
Maliye’nin sağladığı sonsuz avantajları ranta döndüren Tayyip’in yakın çevresi ve çocukları bal tutan parmaklarını yalamakla kalmıyor, bal küpünü köküyle götürüyorlardı.
Sf: 469
Remzi Gür Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rüşvetle milletvekili ayarlamak suçundan mahkum olmuştu. Hasan Doğan ise gemi satımının ardında Futbol Federasyonu Başkanlığı’na getirilmişti.
Sf: 470
Bilal inşallah ızgara yapacağı etleri babasının firmasından almaz. Zira Tayyip at ve eşek eti satmaktan 1987-88 yılları arasında gözaltına alınmıştı.
25 Ekim 2009 tarihli Aydınlık Dergisi’nde Tayyip Erdoğan ile Remzi Gür’ün telefon görüşmesini yayınlanıyordu. Görüşmede Tayyip, Remzi Gür’e kızı Sümeyye’ye 20-25 bin dolar göndermesini istiyordu.
Sf: 491
Tüm bu bağlantılar göstermektedir ki, Mavi Marmara Gemisi’ni “insani yardım” gerekçesiyle İsrail sularına gönderen IHH adlı örgüt ile AKP kadroları ve tarikatlar içiçedir.
Sf: 492
“Recep Bey İsrail limanlarındaki ‘devlet terörü’nü kınarken devlet terörünün sanal destekçilerini eğiten okulun sahibine kendi limanlarımızı teslim edebilmektedir. Sami Ofer’in Kuşadası limanından ve bu limandaki ruhsatsız işyerlerinden elde ettiği yeşil dolarların, İsrail’in ‘Devlet Terörünü Aklama Okulu’nun finansmanına da gidebileceği akıldan çıkarılmamalıdır.
Sf: 493
Tayyip ve AKP, 9’u Türk 16 kişiyi öldüren İsrail’in OECD üyeliği önlerine geldiğinde “Van Münit” diyememiş, veto haklarını kullanamamıştı.
Sf: 494
Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Haşim Kılıç, İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi ya da bilinen adıyla İBDA-C’nin yayınladığı Gölge adlı derginin Ankara Temsilcisi’ydi. Dergi İslam devrimi için silahlı mücadele çağrılarıyla yayın yapıyor, bu uğurda yapılan eylemleri de kutsuyordu.
Sf: 495
Nakşibendi Tarikatı mensubu Haşim Kılıç, Turgut Özal tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildiğinde dinci tayfası yaptıkları toplantılarda zaferlerini kutlamışlar ve şu sözleri söylemişlerdi:
“Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes, ey kahpe rüzgar artık ne taraftan esersen es.”
Sf: 497
Böylece Recep Tayyip Erdoğan döneminde İstanbul Belediyesi ile Mısır’daki aşırı dinci Müslüman Kardeşler Örgütü’nün ilişkileri bir kere daha belgelenmiş oluyordu.
Sf: 498
Söz konusu konferans için değişik ülkelerden gelen delegeler 5 ile 8 gün arasında İstanbul Eresin Oteli‘nde ağırlanıyor, 180 bin dolar tutan masraflar İstanbul Belediyesi’ne bağlı doğalgaz dağıtım şirketi İGDAŞ tarafından ödeniyordu.
Tabii ki bu masraflar İstanbul halkının doğalgaz faturalarına zam olarak ekleniyordu.
Sf: 503
İslam ülkelerinde Vehhabi Şeriatını, halifeliği getirmek, Arapçayı ihya etmek amacıyla Suud Yönetimi ve CIA tarafından kurulan Rabıta, aynı adreste bir başka ilginç şirket kuruyordu. Faisal İnşaat, Emlak Ticaret A.Ş.
Yavuz Subaşı; AKP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı…
Faik Işık İstanbul Barosuna bağlı bir avukattı. Tayyip ile birlikte Sıcak Yuva Vakfı’nı kurdu ve vakfın yöneticisi oldu. Tayyip’le ilişkileri sadece bu kadar olur mu?
Tayyip, Siirt’te “Minareleri süngü, kubbeleri miğfer, camileri kışla, müminleri de asker” yaptığı konuşması nedeniyle yargılandığında avukatlığını Faik Işık yapıyordu. Tayyip bu davadan ceza aldı.
Sf: 507
Gözleri var ama göremez.
Tayyip’in “abi” dediği Tekin Küçükali’nin başında bulunduğu Kızılay, kurban kesmek için topladığı bağışları Türkiye içinde keseceğini duyuruyordu. Kesilen kurbanın ve dağıtımın görüntüleri iştirakçilere gönderilecekti.
Ancak görüntüler ve bilgiler gelmeyince durumu soran bağışçılara kurbanların Sudan’da kesildiği söylendi.
Sf: 511
(…) Elazığlılar dahil tüm ülke insanlarından toplanan derem vergilerinin 30 milyar lirayı bulmasına rağmen, ortada depremden zarar gören insanlara verilen kuruş para bile yoktu.
İnsanlar bu defa da soruyordu:
“Nerede bu paralar?”
Sf: 512
Dün Türkleri idamdan kurtarmak için kılını kıpırdatmayan Tayyip, bugün PKK militanlarına refah içinde bir hayat sunmak için çalmadık kapı bırakmıyordu.
Sf: 516-517
Türk Suudi Yatırım Ortaklığı
22.12.1988 tarihinde, eski Üsküdar, İçerenköy Yolu Bodur İş Merkezi No: 8/16 Kadıköy adresinde 5 trilyon 800 milyar TL sermaye ile kurulan ve “para getiren her işte varız” mantığı ile faaliyete geçirilen, Türk Suudi Yatırım Holding Anonim Şirketi gerek Suudi gerekse Türk isimler açısından oldukça ilginç bir görüntü oluşturuyordu…
Şirket A grubu ve B grubu ortaklarından oluşuyordu. A grubu ortakların her konuda söz hakları vardı. Onların onayından geçmeyen hiçbir şey B grubu ortaklarca gerçekleştirilemiyordu.
Yani B grubu ortaklar adeta konu mankeni gibiydi. Hiçbir söz hakları yoktu.
Şirketin A grubu ortakları:
Mohammed Bin Ladin Limited Liability Co., Saudi Camble Company, Suudi Amerikan Bank, Al Baraka Investment Development Co, National Industrialisation Co, Oman M. Bin Ladin, Sheikh Ismail Aboodawood, Hisham Mohammed Jamjoom, Sheikh Mohammed Al Kheriji, Abdullah Mn Raheimi, Sulaiman Al-Sayyari, Mohammed Al-Nafie, Fahad S. Al-Rajhi, Sulaiman Mohammed Ali Al Sanie, Abdulkarim Abdulaziz Al-Khereiji…
B grubu, yani ikinci sınıf ortaklar adına hareket eden isimler de bir hayli ilginçti:
Ali Coşkun, Nevzat Yalçıntaş, Zeki Sayın, Özal Baysal, Bekir Timurboğa, Engin Tuncay, Halit Kara, Zafer Dicle, İsmail Emen, İlhan Tayman, Sait Sözen, Hüseyin Yalçın, Mehmet Savaş, Mehmet Şahin, Zafer Dicle, Fikret Boduroğlu, Niyazi Eroğlu, Hasan Ruşen Gürgan, Güray Özhan, Ahmet Selim Arpacı, Murat Demirel…
Türk Suudi Yatırım Holding Anonim Şirketi’nin B sınıfı ortaklıklarında bulunan bazı kurum ve şirketler şu şekildeydi:
“Ziraat Bankası, Kalkınma Bankası, Garanti Bankası, Kale Elektronik A.Ş., Feniş Holding A.Ş., AS Makinsan Ltd. Şti., Cine 5, Akdeniz Yatırım Holding, Avrupa-Amerika Holding, Sümerbank, Net Holding, Bayındır Holding, Tekstil Holding, Emek Sigorta…”
Ne güzel değil mi?
Kimin eli kimin cebinde, bulun bulabiliyorsanız.
Sf: 518
“Bu kutlu yolculukta yalnız olmadığımızı hissetmek, bizim için en büyük ödül olmuştur.”
Bülent Arınç, Erzincan’daki savcıların HSYK tarafından görevden alınmalarının ardından nasıl bir açıklama yapıyordu:
“Kutlu yürüyüş asla ve asla durdurulamaz.”
Ya da dünün Refah Partili, bugünün AKP’li hatiplerinin “Hilafeti Meclis’te kaybettik, yine Meclis’ten kazanacağız. Ulus’taki Meclis’ten yıkıldık, Kızılay’daki Meclis’ten dirileceğiz” şeklindeki feryatların gideceği yoldur. Şeriat; Arapça bir kelimedir ve “yol, gidilecek yol, kutlu bir yol” anlamına gelir…
Sf: 519
Amr Al-Dabbagh küresel kriz sonrasında yatırım yapılacak, daha açık bir deyişle sağmal inek gibi kullanılacak bir ülke olarak Türkiye’yi görüyor, bu amaçla ellerini ovuştura ovuştura ülkemize koşuyordu.
Sf: 520
Amerikan istihbarat örgütü CIA tarafından kurulan ve sonra da denetimden çıkan El Kaide gibi bazı terör örgütleri ABD’nin ve Amerikalıların analarını ağlatıp Afganistan’ı ABD ve İngiliz askerlerine dar ediyordu. Irak’ta ABD’nin getirdiği demokrasiyi beğenmeyince Mısır’daki Tekfir ve Cihad örgütleri bu fetvaya dayanarak Suudi Arabistan’da bazı hükümet binaları ve askeri karargahları bombalıyordu. Bu bombalamaların ardından ABD ve İngiltere başta olmak üzere herkesi bir telaş alıyordu…
Böylece;
“Bu fetva burada olduğu sürece bize yok rahat” diyerek Mardin’de bir konferans düzenliyorlar ve sözde Müslüman alimleri bir araya getiriyorlardı.
Sf: 521
“Kafir Türklerle ve Frenklerle cihat etmeden kıyamet kopmayacaktır.”
Abdullah Naseef Türkiye’de çok kişiyi finanse ettiklerini söylüyor, imamlara bir süre aylık verdiklerini hatırlatıyordu. “Mütevelli heyetimizde iki Türk yer alıyor” diyen Abdullah Naseef, “Hala da Rabıta’dan maaş alan Türkler de var” şeklinde konuşuyordu.
Sf: 522
(…) Richard N. Perle, ABD’nin İsrail’in güvenliğini ve refahını sağlama amaçlı olarak geliştirdiği ve Tayyip’in de üyesi olduğunu gururla açıkladığı Büyük Ortadoğu Projesi’nin imalathanesinde yer alan bir isimdi.
Sf: 523
Yeryüzündeki muz cumhuriyetlerinde dahi başka ülkelerin istihbarat örgütlerinin başkanları, elemanları bir diğer ülkenin bırakın stratejik şirketlerini, en basit şirketlerinde çöpçü bile olamaz. Yabancı ülkelerin istihbarat örgütlerinin dört bir yanında cirit attığı ülkemiz adeta istihbarat örgütleri açısından yeryüzü cenneti oluyordu.
First Merchant Bank KKTC’de üç milyon sermayeli bir Off Shore yani kara para aklamak amacıyla kurulan bir tabela bankasıydı.
Sf: 526
Ellerini kollarını sallayarak Irak’a kaçtı. Soruşturmanın, ya da soruşturmanın en önemli ayağını soruşturarak El Kaideli teröristlerin izlerini kaybettiren savcı kimdi?
Sahi kimdi?
Zekeriya Öz!
Başka, Ergenekon iddianamelerinde yer alan eklere göre Tayyip Anap’ı bölmesi için Mehmet Ağar’a 60 milyon dolar veriyordu.
Sf: 533
Vehhabi şeriatı ile yönetilen Sudan’da Tayyip’in gizli gizli görüştüğü isimlerden biri de Küresel Terörist Usame Bin Ladin’di. Usame Bin Ladin CIA’in taşeron örgütü El Kaide’nin lideriydi. Onun amacı da dünyaya Vehhabi Şeriatını yaymaktı.
Sf: 535
Peki, gelirler neden giderleri karşılamıyor? O da malum; kaçak elektrik çok yüksek düzeylerde… Hükümet Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da bölge halkını fazla sıkıştırmamak için kaçağa biraz göz yumuyor.
Göz yumduğu sadece o bölgenin yoksul insanları mı? Dünkü Vatan’dan öğreniyoruz ki değilmiş. Geçenlerde 1.1 milyar dolara ATV-Sabah Grubunu satın alan Ahmet Çalık’ın babası Mahmut Çalık’a da göz yumuyormuş. Malatya’da tekstilcilik yapan Mahmut Çalık’ın dört yıldır ödemediği elektrik borcu 17 milyon YTL’yi bulmuş. Bu rakam tüm Malatya’nın toplam elektrik borcunun yüzde 30’unu oluşturuyormuş. Oğlu Ahmet Çalık’ın holdinginde yönetim kurulu üyesi de olan baba Çalık’ın ödemediği elektrik borcunu TEDAŞ 24 ay taksite bağlamış.
Bağlar,
Oysa
Eğer siz 50YTL’lik elektrik borcunuzu ödemezseniz TEDAŞ hiç gözünüzün yaşına bakmaz, elektriğinizi anında keser.
Çünkü siz yolunacaklar kategorisindesiniz. Hem kendi elektriğinizi ödeyeceksiniz hem de ayrıcalıklı yurttaşların…
Sf: 536
Çalık’ın AKP iktidarı döneminde 5 kat büyümesinde asıl etken Tayyip’in damadını müdür yapmasıyla açıklanıyordu. Ahmet Çalık, Tayyip’in damadını holdinge genel müdür yaptıktan sonra ihaleleri peş peşe kapmaya başlıyor, Kasım 2009’da 441 milyon dolara elektrik dağıtım ihalesini alıyordu.
Sf: 537
Vatandaş “Çalık’ın bu kadar parası varsa neden Sabah ve ATV için devlet bankalarından kredi aldı” diyordu.
Neden olacak?
Derenin taşıyla derenin kuşunu vurmak için.
Sf: 538
Ereğli Demir Çelik Fabrikası ile İskenderun Demir Çelik Fabrikası’nın işçileri, memurları ve üst yöneticileri, fabrika kapanmasın çalışmaya devam etsin diye maaşlarının yüzde 35 indirilmesini kabul ediyorlar.
Sf: 540
Bunlar da yetmiyor, terörist başı için bir 5 milyon dolar daha harcanıyor, kalacağı villa konforunda yeni bir malikane daha yapılıyor, ancak yeni yeri eski köşkünden bir kibrit kutusu kadar daha küçük olduğu gerekçesiyle PKK’lı köpek sürüsü kuduruyor, ülkenin altını üstüne getiriyorlardı.
80 yaşına merdiven dayamış Atatürkçüler, emekli askerler, ölüm döşeğindeki Türkan Saylan karşısında ceberrut kesilen polisin içinde yuva yapan malum örgüt, ülkeyi molotoflarla ateş çemberine çeviren, dükkanları yağmalayan, suçsuz insanlara saldıran PKK’lılar karşısında “Hoşgörü” abidesi kesiliyor, PKK’lıların döktükleri kanın hesabını bile soramıyordu.
Sf: 542
“(…) Asya ve Avrupa yakasında olmak üzere yapılacak olan helikopter pistinin her biri yaklaşık 250 bin dolara çıkacaktı.
Yani 10 pist, 2 milyon 500 bin dolara mal olacaktı.
Belediye öyle açıklamıştı.
Oysa, en lüks bir helikopter pisti için gerekli olan şey iki el arabası taş, 1 el arabası kum-çimento karışımı harç…
Onlar da yapsın en fazla 5 dolar…
Geri kalan 2 milyon 495 bin dolar yine fakir halkın kesesinden bir yandaşın cukkasına…”
Sf: 544-545
Tayyip, Yiğit Bulut’un o günkü sorularına cevap veremedi ama daha ilgincini yaptı. Onu da yandaşlar arasına kattı. Şimdi Bulut’un tarafsızlık günlerindeki sorusuna bakalım:
“Aslim-Alarko liderliğindeki İspanyol OHL firması ile oluşan konsorsiyum tarafından yapımına başlanılan 1. Etabın sözleşme bedeli (+sigorta primi olmak üzere) toplam 459 milyon Euro’dur. Ancak keşif artışları ile birlikte maliyet 629 milyon Euro’ya çıktı. Nasıl oldu da 459 milyon Euro olarak belirlenen ilk bedel bir anda 629 milyon Euro’ya çıktı?
Dünyada hızlı trenler saatte 500 kilometre hıza dayanırken! Biz neden daha eski, 250km’yi aşamayan bir teknolojiyi bu kadar pahalıya aldık?”
“Yiğit Bulut, “Hızlı trende soygun yapılıyor” kuşkusuna düşmüş, kıyaslamalı bilgiler bulmuş sergiliyor, gerçeği arıyor, başta Başbakan ve Ulaştırma Bakanı olmak üzere yerli yapımcı firma Alarko’ya soruyordu:
Fransa’da saatte 500km hız yapabilen hızlı trenin 1 kilometre maliyeti 2 milyon Euro iken Türkiye’ye satılan geri teknoloji 250 kilometre hızda trenin 1 kilometre maliyeti neden 3 milyon Euro?
Hızlı trenin açılış seferine 50 gazeteci çağırdılar, aralarında bu soruları soran Yiğit Bulut yoktu.
Sf: 547
Tayyip, partililerce sağdan soldan toplanmış, bindirilmiş kıtaların olmadığı yerlerde sürekli olarak yuhalanıyordu. Tayyip bu nedenle ceberrutluktan medet umuyordu. Protesto edenler karga tulumba karakollara götürülüyor, protesto ettikleri yer başta olmak üzere darp üzerine darp görüyorlardı.
Sf: 548
“Hasan dağı arpalıktır, eğer saban yürürse
Her derede bir değirmen, eğer suyu gelirse
Her kümesten bir tavuk, eğer millet verirse
Güzel gidiş bu gidiş, eğer sonu gelirse…”
Doktrin: “Bilim ve sanat, bir kuşun kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Uçamayanlar ise tavuk olur… ‘Tavuk toplum’, önüne atılan bir avuç yemi gagalarken, arkadan yumurtalarının alındığının farkında bile olmaz!..” – Charles Darwin
Related posts
Kategoriler
- didaktik (26)
- eylencelik (23)
- hayat (4)
- hayat kanunları (17)
- hikaye (59)
- kitap (146)
- korona günlükleri (4)
- Parfüm (368)
- röportaj (3)
- tefrika (20)
- yazı (187)
- yıldız ★ (28)
- yıldız ★★ (98)
- yıldız ★★★ (110)
- yıldız ★★★★ (68)
- yıldız ★★★★★ (23)